Daha önce çıkarıldığı mahkemeyi proje mahkeme olarak nitelendiren Karaca 'tek deliliniz bir dizi senaryosundaki bir kaç kelime mi' diye sormuş ve aldığı 'evet' cevabı karşısında savunma yapmayı reddetmişti.
Karaca aradan geçen zaman zarfında tutsak bulunduğu hücresinden o gün yapmadığı savunmasını bugün yaptı.
İşte Hidayet Karaca'nın satırlarından kendi savunması:
"Hakim Bey;
Bugüne kadar birilerinin mutlu olması için zindanda tutuldum, tutuluyorum. Mahpushanede geçirdiğim günlerimde ve öncesinde hiç konuşmadım, savunma yapmadım. Savunma yapılacak bir suç da yok ortada. Benim yerime konuşan hakikat vardı. Bugün de karşınıza uzun uzun konuşarak haklı olduğumu anlatmak için çıkmadım. Vaktinizi de almayacağım.
Merak ettiğim bir iki konu var. Onları paylaşıp sonuçta vereceğiniz kararla ya zindana ya da olmam gereken yere döneceğim. Bu kararlar benden ziyade sizin ve mesleğinizin itibarıdır. Zindan olursa Rabb'imin rızasına uygun sabr ile karşılayıp kader der kederlenmeden kaldığımız yerden devam ederiz.
Hakim Bey;
Hakim yerine hekim olsaydınız ben de size hasta olarak gelseydim, tedavisini sizden başka o an yapacak kimse olmasaydı ne yapardınız? Hidayet Karaca'nın fikirleri, inançları, çalıştığı kurum vs. bunları mı dikkate alırdınız yoksa benim ile ilgili aleyhte telkinler de gelse bunları görmezden gelip, hatta düşünmeden tedavi mi ederdiniz; aksini düşünmenin bile insanın aklının alamayacağı ölüme mi terk ederdiniz? İnsan ve hekim hele de mesleği üzerine yemin eden biri olarak tedaviyi yapardınız diye düşünmek isterim.
Bugün, hasta olarak değil; dimdik, alnım açık, yüzüm ak ve milyonlarca sevenimin duasıyla karşınızdayım. Siz de hekim değil, hakimsiniz. İnançlarınız ve mesleğiniz, evrensel değerler olan adil ve adaletli davranmayı gerektirir. Hatta hisleriniz ve dışarıdan gelen telkinlerin önemsiz olduğunun bilincindesinizdir. Hakim, verdiği kararlarıyla mesleğini onuruyla yapan; akşam eve gidince kafasını yastığa huzurla koyabilen, vicdanen rahat olan kişidir.
Hz. Bediüzzaman eserlerinden birinde, adliye reisinin, hırsızın elini kesen memurun hiddetlendiğini görünce o memuru azlettiğinden bahseder. Hakim, hissiyatını karıştırırsa zalim olur, der. Hz. Ali'nin (ra), hilafeti zamanında bir Yahudi ile beraber muhakeme olduğunu söyler.
Fatih Sultan Mehmet Han; “Aklı öldürsen ahlak ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. Kadıyı satın aldığı gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün devlet ölür.” der.
Terör örgütü gibi bir suçlamayla karşınızdayım, biliyorsunuz ve görüyorsunuz ki terör olayları ve teröristler cennet vatanımı paramparça etmeye çalışıyor. Hatta adliye sarayında bu terörün en vahşisini yaşadınız. Sizleri bilmem ama ben İstanbul Adliye Sarayı'nda şehit olan savcı bey için ağladım. Mekânı cennet olsun.
Terör yakıştırmaları bana yakışmadığı gibi yapışmaz da. Bana haksız yere zulmedenleri tarihe emanet ediyorum. Benim hayat felsefem, insanlığın mutluluğu için çalışmak ve şu dünyadan giderken nam, şan, şeref, makam, para değil “Abdullah” olarak göçmektir. Burada, zindanda, kabir ve ahireti düşündüm; hesap vermenin çok çetin olduğunu gördüm.
Hakim Bey;
Siz de biliyorsunuz, benim boş yere burada tutulduğumu. Hatta, yakınlarınızdan benim için üzülenler de vardır.
Hakim Bey;
“Kaçma şüphesi var” deniliyordu. Günler öncesi gözaltına alınacağım yazıldı, konuşuldu. Kaçacak birisi, bizzat kendisi adliyeye gider mi? Suçu varsa, “Buradayım, geldim” der mi?
Hakim Bey;
Korkanlar, suçlu olanlar kaçar. Eğer hukuk öldüyse diyecek söz yok! Eğer hukuk ve adalet varsa benim burada olmamam gerekir. Halihazırda zaten “tahliye kararım” da var.
Hakim Bey;
Mesleğinizin üstatları, hocaları, Prof. Dr. Sami Selçuk, Prof. Dr. Ergün Özbudun, Doç. Dr. Ümit Kardaş, Ahmet Gündel Beylerin mütalaaları var ama nezaketen bile bunların hiçbiri okunmadı, dikkate alınmadı. Vereceğiniz karar tarihe de geçecek.
Hakim Bey;
Nasıl olsa bugünler geçer, güzel günler gelir. Buradan kimler geldi kimler geçti. Hani bir söz var ya, mahkeme kadıya mülk olmazmış. Mahkûm olan ben değilim; vicdanlarını ve mesleklerinin onurunu siyasetin emrine verenlerdir.
Vereceğiniz karar itibarınızdır.
Allah var, gam yok!"