KADİR GÜRCAN
Kuzey komşumuzun agresif otorite ve savaş hırsının depreştiği günlerde, Saray'ın kemiklerini ısıtmak için Arap Emirlikleri'ne düzenlediği “İade-i Ziyaret” olası bir Rus-Ukrayna Savaşı'ndan daha önemli olmalı. Aslında iade-i ziyaret(!) türünden nezaket gösterileri, her zaman ertelenebilir, daha geniş bir zamanda telafi edilebilir, öyle değil mi? Öyle değil. Her zaman olduğu gibi, Kaz'ın ayağı perdeli. Siz bu ziyareti, yarım kalmış bir iş takibi olarak da anlayabilirsiniz.
Gerçi Saray'ın ısınma açısından bir endişesi yok ama itibardan tasarruf olmadığı üzerinde hükûmet kanadının ısrarı ilginç. Milletin kış ortasında geçim derdini iliklerine kadar hissettiği bir zamanda, nezaket ziyareti bahanesi ile gündem değiştirme gayretleri uzun ömürlü olmaz. Seksen beş milyon, her yeni güne farklı kalemlerdeki zam furyası ile başlıyor. Anlayacağınız, Saray boşa koysa dolmuyor doluya koysa almıyor. Hikmet-i hükûmet gizeminin modası geçeli çok oldu. İktidar, meramını anlatmak için Osmanlıca terkiplerden medet umarak, pragmatist bir siyasi ziyareti, iade-i ziyaret ambalajı içinde sununca mesele çözülmüş zannedilebilir. Yani lahmacunun içine french fries (Amerikan usulü patates kızartması) sarmak gibi bir şey! Saray ve hükûmet için pragmatizm günlük giydikleri teşrifat kostümü haline geldi ya!
Saray ve hükûmet, suyun üzerinde kalabilmek için şimdiye kadar ürettikleri unvanlardan vazgeçmeye kararlı görünüyorlar. Ülke içinde başkanlık sisteminin yürümediğini gördüler. La yüs'el idare ve idarecilerin nemenem bir şey olduğu zaten biliniyordu da, denenmişi deneyerek yine vakit, enerji ve boşa nefes tükettik. Ahmet Cevdet Paşa merhum, “Denenmiş ve başarısız olmuş bir şeyi tekrar denemek kadar aptallık olamaz!” demiş. Koca Osmanlı Sadr-ı Azamı'nın dedikleri kulaklara küpe olmalı. Aynı liderler elinde ülkenin tel tel döküldüğüne hepimiz şahit oluyoruz. Kabul edilmesi zor ama, bunun geriye dönüşü yok. Evet, biraz da ümit kırıcı. Eğer toparlayabilecek numara üretebilselerdi, şimdiye kadar görürdük.
Devlet-i Aliye'nin tarihe karışmasından sonra, Orta Doğu liderliğinin hâlâ elimizdeolduğu vehminden kurtulamayan büyük bir kesim, coğrafyadaki siyasi şekillenmeyi anlamaktan çok uzak. Bu yüzden hır çıkaracak ya da imparatorluğu kaybetmiş olmanın öfkesini yükleyecek adres aramaktan bir türlü vazgeçmiyorlar. Çoğunluğunu Araplar'ın oluşturduğu Orta Doğu Coğrafyası'nı Türkiye'ye mahkûm görmekten doyulmaz bir haz aldıkları belli.
Bu asrın başından itibaren tepeden baktığımız, beğenmediğimiz ve devlet kurma rüştlerini bir türlü kabullenemediğimiz Arap ülkeleri, son yüz yıldır Türk Hükûmetleri ile iş yapmaktan kaçınıyorlar ya da mesafeli durmayı tercih ediyorlar. Son on yıldır, Türkiye'den “Halife” ünvanı ile havalanan Turkish AirOne'ın Arap Havaalanları'na düğün çekirdekçisi olarak indiğinden bütün komşu ülkeler haberdar.
Bu yüzden olsa gerek son “iade-i ziyaret” te, “Halife, hilafet, İslam alemi'nin lideri, büyük kurtarıcı!” türünden saçmalıkların dile getirilmemesi dikkat çekiciydi. Saray, Başkanlık'tan sonra, hilafet ve manevi liderlikten de vazgeçmiş olabilir. “Bütçe kısıtlamasına gittik. Hilafet'i kapattık!” demelerini beklemiyorsunuz değil mi? Daha yumuşak bir geçişle, bir dahaki kibir sendromları nüksedene kadar rafa kaldırmaya razı olmuş görünecekler. Huylu huyundan asla vazgeçmez!
Aslında, beğenmediğimiz Arap ülkelerinin Türkiye dışındaki siyasi ilişkileri daha realist, ticari ve karşılıklı çıkar zeminine oturuyor. Modern dünya ile tanışmak için aracıya hele Türkiye gibi existential problemleri olan bir ülkeye hiç ihtiyaçları yok. Mısır, Rusya ile yapmayı planladığı askeri harekâtı, son anda daha makul gördüğü Fransa ile tamamladı. Biden, Rusya'nın enerji akışını tehdit unsuru haline getirmesi durumunda Avrupa'nın acil ihtiyaçları için Katar ile görüşmesi anlık gelişen bir manevraydı ve ABD Başkanı'nın bölgeye gitmesine gerek kalmadı. Koskoca Biden, neden resmi bir ziyaret ya da daha doğrusu iade-i ziyaret düşünmez ki?
Arap Emirlikleri ile başlayan siyasi yumuşama atmosferinin önümüzdeki günlerde Mısır, Suriye hatta İsrail ile de devam edeceği söyleniyor. Daha düne kadar ağız dolusu hakaret ettikleri Orta Doğu ülkeleri önünde diz çökmek de epey zor olacak. Dahası, Saray hızını alamadı “Suud ile de kapıyı açık tutuyoruz!” deyiverdi. İyi de, mevcut hükûmetin dengesizlikleri karşısında Türk mallarına ambargo uygulayıp kapıyı kapatan Suud Hükûmeti idi. Ne yani, Payitaht'tan bir kolağası gönderip, Suud yetkililerini döverek ikna mı edeceksiniz! Hazret, Arap Emirlikleri ziyaretinde güneş altında biraz fazla kaldı herhalde.
Hilafet iddialarından başlayıp, on sene içinde iade-i ziyaretlerle ödünç tahsildarlığı zavallılığına düşmek kötü bir skor. Siyasi manevraların pragmatik olması yadırganmıyor da, bunu iyice ayağa düşüren Çin işi diktatör ve zorbaların halleri gerçekten ibretlik. Ne acıdır ki, kendileri dışında herkes durumun farkında.