Tr724.com internet sitesindeki yazısında Bülent Korucu AKP'nin dindarlık gösterisi üzerinden sergilediği siyaset anlayışını analiz etti...
AKP kendinden önceki güç muhterislerinin bütün özelliklerini devralarak yola devam ediyor. Psikolojik harp taktiklerini aynen uyguluyor. Laiklik istismarı üzerinden iktidar devşirenler ihtiyaç anında bir provokasyonla muhalifleri sindiriyordu. Böylece hem kendi taraftarlarına gerilim aşılıyor hem de güç gösterisiyle karşı tarafı sindiriyorlardı. Onlar laiklik kılıfıyla oynuyordu bu oyunu, AKP ise din görünümlü senaryolar yazıyor. Konular aynıydı, yeni güç dengesiyle amaçlar ve sonuçlar değişti sadece. AKP’nin “mağdur edilmiş Müslümanların haklarını iade ediyoruz” iddiası apaçık bir yalan. Taksit taksit yapmaları, gündem değiştirme ihtiyacına göre adım atmaları samimiyetsizliklerini göstergesi.
Son günlerdeki tartışma konularının listesi beni doğruluyor.
Askeri Şura üyelerinin önüne geçip Anıtkabir’de Fatiha okumak bir zafer ilanı. “Laikliğin ve Atatürkçülüğün bekçilerine diz çöktürdük” fotoğrafı. 28 Şubat’çı Güven Erkaya’nın Başbakan Erbakan’ın yemeğinde rakı içmesinden farksız bu açıdan. Yoksa orada dua okuyan ilk kişi Başbakan Binali Yıldırım değil. Sakıncası şu: Böyle gösteriler dini bir çatışma konusu haline getiriyor. Onun kuşatıcılığına ve saygınlığına gölge düşürüyor. Basit bir iktidar aparatına dönüştürüyor.
İmam ve müftülerin nikah kıyma meselesi de yine bir siyasi manevranın işareti. Temmuz ayı enflasyon rakamı 9 yılın en yükseğinde. Gıdanın en ucuz olduğu yaz ortasında 9.8 enflasyonu tartışacağımıza, ‘Nikahı müftüler mi kıysın?’ önerisi etrafında dönüyoruz. Bildiğim kadarıyla İslam’da dini nikah diye bir kavram yok. Nikah zaten bir mukavele ve o akdin gereklerini yerine getirtecek otoritenin denetim sağlaması gerekiyor. Bunun dışındaki seremonilerin çoğu gelenek. Müftünün nikah kıyması bir ihtiyaç mı? Hayır. ‘Papazlar kıyıyor imamların ne eksiği var’ savunması ise kompleksli bir yaklaşım. Ayrıca isteyen dini seremoniyi bizde de yaptırıyor. Gerilimden beslenen taraftarlara yeni bir galibiyet coşkusu yaşatmak dışında anlamı yok.
Dini nikahın bu haliyle bile istismar edildiğini ve kadın mağduriyetine yol açtığını biliyoruz. ‘Allah indinde gerçek nikah bu’ diyerek çapkınlıklarına kılıf bulanlar, kendi nikahını kıymaya kadar işi götüren hocalar herkesin malumu.
Hepsi bir tarafa ‘hoca’ kisveli bunca adamın çocuk istismarından suçüstü yakalandığı bir ortamda, asıl meselemiz bu büyük problemin üzerine gitmek olmalı değil mi? Örtbas ederek sadece mağdurlara değil, dinimize de yazık etmiş olmuyor muyuz?
YA CİNSİYETÇİ HOCALAR…
Son zamanlarda AKP’li hocaların cinsiyetçi yaklaşımları başını aldı, gidiyor. Fetvacıbaşı Hayrettin Karaman’ın sigara içen kadınlarla ilgili yazdıkları başı çekiyor. Karaman, sigara içen başörtülülerin ‘benden ümidinizi kesmeyin, sizinle paylaşacağım daha çok şeyim var’ demek istediğini yazdı. Sosyal medyada tartışma konusu yapılan şeyi kastetmediğini düşünüyorum. Ama Karaman’ın yaklaşımı hukuk önünde eşitlik ilkesine aykırı. Oğlunun flörtünü göğsünü gere gere anlatan ama kızını ölüme gönderen cehaletten ne farkı var?
AKP’nin gözdelerinden biri de Metin Balkanlıoğlu. O da cami kürsüsünde kahvehane ağzıyla konuşup kadınları aşağılayanlardan. “Adam gibi örtünün, yoksa öperler…” diye devam eden cümleleri kurarken yüzüne ve hareketlerine yansıyan hava mide bulandırıcı. İstanbul Ataşehir’de AKP’nin yeni yaptırdığı popüler caminin kürsüsü bu kişiye emanet. Gerisini siz düşünün.
Takım elbise ve cüppe içinde öyleleri var ki, tarha ile Atatürk büstü yıkmaya çalışana rahmet okutuyorlar. Dini siyasetin amacı olarak tanımlayanların geldiği nokta maalesef bu. Din artık iktidar pekiştirme ve muhalif susturma araçlarından biri. Heybelerinde epeyce turp var, sırayla çıkaracaklar.
NOT: Aslında Hüseyin Gülerce’yi yazmak istiyordum. ‘Hüseyin Gülerce’yi takdimimdir’ diye başlığını bile atmıştım. Sonra içimden bir ses ‘değmez’ dedi ve vazgeçtim. Belki ileride Zaman’ın tarihini yazarsam küçük bir bölüm ayırırım. Daha fazlasını hak etmiyor.