Sosyal Demokrat Parti'ye (SPD) yakınlığıyla bilinen Friedrich Ebert Vakfı (FES) tarafından hazırlanan "Almanya'da İslam'ın hukuki olarak tanınması" isimli raporda, ülkede yaşayan Müslümanların dini inançlarının gereği olarak gereksinim duydukları tüm ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için bu teşkilatlarla yapısal işbirliğinin her alanda derinleştirilmesi gerektiğinin altı çizildi.
Almanya'da İslam'ın Hıristiyanlık ve Musevilikle eşit statüye getirilerek Müslüman teşkilatların kamu tüzel kişiliği hakkına sahip Katolik, Protestan ve Yahudi cemaatleriyle aynı haklardan yararlanmaları için hukuki olarak da tanınmaları istendi. Sosyal Demokrat Parti'ye (SPD) yakınlığıyla bilinen Friedrich Ebert Vakfı (FES) tarafından hazırlanan "Almanya'da İslam'ın hukuki olarak tanınması" isimli raporda, ülkede yaşayan Müslümanların dini inançlarının gereği olarak gereksinim duydukları ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için bu teşkilatlarla yapısal işbirliğinin her alanda geliştirilmesi tavsiyesinde bulunuldu.
Federal Basın Dairesi'nde düzenlenen programda raportör Dr. Riem Spielhaus, "Tanımayla mevzu bahis olan dini cemaatler, hukuku noktasında toplumsal katılım ve din özgürlüğünün sağlanmasıdır. Tanıma ayrıca İslam inancına saygı duymayı ve bunu eşit statüde değerlendirmeyi de kapsar." dedi. Almanya'daki dini cemaatler hukukuna göre dinlerin değil dini cemaatlerin tanındığını hatırlatan Spielhaus, "Almanya'da mevcut olan Müslüman teşkilatların dini cemaatler hukuku sistemine eşit biçimde entegre edilmeleri önemli." diye konuştu.
Almanya'daki farklı eyaletlerin okullarda İslam din derslerinin verilmesi, Müslümanların İslami kurallara göre defin edilmeleri veya yüksekokullarda İslam ilahiyat fakültelerinin açılması gibi konularda "geçici çözüm endeksli işbirliği modelleri" geliştirdiklerini anlatan Spielhaus, iki taraf arasındaki işbirliğinin yapısal biçimde gelişmesi için Müslüman teşkilatların hukuki statüsünün tanınmasının toplumsal katılımı artıracağının altını çizdi. Spiealhaus şöyle devam etti: "Bunun yolu ise eyaletlerde farklı biçimlerde sürdürülen ilişkilerin derinleştirilmesi ve açık kalan hususların tamamlanmasıdır."
"AVUSTURYA ÖRNEĞİ MODEL OLMAZ, TEK BİR TEMSİLCİ TELEFONU BEKLENMEMELİ"
Avusturya'da kabul edilen 'İslam Yasası'nın Almanya'da mevcut olan eyalet sistemlerinden ötürü model olamayacağına da dikkat çeken Riem Spielhaus, Müslümanlar için tek temsilci aramanın da gerçekçi olmadığını şu sözlerle vurguladı: "Müslümanları temsil eden tek bir temsilci olmayacak Almanya'da. Müslümanlarla iletişim için tek bir telefon numarası da olmayacak. Zaten siyasiler de bunun olamayacağını anlayarak bu konuyu masadan da kaldırdılar. İslami teşkilatları çeşitliliği içinde kabul etmek hususunda son yıllarda ilerlemeler kaydedildi." dedi.
"BAŞVURU HALİNDE MEZARLIKLAR İŞLETİLEBİLECEK"
"Müslümanların bugüne kadar mezarlıkları işletebilmek için neden başvuru yapmadıkları" yönündeki soruyu cevaplandıran Spielhaus, "Bu konuda 2014 yılında Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti'nde yeni bir yasa çıkarıldı. Bugüne kadar kamu tüzel kişiliği statüsü olmayan cemaatlerin mezarlıkların işletilmesi için başvuru hakları yoktu. Yeni yasa ile bu mümkün oldu. Mevcut statüde olmasa bile şimdi başvuru yapan Müslüman cemaatler mezarlıkları işletebilecekler. Bu yeni bir fenomen. Daha herhangi bir başvuru yapılmadı." bilgisini verdi.
Friedrich Ebert Vakfı'nın raporunun oluşmasında rol oynayan hukukçu Martin Herzog ise konuşmasında "Almanya'daki İslami cemaatlerin hukuki anlamda tanınmaları mümkün." dedi. Hamburg, Bremen, NRW gibi eyaletlerin başlattıkları inisiyatiflerden örnekler veren Herzog, 'Müslüman teşkilatlarla diyalogların daha da derinleştirilerek işbirliğinin artırılmasını, bazı eyaletlerdeki İslam din dersi gibi uygulamaların sisteme entegre edilmesini, İslami cemaatlerle çalışmaların çerçevesinin anlaşmalarla belirlenmesini' istedi. CİHAN