Ortadoğu'da alevlenen gerilim, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrail ve ABD Başkanı Joe Biden'ı hedef alan sert açıklamaları, buna Washington'un "antisemitizm" suçlamasıyla verdiği yanıt, dış politikadaki havayı değiştirdi. İsrail ile Hamas arasında, Mısır arabuluculuğunda sağlanan ateşkes çatışmaları dindirmiş olsa da bölgede gerilim sürüyor, gelişmeler AKP hükümeti üzerinde de baskıyı artırıyor.
Son aylarda Batı ile ilişkileri düzeltme, bölge ülkeleriyle de normalleşme adımları atmaya başlayan hükümet, Erdoğan'ın son açıklamaları, İsrail ve ABD ile yeni gerilimler nedeniyle zor bir döneme girmiş gözüküyor.
Washington'dan çok sert tepki
Erdoğan'ın bölgede tırmanan gerilimle ilgili açıklamalarında İsrail'i "zalim" ve "terör devleti" olarak nitelendirirken, ABD Başkanı Joe Biden'ı doğrudan hedef alarak "kanlı elleri ile tarih yazmak" ile suçlaması tansiyonu tırmandırdı.
ABD Dışişleri Bakanlığı, "Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın antisemitik görüşleri" başlıklı yazılı bir açıklamayla "Erdoğan'ın Yahudiler hakkındaki antisemitik görüşlerinin ABD tarafından sert bir şekilde kınandığını" duyurdu. "Erdoğan ve diğer Türk liderlerini şiddeti daha fazla kışkırtacak açıklamalardan kaçınılması konusunda uyarıyoruz" ifadelerine yer verilen açıklamanın en dikkat çekici bölümünü ise şu ifadeler oluşturdu: "ABD, antisemitizmin her türlüsüyle mücadelede güçlü bir kararlılığa sahiptir. Antisemitizme çoğu zaman eşlik eden şiddeti ve bunun gerisinde yatan tehlikeli yalanları ciddiye alıyoruz. Her zaman yalanlara hakikatleri söyleyerek yanıt vermek, nefret suçlarına da yargı ile yanıt vermek zorundayız."
ABD'nin sert çıkışı ne anlama geliyor?
Washington'ın Erdoğan'ı hedef alan bu sert suçlaması diplomasi kulislerinde büyük yankı buldu. ABD'nin bu hamlesinin gerisinde yatan nedenler merak ediliyor.
Saygın düşünce kuruluşlarından Alman Marshall Fonu'nun (GMF) Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı'ya göre bu, Erdoğan ve Türkiye'nin Washington'da tükenmiş olan kredisinin bir başka göstergesi.
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Ünlühisarcıklı, "Aslında Erdoğan ve Türkiye'nin bu sefer verdiği tepki, açıklamaları, 10 yıl öncesine kıyasla görece daha yumuşak, uluslararası toplumun harekete geçmesini istiyor, çok taraflı bir yaklaşım içeriyor… Eskiden çok daha güçlü retoriğe tahammül ve anlayış gösteren Washington, şimdi daha zayıf bir retoriğe hiç bir tahammül göstermiyorsa bu Türkiye'nin kredisinin tükendiğini gösteriyor" yorumunu yaptı.
Ankara'nın Washington'un "antisemitizm" suçlamasına tepkisi ise sert oldu.
Türk Dışişleri, "Cumhurbaşkanına yönelik ithamları bütünüyle reddediyoruz" dediği açıklamasında, "Antisemitizm kavramı, mevcut İsrail yönetiminin Filistin halkına yönelik sürdürdüğü saldırılarının yanı sıra, işgal altındaki topraklarda sistematik şekilde yürüttüğü etnik, dini ve kültürel temizlik politikaları eleştiriden muaf tutmak ve bu alanda İsrail yönetimine dokunulmazlık sağlamak amacıyla istismar edilmemelidir" görüşüne yer verdi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "sözlerinin yanlış aksettirilmesini reddettiklerini" söyleyerek kendisinin İslamofobi ve yabancı düşmanlığının yanı sıra Yahudi karşıtlığına da sürekli karşı çıktığını söyledi. Altun, açıklamasında "korkak, İsrail'in suç ortağı olmak, edep ve ahlaki duruş sahibi olmamak" ile suçladığı ABD yönetimi için "İsrail'e karşı çıkma cesareti olmayanlar, asıl şiddetin kışkırtıcılarıdır" ifadelerini kullandı.
"ABD rest çekiyor, kırmızı çizgiyi çiziyor"
Biden'ın başkanlığı ile birlikte Washington'dan AKP hükümetine yönelik farklı konularda yapılan, kınama ve uyarı içeren sert açıklamalar, uzmanlar tarafından Türk-Amerikan ilişkilerindeki yeni dönemin göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Türkiye-ABD ilişkilerindeki gelişmeleri yakından izleyen GMF Türkiye Direktörü Ünlühisarcıklı, Washington'un tutumu ile Ankara'ya vermek istediği mesajı şu değerlendirmeyle aktardı:
"Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın bu hafta Erdoğan'a yaptığı gibi eleştirileri artık Washington'dan çok sıklıkla duyuyor olacağız. ABD bir yerde rest çekiyor, kırmızı çizgiyi çiziyor ve 'eğer ilişkilerin normalleşmesini istiyorsanız yaklaşımda değişiklik yapması gereken sizsiniz' diyorlar."