Kanal İstanbul güzergâhında üç aktif fay bulunuyor: Mega projede deprem riski

TMMOB, talan projesi Kanal İstanbul için hazırlanan 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nı da yargıya taşıdı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na karşı İstanbul İdare Mahkemesi’ne açılan davada, söz konusu planın afet riskini daha da artırdığına dikkat çekildi. Dilekçede, güzergah üzerinde üç aktif fay hattı bulunduğu aktarıldı: “Dava konusu plan değişikliği depremin yanı sıra, tsunami riski de barındırmakta”

SHABER3.COM

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın “Hayalim”, uzmanların ise “Bölgenin ekolojik dengesini bozar” dediği Kanal İstanbul Projesi için açılan dava sürüyor. Son olarak afet riskini artıran 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı da yargıya taşındı. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ile TMMOB’ye bağlı 14 meslek odası ‘mega proje’ için 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda değişiklik yapan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na karşı dava açtı. İstanbul İdare Mahkemesi’ne sunulan dava dilekçesinde, ‘yürütmenin durdurulması’ ve ‘plan değişikliğinin iptali’ talep edildi.


BAKANLIĞIN YETKİSİ YOK
Dilekçede plan değişikliğinin ‘yetki yönünden’ hukuka aykırı olduğunun altı çizildi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, söz konusu planı yapma ve onama yetkisinin hukuken bulunmadığı da vurgulandı: “Dava konusu plan değişikliğinin hukuki dayanağı 6306 Sayılı Kanun’dur. Bakanlığa rezerv yapı alanlarında her tür plan yapma yetkisini tanımlamışsa da, Bakanlığa ‘plan onaylama’ yetkisi verilmemiştir. Bu kapsamda, 6306 sayılı Kanun gereğince, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, dava konusu alanda plan onaylama yetkisinin bulunmadığı açıktır.”

SU KAYNAKLARI YOK OLACAK

İSKİ Genel Müdürlüğü'nün “su yolu güzergâhının Sazlıdere Barajı üzerinden geçmesi ile birlikte içme suyu kaynağı olmaktan çıkacağını” ifade ettiğinin hatırladığı dilekçede, şöyle denildi: “Sazlıdere Barajı’nın devre dışı kalması halinde Avrupa Yakası su kaynakları potansiyelinin muhafaza edilebilmesi için Sazlıdere Barajı’nın yerine Kırklareli’nde Balaban Barajı ve Demirköy Barajı’nın içme suyu amaçlı planlandığından söz edilmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere, hâlihazırda su fakiri İstanbul'un, özellikle de Avrupa Yakası’nın su kaynakları önemli ölçüde yok olacak, temel haklardan olan yaşam hakkı, su hakkı halkın elinden alınacaktır. Plan değişikliği yeraltı su kaynaklarını da etkilemektedir. ‘Stratejik rezerv’ olarak muhafaza edilen yeraltı suları da kapsamı İstanbul ile sınırlı kalmadan, Trakya’da ve Marmara Bölgesi bütününde tuzlanma nedeniyle kullanılamaz duruma gelecektir. Planlanan ‘Su Yolu’nun Terkos’a teğet bir noktadan geçeceği, bu geçiş sırasında havza topoğrafyasını büyük ölçüde bozacağı ve Sazlıdere havzasının yaklaşık 2 katı kapasiteli Terkos’un su kapasitesini olumsuz yönde etkileyebileceği anlaşılmaktadır. Plan değişikliği, Terkos’un tuzluluk oranında da yükselmeye sebep olacaktır. Bu etkiler, dava konusu plan raporunda analiz edilmemiştir. Trakya’nın tarım topraklarını, meralarını ve hayvancılığını ve su kaynaklarını gerekçesi anlaşılamayan bir su yolu projesi için yok etmenin, hiçbir bilimsel açıklamada karşılık bulması mümkün değildir. Ülkenin en büyük nüfusunu barındıran İstanbul ve çevresi dava konusu planlar ile açlığa ve susuzluğa mahkûm edilmektedir.”

ÜÇ AKTİF FAY BULUNUYOR

Değişikliğin ‘afet riskini azaltmadığı’ aksine ek risk yaratacak kararlar getirdiğine dikkat çekilen dilekçede, güzergâh üzerinde üç aktif fay hattı bulunduğu vurgulandı. Plan değişikliğinin depremin yanı sıra, tsunami riski de barındırdığının kaydedildiği dilekçede, “Dava konusu plan değişikliği eliyle, doğal ve yapay riskler üretilmekte” ifadesi kullandı: “Ekolojiye geri dönülmez zararlara ve yıkımlara neden olacaktır. Tüm bu tahribatlarla birlikte, büyük bir ekonomik kayba yol açmaktadır. Dava konusu plan değişikliği raporunda fuar ve kongre alanı olarak teknoloji geliştirme bölgesi yakınında bir alanın öngörüldüğü bahsi geçmektedir. Ancak, dava konusu plan değişikliğinde fuar ve kongre alanı içeren bir plan kararı bulunmamaktadır. Plan raporunda yer alan bir kullanımın planda yer almaması, planlama tekniklerine ve hukuka aykırılık taşımaktadır.”

Dilekçede özetle şu görüşlere yer verildi:

Amacına aykırılık taşıyor: Rezerv Alan, dava konusu plan kararlarına göre amacına uygun kullanılmamaktadır. Bu bakımdan planlamaya konu alan İstanbul’un riskli alanlarında yaşayan nüfusun taşınması gereken alandır. Yasa gereği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, rezerv alan olarak ilan edilmiş bir alanda sadece ve sadece afetlere hazırlık amacıyla kullanması gereken yetkisini, tamamen başka amaçlarla kullanmaktadır.

Şehircilik ilkeleri ‘unutuldu’: ‘Yeni Şehir’ adıyla sunulan bu plan değişikliği, planlama tekniklerine, şehircilik ve planlama ilke ve esaslarına açıkça aykırıdır. Dava konusu plan değişikliği, 1/100 000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’na aykırıdır.

Tarım alanları yok olacak: Dava konusu plan değişikliği ile tarım alanlarının hemen hemen tamamı yok olmaktadır. Aynı şekilde 1381.12 ha büyüklüğündeki mera alanı da yapılaşmaya açılmaktadır. Orman alanları için de durum farklı değildir. 5419 ha tarım alanı imara açılma sonucu, 914 ha tarım alanı su kanalı ile ve 125 ha orman alanı yine yapılaşmaya açılmak suretiyle kaybedilmekte.

Kültür varlıkları kaybedilecek: Kanal İstanbul Proje alanında güncel envanterlere göre 1. 2. ve 3. Derece Arkeolojik Sit Alanları ve 62 adet tescilli kültür varlığı olup, bunlar kaybedilmiş olacak. Planlar doğal mirasa saygılı bir mekânsal gelişme değil, aksine doğal miras üzerinde telafisi imkânsız bir yıkım gerçekleştirecek bir içeriğe sahiptir.

Ekolojik yıkım getirecek: Planlama alanının kuzeyine ilave konut ve turizm fonksiyonları yüklenmiştir. Bu durum, bir taraftan İstanbul’un taşıma kapasitesini bir kez daha artırırken, diğer taraftan da İstanbul’un kuzeyinde yeni bir ekolojik yıkıma sebep olacak.

Hafriyat sorunu büyüyecek: Sadece planlama alanı değil, İstanbul’un birçok bölgesinin de yaşam kalitesi olumsuz yönde etkilenecek. Doğu ve Batı yakasında İstanbul’un özellikle ormanlık kuzey bölgesi ve Marmara Denizi kıyıları hafriyat depolama alanları ile dolacaktır.

TMMOB’yle birlikte dava açan odalar ise şöyle: Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, Kimya Mühendisleri Odası, Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi, Jeoloji Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Ziraat Mühendisleri Odası, Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şubesi, Gemi Mühendisleri Odası, Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Jeofizik Mühendisleri Odası, Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Gemi Makineleri İşletme Mühendisleri Odası.

NE OLMUŞTU?

Kanal İstanbul Projesi için hazırlanan ve 23 Aralık 2019 tarihinde onanan İstanbul İli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği 30 Aralık 2019 tarihinde askıya çıkmış ve buna TMMOB ile Odalar dava açmıştı. Açılan dava sürerken askı sürecinde plana yapılan itirazların değerlendirildiği gerekçesiyle hazırlanan İstanbul İli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği 22 Haziran tarihinde onanarak askıya çıkartılmıştı.
<< Önceki Haber Kanal İstanbul güzergâhında üç aktif fay bulunuyor:... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER