HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, bölgede yapılan operasyonların darbecilerle, derin yapılarla uzlaşmanın bizzatihi sonucu olduğunu söyledi. Kaya, "Tekbirler getirirek karşımızda bazı özel birimlerin, ne bakan ne hükümet dinleyen, direkt saraya bağlı özel paralel yapıları var. Gerçek paralel yapı Beştepe'de. Ve şu anda Kürtlere vahşeti, kanlı operasyonları yürütenler, bu paralel yapının birlikleridir. Korkunç bir vahşet uygulanıyor ve gerçek mermilerle üzerimize, halklara, insanlara ateş açıyorlar bu insanlar ve tekbirler getiriyorlar. Erdoğan'ın adını yazıyorlar her yere, Esedullah yazıyorlar, cumbullah yazıyorlar ve çok incitici, cinsel şiddeti içeren, kimlik, inanç şiddetini içeren sloganlar yazıyorlar insanların evlerine, duvarlarına. Buna birebir şahit olmuş insanım. Bu kadar da olmaz diyeceğimiz her çeşit vahşet yaşanıyor." dedi.
Hüda Kaya, başörtü mücadelesinin öncü isimlerinden biri. İdam istemiyle yargılanan Kaya, 28 Şubat döneminde yazdığı yazı sebebiyle kendisi ve kızları yıllarca hapis yattı. Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirinin sorularını cevaplayan HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, dikkat çekici açıklamalarda bulundu.
"12 EYLÜL, ERGENEKON-BALYOZ, 28 ŞUBAT DAVALARI BİR ŞOV SÜRECİYDİ"
Bu sistemin son derece bilinçli ve profesyonel işleyişini sürdürmeye devam ettiğine dikkat çeken Kaya, 28 Şubat'ın bin yıl süreceğinin söylendiğini hatırlatarak, 28 Şubat mazlumiyetleri üzerinden esen rüzgarların getirdiği, oluşturduğu şartlar zemininde bir AK Parti gerçeğinin ortaya çıktığını vurguladı. Bu iktidarın alt zeminini sağlamlaştırdıkça, aradan geçen 14-15 yıla bakıldığında, '28 Şubat bin yıl sürecek' diyenlerin bunu boşuna demediğini gördüklerini ifade eden Kaya, bugün yaşananların 28 Şubat'ın bir başka versiyonu olduğunun altını çizdi.
12 Eylül, Ergenekon-Balyoz, 28 Şubat davalarının bir şov sürecinden ibaret olduğunu belirten Kaya, geçmişten bugüne gelindiğinde adaletin hakim olacağı bir toplum düzeninden tek tipleştirilmiş, maddi-manevi, ekonomik-siyasi, askeri-sosyal, hayatın her alanında 'yanlış yapılıyor' diyen herkesin hain ilan edildiğini kaydetti.
"İSLAMCIYIZ DİYEN BİR YÖNETİM, DÜN KENDİLERİNE KÜFREDENLERLE, DERİN YAPILARLA İTTİFAK İÇİNDE"
Kaya, şöyle devam etti: "Toplumumuzun bizatihi bilincinin böylesine tecüvüze uğradığı, saptırıldığı, çarpıtıldığı, varlıklarını, saltanatlıklarını, bütün varoluş değerlerini tamamen abartısız a'dan z'ye yalan bir dünya üzerine inşaa ettikleri böyle bir süreci biz hayal bile edemezdik. Korkunç, vahim ötesi bir duruma geldik. Böyle bir süreç yaşanırken; darbecilerle hesaplaşacağız diyenler, dün kendilerine küfreden, inançlı olanlara küfredenler, 'asacağız, keseceğiz, bombalayacağız' diyenlerle, derin yapılarla, ulusalcılarla, darbecilerin en babalarıyla bugün İslamcıyız diyen bir yönetimin ciddi bir ittifak içinde olduğunu görüyoruz."
Başbakanın ve hükümetin yerellerde bir karşılığı olmadığını, Meclis'in işlevsizleştirildiğine dikkat çeken Kaya, bütün idarenin tek adamın kontrolü altında olduğunu vurguladı. O tek adamın da ittifak ettiği darbeci derin yapılarla, sarayın hakimiyetinin bu yapıların elinde olduğunu ifade eden Kaya, şu an danışmanlarından kapıcılarına kadar sarayın darbecilerin, derin yapıların, vahşet-savaş taraftarlarının ittifak ettiği bu temsilcileriyle yönetildiğini savundu.
"KENDİSİNE DİNİ KUTSALLIK İÇEREN BİR KONUM ATFEDİLMESİNİ İSTİYOR"
Bu toplumun, mazlumiyetten yola çıkarak bugün kibirde, benlikte, egemenlikte, iktidarda, saltanatta haddini aşmış bir noktaya geldiğinin altını çizen Kaya, ateşin herkesi sardığını ifade etti. 2014'ün sonbaharında Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) kitlesel bir savaş kararı alındığına dair bilgileri olduğunu dile getiren Kaya, çözüm sürecinin AK Parti'nin tek başına iktidar olmasını sağlamadığını belirterek "Tek başına başkanlığın garantilenmesi, ömür boyu dokunulmazlığın oluşturulması, ailesiyle birlikte sorgulanamayan bir pozisyonu getirilmeleri ve sadece sıradan siyasi bir başkanlık sıfatından da öte aslında pratik olarak da devam edegelen biraz da dini kutsallık içeren bir konum atfedilmesiydi kendisine. Şu anda çırpınışları, çabaları, çılgınlıkları, yaşanan bütün bu kan, derya, vahşet, zulüm, sıkıntılar; o noktanın gerçekleştirilememesi, tek başına bir karar alınarak bunun biran önce meşrulaştırılamamış olmasıdır." diye konuştu.
"GENÇLER ÖRGÜTTEN BAĞIMSIZ HENDEKLERİ AÇTI"
"Bütün varlıklarını, saltanatlarını bir yalan dünyaya borçlular derken; gerçek manada bu. Çaptıran, yalan, iftira; bütün varlıklarının sebebi haline gelmiş. İnsanları susturmak, tehdit etmek, sindirmek, onların meşru haklarını, varlıklarına üstlerine konmak, kendileri için en meşru bir yol haline gelmiş." diyen Hüda Kaya, hendeklerle ilgili bir soruya ise "Yereldeki bu gençler, örgütten de bağımsız, bunu söylüyorum açıkça, örgütün insiyatifinin de dışında yereldeki mahallenin gençleri, garibanları, kapılarına dayanan hergün operasyonlarla mahallelerde genç kalmamıştı. Seçim çalışması yapanlar dahi mahalleye çıkamaz hale gelmişlerdi. Hatta daha önceki görüşmelerde hendekler kapatılmıştı, anlaşılmıştı. Hatip Dicle gitti, orada hendeklerin kapatılmasına dair adadan döndükten sonra birebir gençlerle görüşüp ikna ettiler. Hendekleri kapattırdılar, orda meydanda bir konuşma yaptı. O mitingin hemen arkasından sokakta oynayan çocuklardan bir tanesi Nihat Kazanhan vuruldu. Atılan adımlara anında saldırılarla karşılık verildi. Bu gençler tekrar hendekleri açarak 'hapse girmiyoruz, barış bitmişse bitmiştir, biz burda direnme kararı alıyoruz' diye bir hendek gerçeği ortaya çıktı ve örgütten de tamamen bağımsız kendileri yerel iradeleriyle yapmış durumdalar bu gençler. Halk, gençlerin koydukları direnişine sonradan eklemlenerek buna sahip çıkar duruma geldiler. Bu tartışılır, doğru muydu değil miydi; ama çözüm süreci, barış gibi halkların huzur içinde özgürce yaşaması gibi, sadece Kürtler için değil batısı için de Hırıstiyanlar için de Müslümanlar için de farklı farlı cemaatler için de ve bütün muhalif çevreler için de güvenli bir toplum içinde yaşayabilmenin yollarını atılan adımlarla tek tek, sistematik bir şekilde yok ettiler, güvenleri tarumar ettiler." karşılığını verdi.
"DİREK SARAYA BAĞLI ÖZEL PARALEL YAPILAR VAR"
Operasyonların darbecilerle, derin yapılarla uzlaşmanın bizati sonucu olduğunu belirten Kaya, devletin hendekleri kapatacak politikaları geliştirmediğine dikkat çekti. Kendilerine gerçek kurşunlarla saldırıldığını ifade eden Kaya, şunları söyledi: "Tekbirler getirirek karşımızda bazı özel birimlerin, ne bakan ne hükümet dinleyen, direk saraya bağlı özel paralel yapılar var. Gerçek paralel yapı Beştepe'de. Ve şuanda Kürtlere vahşeti, kanlı operasyonları yürütenler, bu paralel yapının birlikleridir. Korkunç bir vahşet uygulanıyor ve gerçek mermilerle üzerimize, halklara, insanlara ateş açıyorlar bu insanlar ve tekbirler getiriyorlar. Erdoğan'ın adını yazıyorlar her yere, Esedullah yazıyorlar, cumbullah yazıyorlar ve çok incitici, cinsel şiddeti içeren, kimlik, inanç şiddetini içeren sloganlar yazıyorlar insanların evlerine, duvarlarına. Buna birebir şahit olmuş insanım. Bu kadar da olmaz diyeceğimiz her çeşit vahşet yaşanıyor."
"ÇIPLAK KADIN BEDENİ GÖNDERİLİYOR; 'SENİN SONUN DA BÖYLE OLACAK DENİYOR"
Şırnak'ın Cizre ilçesinde çıplak halde kadın cesedinin ortaya çıktığını hatırlatan Kaya, "Meclis'teki konuşmamdan sonra bana gelen tehdit mesajlarında, bu çıplak kadın bedeni bana gönderiliyor, 'senin de sonun böyle olacak' deniyor. Ve bunu yapanlar, aktroller. Biz böyle vahşet toplumundayız. İnsanların sesinin, soluğunun kesilmeye çalışıldığı bir toplumdayız." ifadelerini kullandı.
AK Partili milletvekillerinin konuşmalarda saray ve cumhurbaşkanı geçtiğinde otomotiğe bağlanmış gibi bir tepki ortaya koyduklarının altını çizen Kaya, "Bu Meclis bitmiş iflas etmiş durumda." dedi. Kaya, AK Parti'li vekillerin işlevinin dokunulmazlık yasalaşmış gibi Erdoğan'ın manevi şahsiyetine zarar getirmemek üzerine kurgulanmış bir politika olduğunu kaydetti. CİHAN