Yerel seçimlerin ardından Kanal İstanbul projesini ‘kaos ve israf’ olarak değerlendiren ve öncelikleri olmayacağını belirten İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na hükümet kanadından ‘geri adım yok’ yanıtı geldi. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, projede hiçbir aksama olmayacağını söylerken Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar da, “Kanal İstanbul gibi projelere karşı gelmememiz gerekiyor” dedi.
Gazeteduvar'da yer alan habere göre Kanal İstanbul’un akibeti ile ilgili hükümet cenahından ilk açıklama TBMM’deki 23 Nisan resepsiyonunda İmamoğlu ve Kaftancıoğlu’nun açıklamalarını değerlendiren Bakan Kurum’dan geldi.
“Hiçbir geri adım yok. Cumhurbaşkanının açıkladığı manifesto çerçevesinde yapacağız” diyen Kurum, “Manifestodaki 11 maddenin 7’si bizim bakanlığımız ile alakalı. Bakanlığımızı ilgilendiren bütün işleri kararlı şekilde yürüteceğiz. Büyükşehir Belediyesi'nin olmadığı yerde de ilgili bakanlıklarımız ilçe belediyeleri ile gerekli bütün desteği sağlayacaktır. Bu manifestodaki projeleri kentsel dönüşüm, ulaşım, çevre, millet bahçesi, atık su tesisi gibi şehri 50-100 yıl planlayacak bütün projeleri hazırlayacağız. Bu çerçevede hızlı şekilde beş yıllık planlar hazırlayacağız” şeklinde konuştu.
BAKAN YARDIMCISI: KARŞI GELMEMELİYİZ
Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar da, Okan Üniversitesi Çevre ve İklim Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, “Çevresel tehlikeleri göz önünde bulundurarak Kanal İstanbul gibi projelere karşı gelmememiz gerekiyor” dedi. Projeyi savunurken, Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandığı dönem Boğaz’dan geçen gemilerin boyunun maksimum 50 metre olduğunu şimdi ise 350 metrelere çıktığını belirten Birpınar, “Burada deniz kazaları meydana geliyor. UNESCO’nun koruması altında olan Boğaz’ı korumak için buna alternatif üretmemiz gerekiyor. Çevresel tehlikeleri göz önünde bulundurarak Kanal İstanbul gibi projelere karşı gelmememiz gerekiyor” dedi.
TMMOB: Canlı varlıklara zarar verecek
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Kanal İstanbul ile ilgili daha önce yaptığı açıklamada, projenin İstanbul’u ve Trakya bölgesini büyük sorunlarla karşı karşıya bırakacağını belirtmişti. Oda açıklamasında şunlar ifade edilmişti:
*Bu proje İstanbul’a göçü daha da artıracak nüfus 25 milyona, Trakya bölgesinin nüfusu (İstanbul’la birlikte) 40-45 milyona ulaşacaktır. Türkiye topraklarının yaklaşık yüzde 8’ini oluşturan bu bölge bu kadar nüfusu kaldıramaz.
*Bugün bile zaman zaman büyük bir sorun oluşturan su ihtiyacının karşılanması gelecekte çok daha büyük sorunlar yaratacaktır.
*İnanılmaz ölçekte kazı, dolgu, dinamit patlatılması ve iş makinalarının kullanımı ciddi ölçekte gürültü ve egzoz gazı yayılmasına neden olacaktır.
*Önemli bir tarım ve mera alanı yok olacaktır.
*İnanılmaz ölçekte yapılacak olan kazı ve dolgu işleri toprak kaymalarına ve yer altı suyunun drenaj sisteminin bozulmasına neden olacak, ortaya çıkacak su kayıpları İstanbul’u yaşanmaz kılacaktır.
*1992 yılında imzalanan Bükreş Sözleşmesi ve 2011 yılında yürürlüğe giren “Karadeniz Biyolojik Çeşitlilik ve Peyzajın Korunmasına İlişkin Protokol” uyarınca; proje sadece İstanbul’u ve Trakya’yı değil, Karadeniz’e kıyısı olan birçok ülkeyi ilgilendirmektedir.
*Bölgenin doğal hayatı ve sularda yaşayan canlı varlıkların etkilenmesi eko-sisteme önemli ölçüde zarar verecektir.
*Karadeniz’i Marmara Denizi’ne bağlayacak kanal projesi köyleri ve bölgedeki yerleşik düzeni bozacak, ortaya çıkacak iki yaka arasında en az 10 yeni köprünün yapılmasına neden olacaktır.
*Komşu ülkelerle ortaya çıkacak yeni sorunları bir tarafa bıraktığımızda bile; akılla, bilimle ve bilgi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir projedir.