Genelkurmay Karargahı'nda Akar'ın gözaltına alınacağı konuşuluyor
Takan'ın Yeniçağ'da "Sıkıntılı iddialara doğru yanıt aranıyor..." başlığıyla yayımlanan (22 Aralık 2016) yazısı şöyle:
Suriye, Irak... Terör saldırıları ve suikast...
Rusya, İran, Türkiye'nin ortak imza attığı Moskova bildirisi; "Öncelik Esad'ın devrilmesi değil, terörle mücadele."
15 Temmuz hain darbe girişimi buzdağının görünen yüzüydü.
Farklı zaman dilimlerinde şoklar, travmalar, politik zikzaklar yaşıyoruz. Fakat, bunların hiçbiri birbirinden bağımsız değil. Ayrı ayrı sepetlere koymak imkansız!..
Türkiye, yoğunlaşan terör saldırılarını tartışıyor.. Türkiye, Rusya Büyükelçisi Karlov'a düzenlenen suikastı tartışıyor... Türkiye, Cumhurbaşkanlığı görünümlü Başkanlık sistemini tartışıyor.. Ancak, Ankara'da çok daha derinden giden bir tartışma var. Oraya daha sonra gireceğim. İşaret fişeği mahiyetinde!..
Ankara'nın göbeğinde Rus Büyükelçi Karlov'un ölümü ile sonlanan suikast ile ilgili birkaç şey yazmak istiyorum;
Türkiye, tam bir darboğazdan geçerken bu hain eylemi sadece "F..." ile açıklamaya çalışan sığlığa en hafif deyimiyle hayret ediyorum. Bu noktada, daha sağduyulu olup, iyi, çok yönlü araştırma yapmak, algıya oynamamak gerek...
PKK, IŞİD, F..., DHKP-C.
Türkiye'nin gündeminde en çok öne çıkan terör örgütleri... Rus Büyükelçiyi öldüren Mevlüt Mert Altıntaş'ın sözde inanç uğruna düzenlediği bu suikasttan yola çıkarak IŞİD tehlikesini bir daha yakın plana alalım. IŞİD'in de ABD'nin manivelası olduğunu bir kez daha hatırlatarak!..
Güvenlik kaynakları, ne zaman bu konuyu görüşsek, Türkiye'de IŞİD'e mensup yüz binlere varan sempatizanı olduğunu söylüyordu. Bu terör örgütünün, Ankara Hacı Bayram'dan bile herkesin gözü önünde militan devşirdiği de bir gerçek. Bu insanlar Suriye'de, Irak'ta yetiştirildi. Türkiye'nin içine yerleştirildi. IŞİD sempatizanları ve destekçilerinin devlet içinde nerelere sızmış olduklarını biliyor muyuz?.. Devlet içinde temizlik tek boyutlu mu kalacak?..
El Nusra...
Rusya ile gelişen iş birliği çerçevesinde bu kanlı yapılanmayı da terör örgütü olarak ilan edeceğiz herhalde!.. Haydi, ülkeyi yönetenlerin daha önceki tavırlarını ve söylediklerini de unutalım. Açılan koridordan bu teröristler ülkemize sızmaya başladıklarında canlı bomba patlamalarında artış olmayacağının garantisini kim veriyor?.. Bu katillerin de Türkiye'nin başına ekşiyeceğini söylemek uçuk bir senaryo mu?..
Yaşadığımız bunca acı tecrübe, Türkiye'nin öncelikli sorununun başkanlık olmadığı, güvenlik olduğunu göstermiyor mu?..
Ülkeler, bu gibi zamanlarda tercihlerini yaparlar. Sorunu ya asker polis gücüyle ya demokrasiyle ya da hepsinin birden akıllıca kullanımıyla çözerler.
Şimdi yukarıda saydığım başlıklar altında Ankara'da derin kulisleri çok meşgul eden bir tartışmaya değineceğim;
"BAMYA" LAKAPLI ÜÇOK'UN İDDİALARI
Eski Hava Kuvvetleri Komutanlığı Savcısı, emekli Albay Ahmet Zeki Üçok'un iddiaları. Üçok'un Sputnik'e söyledikleri; "...eğer ki 15 Temmuz'da Cumhurbaşkanı ele geçirilmiş olsaydı. Ben TSK'nın komuta kademesinin bu darbe girişiminin emir komuta zinciri içinde yapıldığını açıklayıp yönetime el koyacağına inanıyorum... Mürted'e gidildiğinde, orada Genelkurmay Başkanı'nın açıklama yapması için televizyon kameraları, Genelkurmay Başkanlığı'nın amblemi olan bayrak vs. her şey hazırdı. Sayın Cumhurbaşkanı o süreçte ele geçirilmiş olsaydı, inanıyorum ki oraya kurulan şeyler uygulamaya konulacak ve bu açıklama yapılacaktı..."
Sonra da twitter hesabından yazdıkları; "darbe sonrası kaos süreci, başlatılmıştır. Güneydoğu, Irak, Suriye'den şehitler. Şehirlerdeki kanlı eylemler. Ekonomik baskılar. Suikastlar... Kaos süreci ülkede iç çatışmayla beraber, kanlı bir kalkışma ortamı yaratacak ve TSK emir komuta zinciri içerisinde yönetime el koyacaktır..."
Aslında "yeni bir darbe girişimi olacak mı" sorusu, 15 Temmuz'dan bu yana Ankara kulislerinin gündeminden hiç düşmedi. Derinden derinden gitti ama Üçok'un bu açıklamaları gibi hiç kamuoyu gündeminde somutlaşmadı. Genelkurmay Başkanı ile ilgili birçok soru TBMM Darbe Araştırma Komisyonu'nun gündemine de geldi fakat AKP'li üyeler Hulusi Akar'ın dinlenmesini kabul etmedi.
CEVAP BEKLEYEN SORULAR
Ankara kulislerinde sağlam kaynaklardan duyduğum iddialar ışığında, Ahmet Zeki Üçok'un açıklamalarının içinin boş olmadığını çok iyi biliyorum. Bu iddialar ışığında cevaplanması gerekir diye düşündüğüm bazı soruları gündeme taşıyacağım;
1-Hükümet, bazı bilgiler ışığında Ahmet Zeki Üçok'a gizli tanık olmasını teklif etti mi?..
2-Söz konusu teklif geldiyse Üçok buna "hayır" dedi mi?..
3-Ahmet Zeki Üçok, "gizli tanık ol" teklifini reddettiyse, gizli tanık olmayı kabul eden bazı isimlerin ifadelerinin alındığı ve hazırlık yapıldığı iddiaları doğru mu?..
4-Söz konusu gizli tanık olmayı kabul ettiği iddia edilen isimler de Üçok'un söylediğine benzer şeyler mi söylüyor?..
5-Başta Genelkurmay Karargahı olmak üzere devlet koridorlarında seslendirilen "Hulusi Akar'ın da gözaltına alınacağı" yönündeki iddialar ne kadar gerçeği yansıtıyor?..
Bu yazıda, özellikle sorular bölümünün çok sıkıntılı olduğunu biliyorum. Ancak!.. Terör saldırıları ve Fırat Kalkanı Operasyonu ile peş peşe gelen şehitler ve başkanlık tartışmaları yüzünden TSK'nın tansiyonunu da çok iyi ölçebiliyorum. Bu satırlara komuta katındaki dağınıklığının ayrıntılarını da eklemeyeceğim. Tam ve gerçek manada demokrasiye olan inancımı bir kez daha haykırıyorum!..
Söz konusu soruların yanıtlarını bulmak sadece gazetecilerin görevi de değil. Hain darbe girişimini araştırmak için kurulan Meclis Komisyonu magazin işleri bırakıp, görev süresi 1 ay daha uzatılmalıdır. Dosyayı kapatmak yerine Hulusi Akar ve Hakan Fidan'ı bir an önce dinlemelidir. Kan gölüne dönen Türkiye'nin tek çıkış yolu tam demokrasi ile birlikte asker ve polis gücünün akıllıca kullanımıdır.
Türkiye'nin temel taşıyıcı kolonu TSK üzerine oynanan oyunları ve kurulan tezgahları bozacak tek güç Gazi Meclis'tir!.. Gün kendi paçamızı değil Türkiye'yi kurtarma günüdür!..