Siyasî mahiyet kazanan soruşturma, daha önce çürütülmüş iddialara ek olarak iktidar medyasının iftiraları ve polisin tehditleri ile yürütülüyor. Birbiriyle ilgisi olmayan insanları örgüt kapsamına almayı hedefleyen operasyonda birçok hukuksuzluğa imza atıldı. 5 yıl önce kapatılan dosya, mahiyetinden uzaklaştırılarak yeniden açıldı. İlkinde ciddiyetle araştırılan konular rafa kaldırıldı. Soruların sızdırılmasından sorumlu olması gereken ÖSYM yöneticilerinin üzerine gidilmedi. Konuyla hiçbir ilgisi bulunmayan Fethullah Gülen’in adı dosyaya eklendi. Ankara Başsavcısı Harun Kodalak’ın yargılama başlamadan “Bin 435 şüphelinin belirli bir yapıyla bağı tespit edildi.” ifadesi, kötü niyeti ortaya koydu. En önemli delil veya suçlanan kişilerin lehine olabilecek soru kitapçıkları imha edildi. ‘Suçlu’ algısı oluşturmak için gözaltına alınan eğitimcilere kelepçe takılarak, ‘terörist’ muamelesi yapıldı. “Aradığın kişinin, aradığı kişinin aradığı kişi yüksek net yapmış. Bunlarla irtibatınız var mı?” gibi akıl almaz sorular yöneltildi.
KPSS soruşturması, kopya iddialarını ortaya çıkarmaktan çok algı operasyonuna dönüştü. Hukuki değil siyasi bir mahiyet kazanan soruşturmanın, hem VIP torpil skandalını örtme hem de Hizmet Hareketi’ne yakın kurumların üniversiteye giriş sınavındaki başarılarını gölgeleme amaçlı olduğu ortaya çıktı. İşte son skandallarla gündeme gelen KPSS operasyonundaki hukuksuzluklar ve çelişkiler:
5 yıl beklendi: Erdoğan ve Arınç’ın İzleme Komitesi konusundaki farklı beyanlarıyla patlak veren tartışma, VIP torpille işe alımlar ve İstanbul Üniversitesi’ne sınavsız kayıtlar gündemi meşgul ederken düğmeye basıldı. 5 yıl sonra açılan dosya, ‘paralel yapı’ kılıfıyla başarılı eğitimcilere kumpasa dönüştü.
Yolsuzluk örtüldü: Soruların sızdırılmasında sorumluluğu olan ÖSYM’yle ilgili iddaların üzerine gidilmedi. Yolsuzluk iddiaları dosyaya alınmadı. Buna karşın gözaltına alınan eğitimcilere sorgularında KPSS iptal olduğu için ‘devleti 10 milyon TL zarara uğrattınız’ ithamında bulunuldu. Resmi evrakta sahtecilikle ilgili tek belge ortaya konulamadı.
Kitapçıklar imha edildi: İptal edilen sınavın soru kitapçıkları yok edildi, eğitimcilerin lehine belgeler dosyada yer almıyor. Soru kitapçıkları yerine dijital ortamdaki kopyaları delil diye sunuldu. Bunların, orijinal olup olmadığı tartışma konusu. Akrabalık ve eş durumları, farklı sınavlardaki kopyanın ispatı değil.
3227 kişi ayıklandı: Savcılık, incelemeye aldığı 3 bin 227 kişiden bin 435’ini şüpheli seçti, 82 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. Listedeki bu ayıklamanın, AKP irtibatından kaynaklandığı ileri sürülüyor.
Delil yok: Gözaltına alınan kişilerin ne ev, ne işyerlerinde arama yapılmadı. ‘Çalındı’ denen sorular dosyadaki kişilerden çıkmadıysa suçlamak mümkün değil. Bilirkişi raporlarında somut delilden çok kanaat ve hisler yer alıyor.
Önce ‘sorular maille geldi’ dendi, sonra flash bellekle geldi’: 2010’da Baki S. soruların maille gönderildiğini iddia etti. Bunun üzerine Hotmail’den mail trafiği istendi ancak hiç mail alışverişi olmadığı ortaya çıktı. Jandarma raporu bunu teyit etti. Daha sonra aynı şahsın akrabalarından birinde 2 flash bellek bulundu. Ancak savcının bir gün sonra hazırlattığı tutanakta 3. bir flash bellek çıktı. Şu anki soruşturma kaynağı belirsiz bu flash bellek üzerinden gerçekleştiriliyor. Hukuk tabiriyle deliller tartışmalı.
İptal edilen sınav birincileri AKP’li karı koca: ÖSYM’nin iptal ettiği 2012 avukatlıktan hakimliğe geçiş sınavının 93 puanla 1 ve 2’ncisi AKP üyesi çıkmıştı. Ahmet Kahrıman, 93,5 puanla birinci, AKP’li eşi Nalan Kahrıman 93,2 puanla ikinci olmuştu. Sınavda 17’nci olan avukat Mehmet Keleş’in de Erzurum’da AKP’nin il yönetiminde yer aldığı belirlendi ancak takipsizlik verildi.
28 Şubat taktiğiyle iftira: Gözaltındakilere Fethullah Gülen Hocaefendi’nin örgüt lideri olduğu yönünde hukuksuz ve delilsiz sorular soruldu. Bu isimler, kamu kurumlarına sızmakla suçlandı. Benzeri iddialar 28 Şubat sürecinde isnat edilmiş ve yargı kararları doğrultusunda beraatle sonuçlanmıştı. “Devlette görev alın” sözünden dolayı Gülen, 28 Şubat döneminde açılan davalardan beraat etti.
Nuh Mete Yüksel ithamları: Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak’ın “Bin 435 şüphelinin kamuoyunca belirli bir yapıyla, mali, sosyal ve ekonomik bağlarının olduğu tespit edilmiştir.” ifadesi, 28 Şubat’taki gibi fişleme yapıldığını ortaya çıkarttı. Ayrıca başsavcının operasyonla ilgili “Cumhuriyetimizin büyük bir tehdit altında olduğu” açıklaması, DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’in iddianamesinden esintiler taşıdı.
8 aylık hamile kadına ‘itirafçı ol’ baskısı: 8 aylık hamile kadına, “Çocuğunuzu Uçurtmayı Vurmasınlar filmindeki gibi hapishanede büyütmek istemezsiniz. İtiraf edin kurtulun.” tehdidi yapıldı.
Eğitimcilere kelepçe: Gözaltına alınan öğretmenlere kelepçe takıldı. Suçlu algısı adına böyle bir girişimde bulunulduğu belirtiliyor. En azılı suçlulara ve terör suçlularına bile bu muamele yapılmıyor.
HTS kayıtlarından örgüt: Gözaltındaki isimler HTS (telefon irtibatları) kayıtları üzerinden örgüt olmakla suçlandı.
Müvekkil-avukat görüşmesine engel: Gözaltındakiler, ifadeleri alınmasına rağmen savcılığa sevk edilmedi. Gözaltı süresinin uzamasına avukatlar itiraz etti. Ayrıca eğitimcilerin avukatlarıyla görüşmeleri, yer olmadığı gerekçesiyle engellendi.
Banka hesabı soruldu: Gözaltında “Hangi bankada hesabın var?” sorusu sorularak ‘Bank Asya’ cevabı alınmak istendi. Bank Asya’da hesap sahibi olmak ve dershane öğretmeni olmak suç kabul edildi, örgüt irtibatı diye sunuldu.
Tehdit bilmecesi: Operasyona saatler kala Soruşturma Savcısı Yücel Erkman’ın tehdit edildiği iddiası kafaları karıştırdı. Hanefi Avcı’nın avukatı Fidel Okan’ın Twitter’dan duyurduğu olay gizemini koruyor. Üstelik Twitter fenomeni Fuat Avni’nin Savcı Erkman’ın Kozmik Çalışma Grubu adı verilen bir yapı tarafından tehdit edildiği, eşinin şikâyetini deşifre etme tehdidi ile KPSS dosyasına ikna edildiği iddiaları cevapsız kaldı. ZAMAN