Henüz Müslüman olmamışken Ramazan ayında 15 gün oruç tuttu, namaz kıldı. Müslüman olduktan sonra ise ailesini de karşısına alarak bir Türkl’e evlendi ve Türkiye’nin müdavimlerinden oldu. Enes ve Kerem isminde iki erkek çocuğa sahip olan Komuro’nun bugün bildiği 4 dilden biri Türkçe.
Komuro, Anadolu kültürü ile öylesine bütünleşmiş ki Japonya’nın ileri gelen dergilerine Türk mutfağı ve kimliğini temsil eden röportajlar veriyor, Japon dostlarına Türkiye’de rehberlik ediyor.
Rie Komuro ile Türkiye’yi ziyaret ettiği bir dönemde İslamiyet’i seçme sürecini konuştuk. Komuro’yu din değiştirmeye götüren sebepler oldukça ilginç. Komuro, “hayatımın en kötü dönemi” diye nitelediği üniversite yıllarında üst üste kötü olaylar yaşar.
Kendisi için önemli olan sporu, ayağının kırılması sonucu bırakmak zorunda kalır. Yarı zamanlı çalıştığı işini kaybeder ve arkadaşlarıyla ilişkileri kopma noktasına gelir. Büyük bir yalnızlığa sürüklenen Komuro, onu intiharın eşiğine sürükleyen büyük bir depresyon geçirir ve psikolojik destek alarak çeşitli ilaçlar kullanmak zorunda kalır.
Kendisi için önemli olan sporu, ayağının kırılması sonucu bırakmak zorunda kalır. Yarı zamanlı çalıştığı işini kaybeder ve arkadaşlarıyla ilişkileri kopma noktasına gelir. Büyük bir yalnızlığa sürüklenen Komuro, onu intiharın eşiğine sürükleyen büyük bir depresyon geçirir ve psikolojik destek alarak çeşitli ilaçlar kullanmak zorunda kalır.
Böylesi bir dönemde izlediği bir filmden de etkilenerek İslamiyet’e merak duymaya başlayan Komuro, yaşadığı olayların tesadüf olamayacağını sorgulamaya başlar: “O güne kadar hemen hemen her şeyi kendi gücümle yapabileceğime inanırdım.Eğer işler yolunda gitmezse bir yerde hata yaptım derdim. Ama öyle bir an geldi ki işler kontrolümden çıkmaya başladı. Olaylar benim dışımda gelişiyor ve hiçbir müdahalede bulunamıyordum. Çok büyük sıkıntılar çektim. Sonrasında ne kadar aciz bir insan olduğumu kabul ettim. Düşündüm ki, bu dersi bana bir zat veriyor olabilir mi? Bu öyle bir zat olmalı ki hükmü hem bana hem de kâinata geçsin. Böyle şeyler düşündüğüm için kendime de şaşırır olmuştum. Daha önce İslamiyet ile ilgili okuduğum kitaplardan etkilendiğimi düşündüm. Bu zat o kitaplarda bahsedilen Allah olabilir mi dedim.”
İslamiyet’i tanıdıkça hayranlığı artan Rie Komuro, din değiştirmeyi aklından geçirmese de İslam’ın prensiplerini uygulamayı aklına koyar. O güne kadar İslam dinini bir kültür olarak gören Komuro, okuduğu beşeri bilimler fakültesinde Arapça üzerine bir tez yazmaya başlar.
Tez vesilesiyle pek çok Müslüman’la tanışan Komuro, bir Ramazan ayında deneyimlemek için Müslüman olmadan 15 gün oruç tutup namaz kılar. Sonrasında yaşadıklarını Komuro şöyle anlatıyor: “Ramazan’ın sonuna doğru derin bir hissiyat oluşmaya başladı içimde. En son bayram namazına katıldım ve ağlamaya başladım. İçimdeki hissin ne olduğunu tanımlayamıyordum, ama farklı duygular içerisindeydim. Kendi kendime ‘ne oluyor bana’ diye sorular soruyordum. O güne kadar İslamiyet’in prensiplerini benimsemiştim, ama bu kadarla yeterli olmayacağını, tam manasıyla iman etmem gerektiğini anladım.”
Tez vesilesiyle pek çok Müslüman’la tanışan Komuro, bir Ramazan ayında deneyimlemek için Müslüman olmadan 15 gün oruç tutup namaz kılar. Sonrasında yaşadıklarını Komuro şöyle anlatıyor: “Ramazan’ın sonuna doğru derin bir hissiyat oluşmaya başladı içimde. En son bayram namazına katıldım ve ağlamaya başladım. İçimdeki hissin ne olduğunu tanımlayamıyordum, ama farklı duygular içerisindeydim. Kendi kendime ‘ne oluyor bana’ diye sorular soruyordum. O güne kadar İslamiyet’in prensiplerini benimsemiştim, ama bu kadarla yeterli olmayacağını, tam manasıyla iman etmem gerektiğini anladım.”
‘İslamiyet beni uçurumdan kurtardı’
Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman olan Komuro, Japonya’da yaşayan Türklerle tanışır ve bir Türk’le evlenir. Evliliğinin 14. yılına giren Komuro, İslamiyet’in hayatında ne gibi değişikliklere yol açtığını şöyle anlatıyor: “Çok büyük huzur hissettim, aradığımı bulduğumu anlamıştım. İslamiyet’in ‘her olayın güzel tarafını görmek’ prensinin bana çok yararı oldu. Çünkü negatif düşünen bir insandım, olaylara pozitif bakmayı öğrendim. Kadere inanmak ise benim için tam bir kurtuluş yolu oldu. Japonlarda kader inancı olmadığı için ‘neden bu sıkıntı benim başıma geldi’ diyor ve bu durumu kabullenemiyor. Bu yüzden intihar oranları çok yüksektir Japonya’da. Kader inancı benim için çok önemliydi. Hayatımdan memnun değildim ve uçurumun kenarına gelmiştim. İslamiyet beni o uçurumdan kurtardı.”
KAYNAK: Yarına Bakış Gazetesi