TBMM Başkanlığına seçilen Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Meclis Başkanı olarak görevde kaldığı süre içerisinde anayasa, iç tüzük ve hukuk kuralları çerçevesinde tam bir tarafsızlıkla yüce Meclise hizmet etmeye çalışacağını açıkladı.
TBMM Genel Kurulu'nda Meclis Başkanlığı'na dördüncü tur oylamada AK Parti Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz seçildi. İsmet Yılmaz başkan seçilmesinin ardından bir konuşma yaptı. Meclisin sade bir üyesi olmanın esasen şereflerin en büyüğü olduğunu kaydeden Yılmaz, "Bu ana kadar yürüttüğüm Milli Savunma Bakanlığı görevi de hukuken sona ermiştir. Milletvekili arkadaşlarım öncelikle şunu bilmelerini isterim Meclis Başkanı olarak görevde kaldığım süre içerisinde anayasa, iç tüzük ve hukuk kuralları çerçevesinde tam bir tarafsızlıkla yüce Meclise hizmet etmeye çalışacağımı ifade etmek isterim." diye konuştu.
Milletvekillerine şimdiden destekleri ve uyarıları için teşekkür eden Yılmaz, "Bu makama seçilen başta TBMM ilk başkanı kurtuluş savaşımızın baş komutanı cumhuriyetimizin kurucusu ilk cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu ana kadar bu makamda bu ülkeye hizmet etmiş tüm başkanları ve milletvekillerini şükranla hayırla ve rahmetle yad ediyorum. Yeni yasama döneminin hayırlı olmasını diliyorum. Bu meclis istiklal savaşını yöneten baş komutanını tayin eden devleti ve cumhuriyeti kuran gazi meclistir. Milli iradenin en somut göründüğü yerdir. Aziz milletimiz sorunların çözüm yeri olarak bu Meclisi görmektedir. Bu Meclisin gücü ve sorumluluğunu arttırmaktadır. Burası demokrasinin kalbidir. Yasama organı iyi çalıştıkça halkın sorunlarına çözüm buldukça halkın geleceğe dönük umutları artacaktır. Bize düşen Meclisin itibarını en yüksekte tutmaktır. Bunu da bizden bekleneni yaparak gerçekleştirebiliriz. Yapacak çok işimiz var vaktimiz az kum saati işlemeye başladı bu da bize Meclisin her anını değerlendirmemiz bir dakikasını bile boşa harcamamamız gerektiğini göstermektedir." diye konuştu.
Meclisin milletin her sorunun çözüm adresi olduğunu kaydeden Yılmaz, "Meclisin daha iyi çözümleri ortaya koyabilmek için gerekli tartışmanın ve konuşmanın yeri olduğunu bu dönemde milletime gösterebiliriz. Bizim milletimizden aldığımız yetkinin gereği de budur. Milletimiz 25. Dönem TBMM'den öncelikle yeni bir anayasa beklemektedir. Ülkemizin bugün ulaştığı ekonomik ve demokratik seviye yeni bir anayasayı zorunlu kılmaktadır. Yeni anayasanın gerekliliği noktasında toplumda esasen çok geniş bir mutabakat mevcuttur. Hukukun üstünlüğü insan hakları, güçler ayrılığı çoğulculuk gibi demokratik anayasaların olmazsa olmaz unsurlarını göz önüne alarak yeni bir anayasayı birlikte yapmamız gerekir. İyi işleyen demokratik bir sistem içinde anayasadan beklenen toplumsal siyasal ekonomik ve hukuksal sorunların çözümü için gerekli zemini sağlamaktır. Bu zemini sağlandıktan sonra sorunlar daha kolay çözülebilir. Yeni anayasa hepimizin ortak sorumluluğudur. Toplumun tüm kesimlerinin mümkün olduğu ölçüde bu sürece katılması ile herkesin sahip çıkacağı bir anayasa yapılabilir. Bu süreçte evrensel değerlerle birlikte içinde yaşadığımız toplumun temel değerlerinin de dikkate alınması yeni anayasanın ömrünü uzatacaktır." şeklinde konuştu.
'KUVVETLER AYRILIĞI CUMHURBAŞKANININ KOORDİNASYONDA BELLİ DEVLET YETKİ VE GÖREVLERİNİN KULLANILMASINDAN İBARET VE BUNUNLA SINIRLI MEDENİ BİR İŞ BÖLÜMÜDÜR'
Bu dönemde devlet gücünü kullanan organlar arasındaki işbirliğine her zamankinden daha fazla ihtiyacın olduğunu vurgulayan Yılmaz şunları söyledi: "Bu işbirliğinin gerçekleştirilmesinde de en büyük sorumluluk yine Meclisimize düşmektedir. Kuvvetler ayrılığı hiçbir şekilde güçler kavgası değildir kuvvetler ayrılığı cumhurbaşkanının koordinasyonda belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve iş birliğidir. Toplumsal çeşitliliği koruyarak bireylerin sahip olduğu değerleriyle barış içinde bir arada yaşayabilecekleri bir siyasal düzeni tahkim etmek yine bu Meclisin görevidir. Demokratik toplumlarda birlikte yaşamanın gereği diğerini olduğu gibi kabullenmeden geçer. Bu anlamda bize düşen farklı dünya görüşü ve yaşam biçimlerini bir adada zenginlik olarak görmektir. Bu şekilde bir anlayış çoğulcu demokrasinin de gereğidir. Çoğulculuk herkesin kendi kimliği ile toplumsal ve siyasal yaşama katılması ile mümkündür. Barış içinde bir arada yaşamanın tarih boyunca en güzel örneklerini sergileyen bir medeniyetin mirasçıları olarak bu konuda ihtiyaç duyduğumuz şey kendi kültürel değerlerimize bir kez daha bu gözle bakmaktır. Adalet eşiklik özgürlük ve insan hakları gibi evrensel değerleri benimseyen farklılıklarını barış içinde bir arada yaşatabilen ve bu suretle demokratik rejimini güçlendiren bir Türkiye'yi ile geleceğe umutla bakabiliriz." CİHAN