Ali Emir Pakkan / samanyoluhaber.com
Darbeye karar verilmişti.
Fakat ertelediler...
Şartları olgunlaştıracaklardı.
Ülkenin dört bir yanında oluk gibi kan akıyor; emniyet ve güvenliği sağlamakla görevli olanlar ise seyrediyordu. Hatta bazı illerde olayları planladılar! Kahramanmaraş, o illerden biriydi.
1978 Maraş olayları tam bir derin devlet operasyonuydu. 19 Aralık Ülkücülerin gittiği Çiçek sinemasında ses bombası patlatıldı. 20 Aralık’ta Alevilerin kıraathanesine bomba atıldı. Akabinde İki TÖB-DER’li öğretmen öldürüldü. Cenazeleri cumaya kadar beklettiler. Namaz çıkışı gruplar arasında ilk çatışma yaşandı.
Benzin dökülmüş kibrit çakılmıştı! Akşam mahallelerde hazırlıklar yapıldı. Tahrik sürüyordu. Belediye hoparlöründen sürekli, “Dikkat dikkat kızıllar şehrimizi bastı!” anonsları yapılıyordu. “Aleviler suya zehir kattılar.” gibi akıl almaz yalanlar yayılıyordu. “Allah için savaşa” sloganları duvarlara yazılmıştı. Camilerin yakıldığı kulaklara fısıldanıyordu.
Yörükselim mahallesi kuşatıldı. Elleri silahlı, yüzleri maskeli şalvarlı yabancılar grupları harekete geçirdi ve kayboldular. Alevi evleri önceden işaretlenmişti.
Polis, olaylara seyirci kaldı. Asker, geç sevk edildi. Cuma başlayan olaylar pazartesi sona erdiğinde her haneden feryatlar yükseliyordu. 111 kişi hayatını kaybetti. Ölenlerin içinde çocuklar, kadınlar ve yaşlılar vardı!
Adım adım plan işliyordu. Milliyet arşivinden birinci sayfayı çevirelim.
26 Aralık: Ecevit: Sıkıyönetime gerek var.
27 Aralık: TBMM, 13 ilde sıkıyönetim ilanını onayladı.
28 Aralık: 6 Sıkıyönetim Mahkemesi kuruldu.
Bülent Ecevit hükümetinin gardı düşmüştü. Asker ve sivil kanatta MHP, bütün yurtta sıkıyönetim istiyordu. Maraş’ı Çorum ve Sivas olayları takip etti. Aynı karanlık el hep devredeydi. Şartlar iyice olgunlaştırıldı.
2006’da Rahmetli Ecevit’in arşivinde çıkan bir belge olgunlaştırma işinin adresini gösteriyordu. Başbakan’ın üzerine “ çok ciddi bir kaynaktan verilmiştir” notu düştüğü belgede şu cümleler dikkat çekiyordu:
“CHP iktidarı devraldıktan sonra vuku bulan büyük olayların (Malatya, Sivas, Kahramanmaraş) çıkacağına dair 1-2 ay evvelinden haber verilmediğinden yüzlerce vatandaşımızın can ve mal kaybına sebebiyet vermişlerdir. Önceden haber vermek bir tarafa olayın yaratılmasında en etkin rol oynamışlardır. Nitekim Kahramanmaraş olayı MİT'ten ( ? ) müşterek planlamaları ile çıkarılmıştır.
MİT olayın içinde olmasaydı Maraş'tan her türlü istihbaratı aylar evvel alır ve olayın zuhur etmesine meydan vermezdi.“ ( Hürriyet, 20 12 2006)
Dönemin bakanlarından Hasan Fehmi Güneş de, yıllar sonra, “Maraş olaylarına MİT bizzat katkı yaptı.” diyecekti. ( 22 Aralık 2011, NTV)
Kahramanmaraş olaylarında atlamamamız gereken bir gerçek de şu; Maalesef Allah, Kur’an deyip, harekete geçirilen şuursuz kitleler vardı. Bu caniler, “Kanımız aksa da zafer İslamın”, “Müslüman Türkiye” sloganları ile çocukları ve kadınları katlettiler...
Yakınları öldürülen Hüseyin Ün anlatıyor: “O kalabalıklar arasında komşularımız bulunuyordu. Şu evlerde Aleviler var diye evleri gösteriyorlardı...” Kapısına dayanılan bir başka mazlum, şöyle sesleniyordu: “ Bunca yıl bir kötülük mü gördünüz bizden? Ne yaptık da bu mezalimi yapıyorsunuz? “ Elinde silah, dışardan bir ses; “ Yok yok Ali Abi, Kur'an hakkı için seni öldürmeyeceğiz. Ama aşağı in. “ diyordu... Ve aşağıda silahlar patlıyordu...
39 yıl sonra Kahramanmaraş’ta hunharca katledilen insanları rahmetle anıyoruz. Yara iyileşmedi. Çünkü bu ve benzer hadiselerin hesabı hiç sorulmadı. Şartları olgunlaştırma işi günümüze kadar geldi! Sahi; 15 Temmuz darbesini MİT neden haber vermedi? Alevi evlerine konulan işaretler, yeni eylem planlarının habercisi mi?