Türkiye’de 15 Temmuz'un ardından başlatılan olağanüstü hal süreci, yargı mensuplarına yönelik eşi görülmemiş bir tasfiye ve baskı dalgasına dönüşmüştür. Bağımsız ve tarafsız yargının yerini, rejimin emirleri doğrultusunda karar veren, siyasallaştırılmış bir yargı yapısı almıştır. Bu süreçte binlerce hâkim ve savcı, hukuki temeli olmayan iddialarla görevden ihraç edilmiş, tutuklanmış ya da yaşamını yitirmiştir.
Bu rapor, yalnızca yargı mensuplarının değil, adalete inanan herkesin sesidir. Onlarca hak ihlali vakası, kapsamlı veriler ve insan hikâyeleriyle örülü bu çalışma, Türkiye’de yaşanan hukuksuzlukların yalnızca geçmişin değil, halen süren bir karanlığın parçası olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu rapor, Türkiye’nin demokratik değerlerden uzaklaştığı, hukukun üstünlüğünün ortadan kalktığı ve ülkenin adeta açık bir cezaevine dönüştüğü bu süreçte, özellikle yargıya yönelik hukuksuz müdahaleleri ve Türk yargısının tasfiye ediliş sürecini ele almaktadır. Bu kapsamda yargı mensuplarının toplu ihraçlarına, ağır tecrit uygulamalarına, ötekileştirme politikalarına ve bunların sonucunda yaşanan ölümler ve intiharlara yer verilecektir.
15 Temmuz sonrası yargıya yönelik baskıların rapora konu edilmesinin bir diğer sebebi, sistematik, ayrımcı ve nefret saikli ağır hak ihlallerinin halen aynı yoğunlukla sürmesidir. Erdoğan rejimi, oluşturduğu otoriter düzenle bir “korku iklimi” yaratmış, bu atmosfer yargıyı da esir almıştır. Yargı, bağımsızlığını yitirerek “rejimin sopası” haline gelmiştir. Türkiye hakkında hazırlanan ulusal ve uluslararası raporlar bulunsa da, yargının rejimin kontrolüne nasıl geçtiğini detaylıca ele alan çalışmalar sınırlıdır. Bu rapor, içerdiği onlarca vaka ve detayla bu eksikliği gidermeyi amaçlamaktadır. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, öncelikle Erdoğan rejiminin oluşum sürecine zemin hazırlayan gelişmeler ve kritik olaylar özetlenecektir.” ifadeleri kullanıldı.