AKPli Şirin Ünal’ın evinde intihar ettiği iddia edilen Nadira Kadirova’nın dosyası kapatıldı. Kadirova’nın ölümüne ilişkin verilen takipsizlik kararına yapılan itiraz reddedildi.
Şirin Ünal’ın Ankara’daki evinde 23 Eylül 2019 tarihinde şüpheli şekilde ölen Kadirova dosyasıyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmada, 2 Mart’ta takipsizlik kararı verilmişti. Başsavcılığın kararına, ailenin avukatı tarafından itiraz edildi. İtiraz dilekçesinde, delillerin özensiz ve dikkatsizce toplandığı ileri sürülerek, takipsizlik kararın kaldırılması talep edilmişti.
Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliği tarafından dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda itirazın reddine karar verildi. Böylece takipsizlik kararı kesinleşmiş oldu. Mahkemenin ret gerekçesinde, “takipsizlik kararının usul ve yasaya uygun olduğu, ileri sürülen itirazların ise yerinde olmadığı” ifadeleri yer aldı.
BAŞSAVCILIK ‘İNTİHAR’ DEMİŞTİ
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca verilen takipsizlik kararında, “Kadirova’nın, Şirin Ünal’a ait silahı ve bir adet mermiyi dolap içerisinden alarak sakladığı, olay günü odasının kapısını kilitleyerek söz konusu silahı kalp üzerine dayayıp bir el atış yapmak suretiyle intihar ettiği, Kadirova’yı intihara azmettiren, teşvik eden, intihar kararını kuvvetlendiren ve intiharına herhangi bir şekilde yardım eden kişi ya da kişilerin bulunmadığı ” belirtilmişti. Kadirova’nın olay öncesinde intihara karar verdiği belirtilerek, Kadirova’ya yönelik cinsel saldırı izi ve emaresine rastlanılmadığı yer almıştı.
EREN KESKİN: CİNSEL SALDIRIYA UĞRADIĞI DÜŞÜNCESİNİ EDİNDİK
İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin dosya kapsamında yer alan şüphelere dair ise şunları söylemişti: “Evde çalışan statüsünde olan bir insan, bir milletvekilinin en gizli yerde tutması gereken silahının yerini nasıl bilebilir, buna nasıl ulaşabilir? Silah üzerinde parmak izi tespit edilemedi. Nadira’nın, milletvekilinin odasına girmesinin zor olduğu bilindiği halde Meclisteki odasında, arabasında çekilmiş poz poz resimleri var. Bu, normal hayatın olağan akışında çalışan-işveren ilişkisinin olmadığını gösteriyor. Nadira’nın bir arkadaşıyla görüşmüştüm ve arkadaşı Kadirova’nın sürekli ağladığını, erkek arkadaşının yüzüne nasıl bakacağını bilmediğine dair sözler sarf ettiğini söylemişti. Tüm bunlardan yola çıkarak bizler, cinsel saldırıya uğramış olabileceği düşüncesini edindik.”
‘ARAŞTIRILMA YAPILMADAN KARAR VERİLDİ’
Keskin, davayı sonrada üstlenen avukatın Adli Tıp’ta gözden kaçan bir bulguyu ortaya çıkardığını hatırlatarak şöyle konuşmuştu: “Tüm bunlar mağdurdan, şiddete uğrayan kadından yana değil erkekten yana değerlendirildi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, her ne kadar uygulamasa bile İstanbul Sözleşmesi’nin imzacısı. Bu sözleşmeye göre cinsel şiddete dayanan, cinsel şiddet nedeniyle açılmış tüm davalarda dosyaların son derece özenli bir biçimde değerlendirilmesi görev olarak görülür. Burada savcı ve hakimler kesinlikle İstanbul Sözleşmesi’ne uygun davranmadılar. Doğru bir yargılama, doğru bir soruşturma yürütmeden takipsizlik kararı verdiler. Mahkeme de doğru bir araştırma yapmadan takipsizlik kararını onayladı.”