Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi (GÜSAM) Uzmanı Mithat Balaban, terörün finansmanının önlenmesi kanun tasarısına ilişkin çarpıcı bir analiz yaptı. Balaban kanunun, olmayana ergi metoduyla birtakım faaliyetleri terör faaliyeti olarak kabul edilip, bu faaliyetleri yürütenlerin de terör ile ilişkilendirilmeye uygun ortam hazırladığını kaydetti.

“Bu anlamda insanların iletişim halinde, ne söylendiğine bakılmaksızın, söyledikleri her ifade, gittikleri her mekân, irtibat kurdukları her şahıs istenirse potansiyel tehdit kapsamında değerlendirilip işlem yapılabilecektir” ifadesini kullanan Balaban, şu uyarıda bulundu:  “Hatta insani gerekçelerle telefon veya yüz yüze yapılan bir borç talebi görüşmesi dahi, kanundaki, ‘…kullanılacağını bilerek ve isteyerek belli bir fiille ilişkilendirilmeden dahi …' hükmü nedeniyle, terörizmle ilişkilendirilebilir.”

Mithat Balaban, kanunun mal varlığının dondurulmasını ‘el  koyma' anlamında ele aldığını belirtti. “Bu yetki yargıdan alınarak idari olarak oluşturmuş bir Değerlendirme Komisyonuna verilmiş. Oysa gerek mal varlığının dondurulması gerekse el koyma ancak hâkim kararıyla yapılabilir kavramdır. Dolayısıyla idari yolla yapılacak işlemler, şartların keyfi olarak kullanma ihtimalini ve imkanını vereceğinden, tartışmalı hale getireceği gibi hukuki ve meşru da olmayacaktır” diye konuştu.

Kanunun lafzı ve hukuki hükümlerine aykırı bir uygulama söz konusu olduğunda, Türkiye'nin onayladığı terörizme ilişkin BM sözleşmesi ve uluslararası anlaşmaların devreye gireceğini vurgulayan Mithat Balaban şunları söyledi: 

“Bu nedenle uluslararası arenada ülkemizi zor duruma düşürebilecek uygulamalardan özellikle kaçınmak gerekmektedir. Dolayısıyla, terör adına kuvvetli bir şüphe yok ise alınan her inisiyatif ve el konulan her mal varlığı nedeniyle güvenilmez ülke statüsüne düşme riski akıldan çıkarılmamalıdır.”

Düzenlemede geçen, iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve gizli soruşturmacı görevlendirme yoluyla bütün şirketlerin dinleneceğini vurgulayan GÜSAM Uzmanı Mithat Balaban, şunları söyledi:

“Hukuk katliamı olan ‘gizli tanık' uygulaması gibi, gizli soruşturmacı eliyle, şeffaf olmayan şekilde kamuoyuna hesap vermeden, kamuoyunun bilmediği herhangi kişi veya kişileri, kendisine muhalif olan şirketleri ‘terörü finanse eden şirketler' şeklinde tanımlayabilecek.”