Kanser hastası genç kız tutuklu babasıyla 3 saat görüştürüldü

15 gündür Denizli Özel Tekden Hastanesinde tedavi gören 4. evre mide kanseri Ayşe Koca (21), dün babasıyla 3 saat görüşebildi.

SHABER3.COM

Bir yıldır kanserle savaşan ve 15 gün önce ağırlaşan tıp öğrencisi Ayşe Koca ile tutuklu babası Ali Koca dün 3 saat görüşebildi. Bold Medya’dan Sevinç Özarslan'a konuşan kız kardeşi Aybüke Koca ise bir haftadır sosyal medyada yazılanlar nedeniyle ailece çok yıprandıklarını ve babasını da kötü gördüklerini söyledi.

15 gündür Denizli Özel Tekden Hastanesinde tedavi gören 4. evre mide kanseri Ayşe Koca (21), dün babasıyla 3 saat görüştü. Ali Koca’nın tutuklu bulunduğu Denizli T Tipi Cezaevine 31 Ağustos Pazartesi Günü verdiği dilekçe cuma günü işleme koyuldu. Aile, beş gün boyunca resmi prosedürlerle uğraştı. 6-7 jandarma ile kelepçeli getirilen Ali Koca’nın kelepçeleri kızıyla görüşülürken çıkarıldı.

8 Kasım 2019’da 4. evre mide kanseri olduğunu öğrenen Ali Koca’nın kızı Ayşe Koca, o yıl Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandı. Bir yandan okuluna devam etti, bir yandan Antalya’da ayakta kemoterapi tedavisi gördü. Bu süreçte babasını cezaevinde ziyaret etmeye de çalıştı.
 

Aile, Ayşe’nin kanser olduğunu babaya söyledi ancak durumunun ciddiyetini hissettirmediler. Çünkü üzülüp cezaevinde ona da bir şey olmasını istemediler. Ali Koca, bu süreçte Ayşe’nin yanında olmak için İstinaf Mahkemesi’ne birçok kez tahliye için dilekçe verdi. Ancak bugüne kadar dikkate alınmadı.

METAL İŞLERİ ÖĞRETMENİ

Denizli Tavas’ta metal işleri öğretmeni olarak çalışırken KHK ile ihraç edilen Ali Koca (51), 8 Şubat 2019’da tutuklanıp Denizli T Tipi Cezaevi’ne gönderildi. Bank Asya hesabı, sendika üyeliği, mesajlaşma programı Bylock programı ve tanık ifadelerine dayanılarak 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan Koca’nın dosyası İstinaf Mahkemesinde bulunuyor.

Sosyal medyada gündeme gelen Ayşe Koca’nın durumunu İslamcı AKP'li Adem Özköse de 1 Eylül’de Twitter hesabından yazdı. Babasını görebilmesi için izin verilmesi gerektiğini söyledi. Ayşe için destek isteyen Özköse’ye Sabah yazarı Hilal Kaplan “Babası izin talebinde bulunmadı” diye cevap verince tartışma başladı. Kaplan, hem Özköse’yi hem de Koca ailesini yalancılıkla itham etti.

31 Ağustos’ta Bold Medya'da çıkan haberde Koca ailesinin izin için gerekli başvuruyu yaptığı belirtilmişti. 5 gündür kız kardeşi ve babası hakkında yazdıklarından dolayı yıprandıklarını, babasının daha çok çöktüğünü söyleyen Ayşe Koca’nın kız kardeşi Aybüke Koca Bold Medya’ya konuştu ve iddialara cevap verdi.

-Babanız ve ablanız görüştüler mi?

-Evet babamı dün getirdiler. 2.5-3 saat kadar görüştüler. Bizimle hiçbir temas kuramadı babam. Ama ablam ve babam dayanamayıp sarıldılar. Onlara izin verdiler. İlk başta odaya 6-7 jandarma girdi sonra bir kısmı çıktı. Dönüşümlü olarak 2-3 kişi durdu odada. Zaten babam da hiç iyi değildi, çok kötüydü, çok çökmüş. İyi mi geldi, kötü mü oldu bilemiyoruz. Babam kötü olunca ablamla karşılıklı ağlaştılar.

-Babanızın izin meselesiyle ilgili bir tartışma ve yanlış anlaşılma var. Tam olarak nedir?
 
-Öncelikle şunu söyleyeyim. Babamın dosyası şu an istinaf Mahkemesinde. Babam daha önce mahkemeye ablamın durumunu yazdı ve tahliyesini istedi. Kızının yanında olmak ve bakımını üstlenmek için. Pazartesi de biz dilekçe verip izin istedik, görmesi için. Bu ikisi farklı konuların dilekçesi. Hilal Kaplan, ‘mazeret izni değil, tahliye istemişler, hastalık bahane ediliyor’ gibi şeyler yazmış. Mazeret izni dilekçesini yeni yazdı babam, çünkü olaydan yeni haberi oldu.

Tahliye dilekçesi için de hakkı var aslında. 5275 Sayılı Ceza İnfaz Kanunu’nun 20. maddesine göre 1. derecede yakını ölümcül hasta olan tutukluların cezası bir yıl ertelenebilir. Fakat bu kanun Cemaat soruşturması kapsamında ceza aldığı için babama uygulanmıyor.

Peki neden böyle? Vicdanlı insanlara soruyorum. Benim ablam da insan! Ölüm döşeğinde bir kızı olan babaya bunu yapmak reva mı? Biz iki kız kardeşiz. Babam ikimize de çok düşkün. Bütün babalar kızlarına düşkündür. Ama durum ortada. Biliyorsunuz kanser zor bir hastalık. Bu süreçte anne, baba, kardeş her türlü manevi ve psikolojik destek önemli. Doktorlar ablamın mide kanseri olmasına hep çok şaşırdılar. İleri yaşlarda görülen bir hastalık, herhangi kötü bir alışkanlığı yok. Ablam kanser olduğunda kendi derdini unuttu, ‘bunu babama nasıl söyleyeceğim’ dedi.

-Babanız Ayşe’nin hastalığını tam olarak ne zaman öğrendi?

-Az bir kısmını biliyordu. Kanser hastalığını tam olarak saklayamayacağımız kesin bir şey. 4. evre kanser olduğunu biliyordu. Metastazları bilmiyordu, durumunun bu kadar ciddi olduğunu bilmiyordu. Hastaneye yatınca geçen hafta cuma günü, 28 Ağustos 2020’de öğrendi her şeyi.

-Ablanızı görebilmesi için ne zaman başvuru yapıldı?
 
31 Ağustos Pazartesi günü yapıldı. Araya tatil girdi çünkü. Durumu ciddi olunca, yoğun bakımdan bir önceki evrede ablam, doktor babanıza haber verin artık, dedi. Biz de hemen haber verdik. İki gün sonra da izin için gerekli işlemleri başlattık. Ve biz burada zor günlerimizde prosedürlerle uğraşırken sosyal medyada yazılanlar yüzünden çok zor günler geçirdik. Hepimizin morali bozuldu.

-Hilal Kaplan, 1 Eylül’de “baba başvuruda bulunmadı” diye yazmıştı. Oysa siz bir gün önce başvurmuştunuz.

-Evet başvurmuştuk. Hilal Kaplan ‘kuruma dilekçe verilmemiş’ diye yazınca cezaevi müdürü babamı çağırmış, o günden beri babam çok korkmuş, kızıma bir şey mi oldu diye ve çok kötü olmuş. ‘Dilekçe hakkın var, istersen yazabilirsin ama kızının durum raporu gerek’ deyip göndermişler.

-Neden göndermişler? Kanser hastası için bir gün, bir saat bile ne kadar önemli.

-Nedenini bilmiyorum. Belki mesai saati bitmiştir. Babam ertesi gün aradı, raporu söyledi. Hazırlayıp gönderdik. Bu sefer 3 hekim imzası olması gerek dediler. Onu da gönderdik. Bu sefer de başhekim imzası gerek dediler. Kaç gün böyle uğraştık. Babama adam gibi açıklama da yapılmamış. Hilal Kaplan “Adalet Bakanlığından açıklama geldi” diye yazmış. Böyle bir durum tam olarak yok. Evet cezaevi yönetimi babamı çağırmış ama babamdan ablamın durumuna dair belge istemişler asla ama asla babam ‘ben dilekçe yazmam’ dememiş. Babam neden dilekçe yazmasın! Biz bir şey yaşıyoruz ve çok zor günler geçiriyoruz. Böyle şeylere cevap vermek zorunda kalmak yoruyor.

-Babanız bir daha ablanızı görebilecek mi?

-Ayda iki kere mazeret izni var, görebilir diye yazılmış. Ablamın durumu günden güne değişiyor, kötüye gidiyor demeye dilim varmıyor. Her an her saniye bizim için çok kıymetli. Yaşarsa ayda 2 kere babam görür tabi! Ayrıca babam dün geldi, onu şimdi karantinaya aldılar. Ayda iki kez gelmesi demek, bir ay boyunca tek başına cezaevinde kalması demek. Babam 5 günde çöktü. Onun için de çok endişeliyiz.

MAZERET İZNİ KİMLER İÇİN UYGULANIYOR?

Avukat Mustan Koçer:

“5275 Sayılı Ceza İnfaz Kanunu’nda 116/3. maddeye göre tutuklular ancak 1. deredece yakınının yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık halleri varsa yolda geçen süre hariç olmak üzere 1 gün ziyaret edebilir bu mazeret izni asgari 1 ay ara ile en fazla 2 kez kullanılabilir. Bu izin sadece aynı kişi için en fazla 2 kereye mahsus verilebiliyor. Aynı ay içerisinde 2 gün ya da 2 kez kullanılması mümkün değildir.Bu mazeret izninden faydalanabilmek için ceza infaz kurumu en üst amirinin önerisi ile Cumhuriyet Başsavcılığının onayı gerekmektedir. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası dışında hüküm giymiş olan kişiler ise 94. maddeye göre aynı şekilde bu izinden faydalanabilirler.

18 aydır tutuklu olan Ayşe Koca’nın babası Ali Koca henüz kanunen tutuklu konumunda. Yargıtay cezasını onamamış. Bu izinlerin uygulanırken de savcılık ve cezaevi yönetimleri ‘soruşturma/kovuşturma selameti için riskli ya da ‘güvenlik riski’ var denilerek izni vermeyebilir.
 
15 Temmuz’dan sonra birçok savcı ve cezaevi yönetimi bu izin hakkını çok uzun süre uygulamadı. Ailelerin cenazelerine gidemeyen birçok insan oldu. Geçen aylarda kanserden hayatını kaybeden KHK platformunun kurucularından Prof. Dr. Haluk Savaş’a ve 8 yaşında kemik kanserinden ölen Ahmet Burhan Ataç’ın ölümünden sonra bu talepler biraz daha dikkate alınmaya başladı. Cezaevleri kendi uygulamalarıyla ilgili dilekçeleri bile işleme almadığı oluyor. Tutuklu ya da hükümlülerin içeride hak arama hürriyetleri son derece sınırlı zira son derece keyfi uygulamalara maruz kalıyorlar.”

ÖNE ÇIKAN HABERLER