İşte o yazı
***
İzzet Begoviç’in başına gelenler gibi
Yıl 1983… Yani bundan tam 33 sene önce… Bosna’da Genç Müslümanlar (Mladi Muslimani) tutuklanıyor ve mahkemede yargılanıyorlar… Bunların arasında rahmetli Aliya İzzet Begoviç de bulunuyor…
Birileri, “Bunların arkasında Amerika var” diyorlar…
Diğerleri “İzzetbegoviç’in grubu CIA ile bağlantılıdır” diye iddia ediyorlar…
Öbürleri “Bunlar Humeyni’nin ajanları” diye sözler söylüyorlar. Obür taraftan Sırp miliyetçisi Dobrica Çosiç 12 akademisyen ile bir bildiri imzalıyor ve bunları affetmelerini istiyor…
Papa onlar için Yugoslavya Başpapazlarından Kuhariç yoluyla arabuluculuk yapmak istiyor… Beri taraftan da meşhur öğretim üyesi merhum Prof. Dr. Ahmed Smajloviç’in pasaportuna el konuluyor…
İktidarı kızdırmasın diye nerede ise kimse destek vermiyor ve kimse yardımcı olmak istemiyor… İktidardan korkuyorlar…
Nadir insanlardan biri, sakin ve mübarek bir zat yaşıyor o günlerde… Kendini iktidara satmamış… Saraybosna’da Hünkar (Careva) Camisi imamı merhum hafız Halid Hacimuliç… Yapılan o haksızlıkları “kafirlerin zülüm zincireleri” diye isimlendiriyor ve hayatın bir kuralını hatırlatıyor o günlerde: ”Küfür devam eder, fakat zülüm devam etmez”… İmamı olduğu camide genç öğrencileriyle salavat-ı şerifeleri ve kelime-i tevhidleri okumayı organize ediyor… O gün Genç Müslümanlara yapılan haksızlıklara karşı ”tek aktif direniş şekli” sadece bu idi…
Artık Allah’tan başka da yardımcıları yoktu.
Mahkeme kararından önce iktidar ve medyası çoktan kararı ve hükmü vermişti… Bazı gazete başlıkları şöyle idi:
– “Devletin idari yapısını baltalıyorlardı” (Oslobodenje gazetesi)
– “Hedefleri İslam Cumhuriyeti” (Politika Expres gazetesi)
– “Allah’ın düşmanlarına karşı” (Politika gazetesi)
– “Çete küçük, fakat zehirli” (Svijet gazetesi)
– “Kur’an adına Anayasaya karşı” (Start gazetesi)
– “Karanlık ve nefret Deklarasyonu” (Oslobodenje gazetesi)
– “Terör kılıfında geçmişin hayaletleri” (Oslobodenje gazetesi)
– “Tanrı kardeş katilinin hizmetinde” (Svijet gazetesi)
Yugoslavya İslam Birliği, yani Diyanet İşleri Başkanlığı bile maalesef bunları ta 1949 yılından itibaren terör örgütü diye ilan etmişti…
Netice itibari ile bir Harman yalanı, bir dane-i hakikat her zaman yakıp yok ettiği gibi, bu iftiraların hepsi de yanıp kül olup gitti… Onlar fi’d-derki’l- esfele yuvarlanırken Aliya İzzetbegoviç gül olup başlara kondu…
“Tarih tekerrürden ibarettir,” demişler. Biz de öyle diyoruz…