Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz, Risale-i Nur’un tekelleştirilmeye çalışılması dahil bugün yaşanan birçok gelişmenin 2004 MGK kararlarına dayandığını söyledi. Güleçyüz, “Orada ‘Fethullah Gülen ve Nurculuk Faaliyetleri’ başlığını taşıyan bir rapor var, bir eylem planı var. Bugün icra edilen birçok şey orada yer alıyor. Dershaneler operasyonu, yurtlar, şirketler, medya baskınları falan… Risale-i Nur hizmetini engelleyemeyen bir takım odakların bu defa böyle bir konjonktürde mevcut iktidarı kullanarak bu operasyonları gerçekleştirdiklerini söyleyebiliriz.” dedi.
Kazım Güleçyüz, Risale-i Nur’un devlet tekeline alınmasına karşı en önemli mücadeleyi veren isimlerden biri. Risale-i Nur’un neşir yetkisinin Diyanet’e verilmesini, devletin bu eserin neşriyatında tek yetkili olmasını önlemek için başlatılan hukuk mücadelesini de yakından takip etmiş bir gazeteci. Güleçyüz, yaşanan bu sürecin daha iyi anlaşılmasını sağlamak, verilen hukuk mücadelesini derli toplu bir doküman olarak sunmak amacıyla ‘Risale-i Nur Kur’an’ın Malıdır, Tekelleştirilemez’ isimli bir kitap hazırladı. 138 sayfadan oluşan, cep kitabı ebatlarındaki kitap Yeni Asya Yayınları’ndan çıkacak ve yakın bir zamanda raflarda yerini alacak.
Kazım Güleçyüz kitabın içeriğini, Risale-i Nur’un tekelleştirilmesini önlemek amacıyla verilen hukuk mücadelesini ve yaşananları anlattı. Başta Diyanet’in İşaretül İcaz’ı basmasıyla devletin Risale-i Nur ile barıştığını düşünerek bu duruma sevindiklerini vurgulayan Güleçyüz, sonrasında yaşananları şöyle anlattı: “Peşinden gelen gelişmeler bu sevincimizi yarım bıraktı. Geçen yılın Nisan ayı başından itibaren bandrol verilmemeye başlandı Risale-i Nurlara ve hiçbir yayınevi basamadı. Peşinden devlet tekeli maddesi çıkarıldı Meclis’ten, bütün itirazlarımıza rağmen o madde ile Risale-i Nurları basma yetkisi devlete verildi. Peşinden bir hükümet kararnamesi çıkarıldı. Hükümet Risale-i Nur’un basım yetkisini ve basım yetkisi verme yetkisini Diyanet’e verdi. Bu Üstad’ın temel yaklaşımlarına uymayan bir durum. Üstad bu eserleri Diyanet’in de basmasını, devletin bu eserlerle barışmasını, bu eserlerdeki hakikatlere sahip çıkmasını ısrarla istemiş ama böyle tekeline alarak falan değil.”
'DANIŞTAY KARARNAMEYİ İPTAL ETTİ'
Sonrasında verilen hukuk mücadelesini anlatan Güleçyüz, Anayasa Mahkemesi’nin devlet tekelini iptal ettiğini, Danıştay’a açılan davanın da sonuçlandığını ancak henüz resmi olarak açıklanmadığını söyledi. Güleçyüz, şöyle devam etti: “Hükümet kararnamesinin iptali için biz Yeni Asya olarak Danıştay’a dava açmıştık. O davanın da sonuçlandığını ve kararnamenin de iptal edildiği bilgisini aldık. Henüz resmen tebliğ edilmedi ama bu kararın alındığını biliyoruz. Bu konuda getirilen hukuka aykırı ama şeklen hukuki gözüken düzenlemeler iptal edilmiş oldu ve tekrar başa dönülmüş oldu. Böyle bir süreci yaşadık. Bununla ilgili çok şeyler yazdık çizdik zaman içinde. Yalnız derli toplu bir doküman yoktu. Böyle bir ihtiyacı hissettik. Nasıl başladığı, neler yaşandı ve gelinen nokta nedir insanlar bilmiyor. Dolayısıyla bu konularda bir derli toplu bilgi verecek doküman olarak öyle bir kitabı hazırladık. Kitabın ismi ‘Risale-i Nur Kur’an’ın Malıdır, Tekelleştirilemez’ Risale-i Nur Kur'an’ın malıdır, onun tefsiri olarak ve tıpkı onun gibi kimse tekelleştiremez şeklini ifade için böyle isim koyduk.”
‘SURET-İ HAKTAN GÖRÜNEREK RİSALELERE SAHİP ÇIKIYORMUŞ GİBİ GÖRÜNDÜLER’
"Gelinen noktada suret-i haktan görünerek adeta eserlere sahip çıkıyormuş gibi bir görüntü ile risalelerin basılamadığı bir dönem yaşadık." diyen Güleçyüz, “Özellikle devletin şimdiye kadarki tavrı, özellikle 50 öncesi, tek parti dönemi, ihtilal dönemleri Risale-i Nur’u engellemeye yasaklamaya yönelik bir tavırdı. Bu engelleri aşarak Risale-i Nur bugünlere geldi ve kitlelere mal oldu, milyonlara mal oldu, birçok dünya diline çevrildi. Gelinen noktada suret-i haktan görünerek adeta, eserlere sahip çıkıyormuş gibi bir görüntü ile risalelerin basılamadığı bir dönem yaşadık. Diyanet sözleşme yapan yayınevlerine basım izni verdi falan, bandrol engelini güya o şekilde aştılar ama işin prensibi sakat. Bürokratik bir düzenle hiçbir eserde görülmemiş şekilde, Necip Fazıl’ın, Nazım Hikmet’in hangi dünya görüşünde olursa olsun herhangi bir yazarın eseri ile ilgili olarak devletin buna el koyup, devletleştirip onu kendisinin basması, başkalarına basamazsın demesi veya uygun gördüklerine basabilirsiniz deyip, uygun görmediklerine bu izni vermemesi gibi bir şey demokraside, hukuk devletinde, çağdaş dünyada asla olamaz. Türkiye’de maalesef Risale-i Nur üzerinden böyle bir garabet sergileniyor. Risale-i Nur devletin resmen el koyduğu ve sadece kendi uygun gördüklerine basma izni verebildiği bir düzen getirmeye yöneldi iktidar eliyle. Ama bu hukuka takıldı, hukuktan döndü. Anayasa Mahkemesi’nden ve Danıştay’dan döndü. Danıştay’ın da kararının açıklanmasından sonra yeni bir duru ortaya çıkacak. Tekrar başa dönmüş olacağız. Bunun yeni baştan aklı selim ile hukuk ile demokrasi ile ve çağdaş dünyanın gerekleri ile birlikte değerlendirilerek yeni baştan masaya koyup bir çözüm bulunması, daha doğrusu bu engelin kaldırılması lazım.” ifadelerini kullandı.
'BU GELİŞMELERİ 2004 MGK KARARLARININ YANSIMALARI OLARAK GÖRÜYORUZ'
Kazım Güleçyüz: Yaşadıklarımız, 2004 MGK kararlarının yansımasıdır | Samanyolu Haber
Risale-i Nur’un tekelleştirilmeye çalışılması dahil bugün yaşanan birçok şeyin 2004 yılındaki MGK kararlarına dayandığını kaydeden Güleçyüz, “Biz zaten başından beri bu son gelişmeleri 2004 Ağustos’undaki MGK kararının yansımaları olarak görüyoruz. Orada ‘Fethullah Gülen ve Nurculuk Faaliyetleri’ başlığını taşıyan bir rapor var, bir eylem planı var. Bugün icra edilen birçok şey orada yer alıyor. Dershaneler operasyonu, yurtlar, şirketler, medya baskınları falan… Bu çerçevede Risale-i Nur ile ilgili bandrol keyfiliğini ve devlet tekeli ile işi başka bir yere taşıma girişimlerinin altında da yine aynı planla ifade edilen, aynı hedeflerin gözetildiğini söylemek yanlış olmaz. Burada tamamen kırmızı kitap eksenli, gizli anayasa, milli güvenlik siyaset belgesi eksenli ve MGK kararları ile yürütülen bir süreç var. Risale-i Nur hizmetini engelleyemeyen bir takım odakların bu defa böyle bir konjonktürde mevcut iktidarı kullanarak bu operasyonları gerçekleştirdiklerini söyleyebiliriz.” şeklinde konuştu.
Diyanet’in basmış olduğu eserlerde birçok eksik ve değişiklik olduğuna da vurgu yapan Güleçyüz, bu konuda da şunları söyledi: “Bugün Risale-i Nur’un neşrine tekel koyan bir devlet bir rejim daha sonra bunun muhtevasına da tasarruf yapabilir. Arzu ettiği kısımları çıkarabilir, sansür yapabilir. Bunun örneklerini neşriyatına izin verilen külliyatta görüyoruz. Bandrol engeline kadar basılan eserlerde yer alan ancak izin verilen nüshada yer almayan bazı bahisler var. Mesela bunlardan biri Şualar’da olan ‘hata sevap cetveli’. Orada Üstad’ın 20 ay orada tutulduğu ve yargılandığı Afyon Mahkemesi’nde Afyon Savcısı’nın iddialarına vermiş olduğu madde madde cevap var. Bu cevaplarda son derece güncel mesajlar da var. Bu metin de çıkarılmış. Bunun yanında bunlar sıradan şeyler değil, çok önemli mesajları olan konular. Dolayısıyla eserlerin muhtevasına müdahale dediğimiz zaman ilk anda verebileceğimiz örneklerden sadece birkaçı bunlar.” CİHAN