Naci Karadağ - TR724.COM
27 yaşındaki Ebru Özkan, sosyoloji bölümü mezunu ve bir şirkette sekreterlik yapan Türk vatandaşı. Filistin’e özel bir muhabbeti var ve mazlum milletleri seviyor. Daha önce de defalarca Filistin’e gidip oradaki insanlara yardım etmeye çalışmış bir iyiliksever.
Başka elli türlü iddiada bulunulsa da bunların hiçbiri kanıtlanmadığı için masum bir insan Ebru Hanım.
Son ziyaretinin akabinde Tel Aviv’de uçağa binerken tutuklandı Özkan. İsrail makamları soruşturma hakkında bilgi vermediler ve yaklaşık bir ay gözaltında tutuldu ve iddianamesi hazırlanmadı.
Ebru Özkan’ın babası ve kardeşi canhıraş şekilde bu zulme dikkat çekti ve herkesten yardım istedi.
Ellerin önden kelepçeli, ayağında zincir, hakim karşısına çıkarıldığında son derece komik suçlamalarla karşılaştı genç kadın.
Mesela parfüm kaçakçılığı…
Mesela terör örgütüyle iltisaklı oluşu.
Mesela, terör örgütüne yüzlerce dolar para yardımı…
Mesela ülke düzenini bozmak…
Bu saçma sapan iddialarla gözaltında tutulan genç kızın eline kelepçe vurulması özellikle iktidar medyası tarafından haklı olarak eleştirildi. Havuzcular “böyle zulüm mü olur?” diye bas bas bağırıyor.
Ebru’nun kız kardeşi Elif sosyal medyada attığı çığlığın duyulmaması, etkili olmamasından muzdarip. Gözaltı süresi 6 kez uzatılmasına, 27 gündür vatanından ayrı ve ailesiyle bir kez dahi görüştürülmemesine ve son olarak hakkındaki saçma iddianamenin kabul edilmesine son derece kızgın…
İsrail, özellikle Müslümanlara karşı oldukça zalim ve acımasız.
Hapishanelerinde 300’ü çocuk, 6 bin kadar Filistinli saçma sapan iddialarla tutuluyor.
İsrail yargısı gizli bir takım mihraklardan aldığı talimat gereği ceza kesiyor, uzun süreli tutukluluklarla insanların temel hakların mahrum edilmesine sebep oluyor…
Demokrasi, özgürlük, insan haklarından yana olan herkesin karşı çıkması gereken bir durum bu.
Başta ülkemizin siyasal İslamcı tayfası ve havuz medyası olmak üzere pek çok kesim mangalda kül, İsrail’e demediğini bırakmıyor. Hele hele Ebru’nun ellerinin kelepçelenmesine acayip kızgınlar ve İsrail polisine katil, devletine zalim, adaletine satılmış diyorlar…
Tuhaf olan bir ikiyüzlülüğün eminim siz de farkındasınız.
İsrail devletine hapiste 6 bine masum Filistinliyi tutuyor diye ateş püskürenlerin, kendi iktidarlarının hapishanelerinde tutulan yüz binden fazla masum insan hakkında kılını kımıldatmaması, en ufak bir itirazda bulunmaması, görmezden gelmesi ne tür bir ikiyüzlülüktür?
Ebru’nun ellerinin önden kelepçelenmesine köpürenlerin, on binlerce masum ev hanımının, öğrencinin, öğretmenin, avukatın kadının ellerinin ters kelepçeyle birer eşkıya gibi oradan oraya sürüklenmesine, İsrail’deki gibi bir ay değil, bir yıl, hatta yıllarca iddianame hazırlanmamasına ses çıkarmamaları mide bulandırıcı değil mi?
İsrail mahkemesi Ebru Özkan’ın tutuksuz yargılanabileceği kararına vardı. Perinçek’in “Siyasetin köpeği” olarak ilan ettiği Türk yargısından daha vicdanlı olabileceğini gösterdi.
Üstelik…
Filistin’de hapse atılan hamile kadın yok.
Bebekli anne de yok.
Hapisteki en genç Filistinli 15 yaşında…
Türkiye’deki hapishanelerde 800 bebek anneleriyle mahpus durumda ve siyasal İslamcıların vicdanı cız bile etmiyor.
Daha birkaç gün önce 86 yaşındaki, hayatında iyilikten başka bir şey yapmamış, tek suçu Tayyip Erdoğan iktidarının emrine girmemek olan bir iş adamı, yatalak eşine bakacak kimsesi olmamasına rağmen tutuklandı. Bırakınız karşı çıkacak tek bir sesi, tersine iktidarı onaylayan yazı ve yorumlar yayınladı bu dinci tayfa!
Bir başörtülü bacımız haksızlık ve zulüm ile tutuklanıyor.
Hapse atılıyor.
Kelepçeleniyor…
Dince tayfa koro halinde bağırıyor.
Filistin bilmem kaç bin kilometre uzakta.
Burunlarının dibinde, binlerce başörtülü kadın haksızca, arsızca tutuklanıyor, işkence görüyor işkence..
Zorla soyularak arama yapılıyor.
Başörtüleri zorla çıkarılıyor.
Yemek verilmiyor, su verilmiyor.
Abdest almalarına izin verilmiyor.
Kur’an-ı Kerim almalarına izin verilmiyor.
Ramazan’da iftar açmamaları için ellerinden gelene pisliği yapıyor zalimler.
Bebeklerini kaybediyorlar. Sütlerini lavaboya akıtıyorlar.
Minicik çocuklar pislik içindeki koğuşlarda anneleriyle yaşıyor.
Suçlamalar, derneğe yardım etmek, bankaya para yatırmak, mazlumlar için içli köfte yapmak.
Terör örgütüyle iltisak.
İsrail’inkinden bile saçma gerekçeler bunlar. Başta havuzcu yandaşlar olmak üzere en tepeden maşa olarak kullanılan Ergenekonculara kadar herkes çok iyi biliyor ki bu insanlar masum. Hırsızlar ve cuntacılar bir dönemini intikamını almak için açık açık zulüm yapıyorlar.
Diğer kesimler zaten cemaate karşı nefret dolu. Ancak hiçbir nefret dinci güruhunki kadar değil.
Bu kadar zulüm yapılıyor bir kez şeklen dahi olsa zulmü, zalimi kınayamıyorlar.
Hatta tam tersi.
Dinci tayfanın umurunda bile değil. Hilal Kaplan gibi vicdansızlar kadın ve anne olmalarına rağmen bu muameleleri yumuşak buluyor, daha çok zulüm yapılsın istiyorlar.
Hapishanede şüpheli ölüm sayısı 100’ü geçti çoktan.
Bir tek siyasal İslamcı gördünüz mü bundan rahatsız olan?
Oh olsun diyorlar koro halinde.
İsrail’in yaptığı zulmün bin beterini bizzat kendilerinden olanlar yapınca yürekleri soğuyor, daha fazla zulüm istiyorlar.
Tarihe lanetlenmiş bir kuşak olarak geçecek olan Türkiye siyasal dincileri Firavunluğun destanını yazarken, masumdan yana görünmeleri mide bulandırmaktan başka bir anlam ifade etmiyor!
Ah siyasal İslamcılar, ah yıllarca yanımızda olmasına rağmen çirkefliklerini, canavarlıklarını göremediğimiz, görmek istemediğimiz zalimler güruhu..
Ve…
Sizin arsız ikiyüzlülüğünüz!