Danıştay Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi'nden çıkırılmasına ilişkin kararın iptali istemiyle açılan davada mütalaasını Danıştay 10. Daire'ye verdi. İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirten Başsavcılık, sözleşmeden ancak TBMM'de kabul edilecek yeni bir yasayla çıkılabileceğini kaydetti. Danıştay Başsavcılığı, "Kanun hükmünde sayılan ve usulüne göre yürürlüğe girmiş temel hak ve özgürlüklerle ilgili İstanbul Sözleşmesi korunmalıdır" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 19 Mart 2021 tarihinde imzaladığı ve 20 Mart 2021'de Resmi Gazete'de yayımlanan kararla, "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi" Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmişti.
Devlete, kadınları her türlü şiddetten koruma görevi veren İstanbul Sözleşmesi'nin fehsedilmesi kararına karşı birçok dava açılmıştı. Ancak Danıştay 10. Dairesi, bu davaları reddetmiş, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK) da bu kararı onamıştı. Danıştay İDDK, 5 üyenin muhalefetine karşılık 8 oyla aldığı kararda Anayasa'ya göre yürütme yetkisinin Cumhurbaşkanı'nda olduğu, milletlerarası antlaşmaları sona erdirilmesinin de yürütme yetkisine ilişkin olduğunu savunmuştu.
Ancak süreç içerisinde İstanbul Sözleşmesi'nin iptali kararına karşı Danıştay'a birçok yeni başvuru yapıldı. Bu davalardan birini de Diyarbakır Barosu Başkanlığı yaptı. Danıştay 10. Daire, davaya ilişkin Danıştay Başsavcılığı'ndan görüş talep etti. Danıştay Savcısı Aytaç Kurt tarafından hazırlanan mütalaa, daireye sunuldu.
"İstanbul Sözleşmesi korunmalı"
Mütalaada, İstanbul Sözleşmesi'nin TBMM'de 24 Kasım 2011 tarihinde kabul edilen kanunla onaylanıp bağlayıcı hale geldiği anımsatılarak "Anayasanın 90. maddesinin 5. fıkrası uyarınca; kanun hükmünde sayılan ve usulüne göre yürürlüğe girmiş temel hak ve özgürlüklerle ilgili İstanbul Sözleşmesi korunmalıdır" denildi. Ulusalararası sözleşmenin TBMM'nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlı olduğu ve hangisinin bağlı olmadığının, Anayasa'nın 90. maddesinin ilk dört maddesinde sayıldığı belirtilen mütalaada, şu değerlendirme yapıldı:
"TBMM'nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlı olan sözleşme, onay kanunu olmadan yürürlüğe giremez ve 'kanun hükmünde' sayılımaz. Sözleşmelerin yürürlüğe girmesinde benimsenen bu yöntem, 'usulde paralelik' ilkesi gereğince kaldırılmasında da aynı şekilde uygulanır. TBMM'nin onayına bağlı bir uluslararası sözleşmenin kaldırılması da yine TBMM'nin tasarrufu ile mümkün olabilir."
"Yetkide ve usülde paralellik ilkesine aykırı"
Mütalaada, Cumhurbaşkanlığı kararının hukuka aykırı olduğu belirtilerek görüşünün gerekçesini de "Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı ile feshedilen sözleşmenin onaylanmasına ilişkin 6251 sayılı Kanun'un TBMM tarafından yürürlükten kaldırılmamış olması veya dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı alınmadan önce sözleşmenin sona erdirilmesinin uygun bulunduğuna ilişkin yeni bir kanun çıkarılmamış olması nedeniyle, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararında yetkide ve usulde paralellik ilkesi uyarınca hukuka uyarlılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu edilen düzenlemenin iptali gerektiği düşünülmektedir" şeklinde açıkladı.