Kanser hastalarında psikiyatrik hastalıkların yüksek oranda görüldüğüne dikkat çeken uzmanlar, tedavi sürecinde psikolojik desteğin önemini vurguladı. Haftalık grup terapisi gibi organizasyonların yalnızlık duygusunu engelleyebileceğini belirten Psikiyatrist Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, "Bu kişiler birbirlerine destek olabilirler. Bu etkinliklerde yanlış bilinenlerin de düzeltilmesi sağlanır. Kanserde ve diğer birçok hastalıkta kaygıyı artıran bilgi eksikliğidir." dedi.
Kanserin pek çok psikiyatrik hastalığa zemin hazırladığını belirterek tedavi sürecinde psikolojik desteğin önemli olduğunu söyleyen Üsküdar Üniversitesi Npfeneryolu Polikliniği'nden Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, şunları dile getirdi:
"Kanser tanısı kişide huzursuzluk uyandırır, karamsarlığa sevk eder. Çünkü kanser, acı çekmek, bedenin şekil değiştirmesi, hayat kalitesinin bozulması ve beklenen yaşam süresinin kısalmasıyla ilişkilendirilir. Cerrahi müdahaleler dış görünüşte değişikliklere neden olacaktır. Kemoterapi ve radyoterapi de hem dış görünüşü değiştirecek hem de özellikle kemoterapi uygulamaları sırasında bulantı, kusma, saç dökülmesi ve yorgunluk gibi yan etkilerin ortaya çıkmasına neden olacaktır.
YAKINLARIYLA KONUŞMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYORLAR!
Kanser hastalarında psikiyatrik hastalıklar yüksek oranda görülmektedir. Hastalık doğası gereği psikiyatrik hastalıklara zemin hazırlar. Hastalar bu tanıyı yakınlarıyla rahatça konuşmakta güçlük çekerler. Özellikle genç hastalarda beklenen yaşam süresinin kısalmış olmasını kabullenmek güçtür. Kanserin tekrar etmesi korkusu ya da çocuklarının büyüdüğünü görecek kadar yaşayamamak korkusu olabilir. Hastalığın tekrar etmesi, ağrılı bir seyirle ilişkilidir ve artık tablonun düzelmeyeceği düşüncesini tetikleyebilir.
SUÇLULUK DUYGUSU HİSSEDİLEBİLİR
Bazı kanser tipleri yaşam tarzıyla ilişkili olabilir. Sigara içmenin akciğer ve mesane kanseriyle ilişkisi iyi bilinir. Yoğun alkol tüketimi ağız içi ve yemek borusu kanserleri, karaciğer kanseri ve barsak kanseriyle ilişkilidir. Cinsel yolla bulaşan human papilloma virus ise kadınlarda rahim ağzı kanserinin en önemli nedenlerindendir. Bu kanserlerden birine yakalananlar hastalıklarına kendilerinin yol açtığını düşünerek yoğun suçluluk duyabilirler. Hastalığı getirdiğine inandıkları davranış örüntüsü nedeniyle yoğun vicdan azabı duyarlar. Bazen yaşam tarzının kanserle doğrudan ilişkisi kurulamasa da bazı hastalar kanserden kendilerini sorumlu tutarlar. Hastalığı karakter bozukluğu ya da stresle başa çıkamamaya bağlayabilirler.
TEDAVİNİN ETKİLERİ ZEMİN HAZIRLAYABİLİR
Tedavinin etkileri de psikiyatrik hastalıklara zemin hazırlayabilir. Tedavi hiç de kolay değildir. Örneğin meme kanseri tedavisinde memenin tamamen alınması kadınlık hissini zedeleyebilir. Cinsel çekiciliğin azalacağından ve eşlerinin kendilerini reddedeceğinden korkabilirler. Meme kanseri ameliyatından sonra oluşan başka bir sıkıntı da koldaki lenf bezlerinin şişmesine bağlı görüntüdeki bozulmadır. Erkeklerde prostat kanseri ameliyatı sonrası bazen idrar kaçırma ortaya çıkabilir ki bu kişinin sosyal hayatını kısıtlayabilir.
Kemoterapi, bulantı ve kusma nedeniyle yoğun kaygıya neden olabilir. Hatta bazen şartlı fobik kaygı ve kişi tedaviye geldiğinde yaşayacağı sıkıntıyı düşünüp tedaviyi bırakmayı düşünebilir. Bazen kemoterapide kullanılan ilaçlar depresyon, deliryum ya da maniye de neden olabilir. Radyoterapi kemoterapiden daha iyi tolere edilir ancak çok yorgunluk yapar. Bu tedavilerin üreme organları üstündeki etkisi doğurganlığı da etkileyebilir.
PSİKİYATRİK HASTALIKLAR ALEVLENEBİLİR
Kanser teşhisinden önce psikiyatrik hastalığı olanlarda psikiyatrik hastalık tekrar edebilir ya da alevlenebilir. Psikiyatrik hastalığın yetersiz tedavisi bağışıklık sistemini ve dolayısıyla kanser seyrini olumsuz etkileyebilir. Psikiyatrik tablolar arasında en çok uyum sorunları görülür. Uyum sorunu daha çok tedavinin başında görülür ancak ilerleyen dönemlerde kontroller sırasında, kan alımı gibi çeşitli tahliller yapıldığında da sonuçlar çıkana kadar uyum sorunları gözlenebilir. Bazen MR ya da radyoterapi makinelerine girmek agorafobiye bağlı güç olabilir ya da bu tetkik ve tedavi sırasında agorafobi gelişebilir ve sonuçta hastanın tedaviyi reddetmesi noktasına gelinebilir."
KANSERLE BAŞA ÇIKMADA 4 PSİKOLOJİK YÖNTEM
Özellikle kötü seyirli kanser türünün tanısının yeni konulduğu aşamada intihar riskinin yüksek olduğunu belirten Ünsalver, "Kanser tanısı sonrası intiharların yüzde 40'ı ilk 1 yıl içerisinde olur. Çalışmalarda kanserle psikolojik yönden 4 başa çıkma şekli ortaya çıkar: Savaşçı ruhu, inkâr, metanetle kabul etme ve çaresizlik/umutsuzluk. Savaşçı ruh ortaya koyan ve inkâr edenlerin 5 yıllık sürede hastalık tekrar oranlarının daha düşük olduğu gösterilmiştir." dedi.
GRUP TEDAVİLERİ ÖNEMLİ DESTEK
Haftalık grup terapileri ve paylaşım grupları gibi organizasyonların hastaların yalnız hissetmesini engelleyebileceğini belirten Ünsalver, "Bu kişiler hastalıkları konusunda birbirlerine destek olabilirler. Ayrıca bu tür toplantılarda yanlış bilinenlerin de düzeltilmesi sağlanır. Çünkü kanserde ve diğer birçok hastalıkta kaygıyı arttıran bilgi eksikliğidir." diye konuştu.
TANI GİZLENMEMELİDİR
Ülkemizde yaygın olan tanıyı hastadan gizleme eğiliminin hastaya faydadan çok zarar verdiğini belirten Barış Önen Ünsalver, hasta yakınlarına da şu tavsiyelerde bulundu:
"Belki tanı hemen paylaşılmasa da uygun zamanda bunu bilmeye ve buna göre hayatını planlamaya hakkı vardır. Zaten birçok hasta durumunu tahmin eder. Kimisi bu nedenle aile tarafından dışlanmış, otoritesini kaybetmiş gibi hissedebilir. Kendi hayatının kontrolünü kaybettiği ve artık başkalarına bağımlı olduğunu düşünüp tedaviye direnç gösterebilir. Anlaşılmadığını ve yalnız kaldığını hissedebilir. Bilmek insana güç verir. Hekim hastaya hastalığın seyri ve tedavi süreci hakkında yeterli bilgi verdiğinde hastanın tedaviye uyumu da daha kolay olacaktır. Elbette tanıyı öğrendikten sonraki ilk aşamada duygusal boşalma yaşanması beklenir, ama bir süre sonra uyum sağlanacaktır."
CİHAN