Suriye’de yaşanan krizin düğüm noktası haline dönüşen İdlib’de rejim güçleri ile Türkiye ve desteklediği gruplar arasında yaşanan çatışmalar, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 5 Mart’ta Moskova’da gerçekleştirdiği görüşme sonucunda şimdilik ateşkese evrildi. Türkiye’nin bu süreçte Avrupa’ya karşı "şantaj unsuru" olarak kullandığı mültecilerin Yunanistan sınırında dramı ise halen sürüyor.
Edirne sınırına gelmelerinin önü açıp, dahası bu yönde teşvik edici bir politika izleyen Türkiye’nin İdlib’deki savaştan kaçan sivillere ise kapıları kapalı. Türkiye’nin güney sınırındaki sınır kapılarının kapalı olması insan kaçakçıları için büyük bir rant kapısı.
Suriye’de 2011’de başlayıp 9’uncu yılını dolduran iç savaşın başlarında Hatay başta olmak üzere diğer sınır kentlerinin sınıra yakın ilçe ve mahallelerinde mazot kaçakçılığı yapılıyordu. Ancak rejim askerleri ve Demokratik Suriye Güçleri'nin (QSD) petrol sahalarını kontrol altına almalarıyla düşüş yaşanmaya başlayan mazot kaçakçılığının yerini daha az risk barındırıp, daha çok gelir getiren insan kaçakçılığı aldı.
Bölgede bir "sektör" haline dönüşen insan kaçakçılığı özellikle Hatay’ın Reyhanlı, Yayladağı, Kırıkhan ve Altınözü ilçelerine bağlı sınır köylerde bu işi yapmayan neredeyse yok gibi. Astronomik paraların konuşulduğu bu sektör, beraberinde suç şebekeleri de oluşturdu. Bu şebekelerden bazıları sınırdan geçirip, Antakya merkeze götürmek üzere anlaştıkları mültecilerden 500 ila 1000 dolar arasında para alırken, bazılarının ise onları Edirne, İstanbul, İzmir veya Çanakkale’ye götürmek için 30 ila 40 bin dolar arasında değişen paralar talep ettiği öğrenildi. İstenilen parayı vermeyenler ise, ya polis ve askerlere teslim ediliyor ya da dağ başında kendi kaderleriyle baş başa bırakılıyor.
İnsan kaçakçıları sadece Suriye’den kaçmak isteyenleri değil, aynı zamanda oradaki örgütlere katılmak üzere Suriye’ye gitmeye çalışan kişilerin de geçişlerini organize ediyor. Savaşın ilk yılların DAİŞ’liler, daha çok Antep ve Kilis sınırlarını kullanarak Suriye’ye geçiş yaparken, El Nusra, Ahrar El Şam, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) gibi paramiliter güçlere katılmak isteyenler ise Hatay’ın Reyhanlı, Yayladağı, Kırıkhan ve Altınözü ilçelerini kullanıyordu.
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye yönetiminin kontrolü altındaki Efrin ve diğer kentlere yönelik saldırılarının ardından buradaki örgütlere katılmak için doğrudan sınır karakollarına gelerek, buradan katılıp sağladıkları yönünde bilgiler yansırken, savaştan kaçan siviller için ise insan kaçakçıları devrede kalmaya devam etti.
Altınözü ilçesinin Suriye sınırındaki Karbeyaz köyü, savaştan kaçan sivillerin ana güzergahı. Yine DAİŞ, Heyet Tahrir El Şam (HTŞ/El-Nusra), Ehrar El Şam, ÖSO gibi örgütlerin "güvenli bölgesi" konumunda olan Reyhanlı ilçesinde adı ara ara Türkiye destekli örgütlerin lojistik ihtiyaçlarının karşıladığı merkez olarak öne çıkan bir çiftliğin sahibinin de şimdilerde insan kaçakçılığı işine el attığı yönünde iddialar söz konusu. AKP eski bir Hatay milletvekiliyle yakınlığıyla bilinen çiftlik sahibinin, "devlete yaptığı hizmetlerin" karşılığında yaptığı kaçakçılığa göz yumulduğu ileri sürülüyor.
Kentte yapılan insan kaçakçılığına dair ulaştığımız bazı şebeke üyelerinin, isim, fotoğraf ve görüntülerinin yayınlanmamasıyla kaydıyla önemli bilgiler verdi. Şebeke üyelerinin anlatımlarında öne çıkan ortak noktalar ise, herkesin elini kolunu sallayarak bu işi yapamayacağı ve yapılan bu iş karşılığında sınır hattındaki yetkililere kazanılan paradan pay verildiği yönünde.
Görüştüğümüz şebeke üyelerinden biri, Suriye’nin içlerinden gelen sivillerin, askeri gözlem noktalarından geçtikten sonra sınır duvarlarına geldiğini anlattı. Sınır duvarlarının altında bulunan tahliye kanalları ya da yapılan portatif merdivenler ile duvarların üzerinden atlayarak geçenleri kendilerinin karşıladığını söyleyen şebeke üyesi, “Sınırı geçtikten sonra biz devreye giriyoruz. Burası Reyhanlı Beşaslan köyünde onları karşılıyoruz, ardından Cilvegözü-Antakya anayoluna çıkıyoruz. Orayı da geçtikten sonra ufak bir tepe var, Gazimürsel Tepesi. Yine nektarin bahçelerinin olduğu Yeşilova Mahallesi. Bu nektarin bahçelerinde her kaçakçının yolu vardır. Daha sonra kaçakçı mahallede tuttuğu eve götürür. Birkaç gün bu evde saklar. Sonra gidecekleri yerlere dağıtır” anlatımlarında bulundu.
Daha önce Altınözü ilçesinde insan kaçakçılığıyla uğraştığını ancak artık bu işi yapmadığını söyleyen başka bir şahıs ise, bölgede insan kaçakçılığının yetkililerden gizli yapılmadığını iddia etti. “Devletin haberi olmadan bu bölgeden kuş uçamaz. Kendim bu işi yaptığım sırada önce sınır karakoluna gider durumu anlatırdık” diyen şahıs, devamında şunları ekledi:
“Kaç kişi gelecekse kişi başına bir miktar para veriyoruz ki geçişlerde sorun çıkmasın. Ardından belirlenen saatlerde duvar altında bulunan sulama kanallarının mazgalları açılır ve Suriye tarafından gelenler bu mazgallardan rahat geçerek önceden belirlenen noktaya gelirler. Buradan da onları kapalı kasa araçlarla alır, Antakya merkeze götürürdük. Antakya’da daha çok köy garajları ve merkez otogarına yakın iki ev vardı, onları birkaç gün orada beklettikten sonra otobüslere bindirir, farklı şehirlere dağıtırdık.”
Söz konusu şahıs, bazı kaçakçıların karakoldan habersiz insan kaçırmaya çalıştığını ancak başarılı olmadıklarını da dile getirdi. Bu insan kaçakçısı, “Çünkü bunun haberini alan komutan yolda pusu atıp araçların gelmesini bekliyor. Gelen araçlar durdurularak mülteciler çıkarılıp sınır dışı ediliyor. Bu işi yapan kaçakçılar da tutuklanıyordu. Bazıları yakalanmamak için polis ve jandarmayla çatışması da ölümle sonuçlanıyordu. Bu yüzden devlet bölgeden kuş uçurtmuyor. Altınözü ilçesinde yetkililer bu iş üzerinden para kazanıyor” iddialarında bulundu.