Sözcü Yazarı Saygı Öztürk, İstihbarat dairesinde şube müdürü ile başkan yardımcılığı görevlerinde bulunan ve halen Sincan Cezaevi’nde tutuklu olan Recep Güven'in sözlerini köşesine taşıdı. Güven'in avukatı aracılığıyla mahkemeye sunulmak üzere gönderdiği mektupta şu ifadeler bomba etkisi yapacak gibi: "Aynı yıl (2009) Murat Karayılan’ın Kuzey Irak’ta Kandil’de değil şehir merkezindeki adresini arkadaşlarımız tespit etti. Bu ilgili kurumlara iletildi. Bizdeki heyecanın onda biri bile ilettiğimiz makamlarda yoktu. Operasyon için ısrarcı olunca, toplantı dışında, ‘Biz Murat Karayılan ile iyi görüşüyoruz, operasyona gerek yok’ deyiverdiler. Madem iyi görüşüyorsunuz niçin bizim çocuklar ölüyor? İran bir defa M. Karayılan’ın kulağını çekti, PJAK İran’ı terk etti. Biz görüşürken konuşuyoruz da onlar kazanıyor, biz kaybediyoruz.
Murat Karayılan konusunda o dönem Genelkurmay İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin Paşa ve yardımcısı şahittir."
İşte Öztürk'ün ilgili yazısı...
İstihbarat başkanından şok rapor!
Recep Güven, yıllarca istihbarat dairesinde şube müdürü, başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu, bir dönem başkanlığa vekalet etti. Yasadışı dinleme iddiaları nedeniyle halen Sincan Cezaevi’nde tutuklu…
Avukatı aracılığıyla mahkemeye sunulmak üzere gönderdiği el yazısında “çözüm süreci”yle ilgili şu çarpıcı açıklamaları yapıyor. İşte onlardan bir bölüm:
TEMELSİZ BİNA YAPTILAR
“İlk ‘çözüm süreci’ fikri İçişleri Bakanı Beşir Atalay tarafından ortaya atılınca ‘temelsiz bina kuruyoruz’ demiştik. Psikolojik bir hazırlık yoktu. Güneydoğu’daki insanlar devletin tavrına göre konum belirlemesi yapacaktı. Ya da bırakıp gidecekti. Nasıl? Nereye? Yüzyıllardır yaşadığı toprak teröristlerin insafına bırakılacaksa ne mal kalır, ne can, ne de namus… Herkes tedirgin oldu ama sonradan ‘bir olumlu adım gelir’ diye beklediler.
BAŞBAKANA VE CUMHURBAŞKANINA GİTTİK
“Çözüm süreci’ni duyunca ben ve ekibim hemen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gittik. Konuyu anlamadığımızı söyledik ve ‘Nasıl bir yol izleyelim?’ diye sorduk. Bir büyük projeyi, yapacağımız operasyonlarla çıkmaza sokacağımız endişesini dile getirdik. Sayın Başbakan ‘Siz işinize bakın’ dedi.
Bir iki gün sonra aynı heyetle sayın Cumhurbaşkanı’na (Abdullah Gül) çıktık. ‘Süreç nedir?’ diye sorunca ‘Tarihi bir fırsat yakaladık’ dedi. Sayın Cumhurbaşkanı’na ‘Beşir Atalay hocayı anlamadığımızı, süreci hangi temellere oturttuğunu bilmediğimizi’ söyledik. ‘Siz Beşir hoca’yı yabana atmayın. O yavaş çalışır ama gergef gibi işler’ dedi.
İHANET DERECESİNDE ZARAR
KCK operasyonu sonrası aldığımız bir randevuda, ‘Bu operasyonu yapanlar ihanet derecesinde zarar verdiler’ dedi. Biz operasyonun gerekli olduğunu, boş elle masaya oturmanın anlamsızlığını, bu operasyonla devlete en az iki yıl vatandaşla bütünleşme projelerini gerçekleştirmesi için zaman kazandırıldığını lisan-ı münasiple arz ettik. Görüşmelerden ve toplantılardaki havalardan anladık ki bu ‘süreç çuvalı’ bizim değil. Birileri bize çuval vermiş bizde bir hazırlık olmayınca, Abdullah Öcalan torbaya ne koyarsa onu yedik. 2009 yılının 14 Nisan’ında yapılan KCK operasyonu, şubat başında yapılsaydı memleketin hali böyle olmazdı diye bende bir kanaat var. Zira o dönem artık bir çizgi üzerindeydi; devlet operasyon yapsa, açılımı da devam ettirse vatandaşın tavrı farklı olurdu. Diyarbakır’a ilgili şube müdürlerimizle gittim. Dönemin Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya’ya ‘Bu operasyonu yapalım’ dedik. ‘Avrupa, bunu seçime müdahale sayar’ dedi. ‘Biz iki taraf değiliz, karşımızda terör örgütü var’ desek de dinletemedik. Başbakan’a ‘Operasyonu yaparsak vatandaşı kazanırız’ diye bir not gönderdim. Büyük bir ihtimal not iletilmedi. Ya da bilgisayardaki savaş oyunu gibi ne kadar çok can alırsan bir üste çıkıyorsun. Bizim çocukların kanı aktıkça PKK hep statü kazandı, bir üst seviyeye çıktı.
MURAT KARAYILAN’LA GÖRÜŞÜLÜYOR
Aynı yıl (2009) Murat Karayılan’ın Kuzey Irak’ta Kandil’de değil şehir merkezindeki adresini arkadaşlarımız tespit etti. Bu ilgili kurumlara iletildi. Bizdeki heyecanın onda biri bile ilettiğimiz makamlarda yoktu. Operasyon için ısrarcı olunca, toplantı dışında, ‘Biz Murat Karayılan ile iyi görüşüyoruz, operasyona gerek yok’ deyiverdiler. Madem iyi görüşüyorsunuz niçin bizim çocuklar ölüyor? İran bir defa M. Karayılan’ın kulağını çekti, PJAK İran’ı terk etti. Biz görüşürken konuşuyoruz da onlar kazanıyor, biz kaybediyoruz.
Murat Karayılan konusunda o dönem Genelkurmay İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin Paşa ve yardımcısı şahittir.
KANDİL’E OPERASYON İSTENMEDİ
O sırada biz Amerikalılarla görüşürken Kandil’e hava operasyonu yapmamız gerektiğini ısrarla teklif edince bize toplantı dışında, yemekte ‘Kandil’e operasyon stratejik çıkarlarımıza ters, çok lazımsa bir operasyon, size Avrupa’da terörün finansmanı operasyonu yapalım’ teklifinde bulundular. Avrupa’daki operasyonlar zinciri için böylece düğmeye basılmıştı.
Açılım süreci ile ilgili bir yol haritası oluşturduk. Sayın bakana arz edildi. Aslında konu önemine binaen TBMM’de ele alınmalı orada karara bağlanmalıydı. Kanaatimiz buydu ancak olmadı. Okusun diye aynı raporu sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na 2009’da 3-4 saatlik görüşmemizde okuttuk. MHP milletvekili aracılığıyla da Devlet Bahçeli’ye ilettim. Bizim kırmızı çizgilerimiz BTÖ’nün her cümlesinin ne anlama geldiğinin deşifresini de derç ettik rapora. ‘Lütfen TBMM’de görüşülsün. Yarın çok geç olur’ dedim. Evet, şimdi çok geç oldu.”
İstihbarat Dairesi Başkanvekilliği görevinden sonra Siirt, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü görevinde de bulunan Recep Güven’in anlattıkları daha bitmedi…