Bize gelen bir e-maili sizlerle paylaşmak istiyorum:
Arabaya yakıt almak için benzinliğe uğradım. Arabama benzin koyan eleman beni tanıdığı için dedi ki; ‘Ağabey az önce iki müşteri konuşuyordu kulak misafiri oldum. Sizin arkadaşlardan birisi hapse girmiş. Hanımı da üç çocuğu ile birlikte Renkli köyünde kerpiç evde kalıyormuş. Çocuklarını komşuların verdiği çocuk maması ile doyuruyormuş’ dedi, ‘Adı da Osman’mış. Bir ara bizim burada gazete dağıtıcılığı yapmış’ deyince arkadaşı hatırladım. Benzini aldım ve hemen eve gittim. Hanımı yanıma aldım ve düştük yola.
Hanım dedi ki;
-‘Bey nereye gidiyoruz?’
-‘Sorma hanım; Yaklaşık on sene önce üniversiteden mezun olmuş bir talebemiz vardı. Öğretmen ataması yapılıncaya kadar ilçemizdeki gazeteleri dağıtmıştı. Öğretmen olduktan sonra bir daha görmedim. Bugün benzin istasyonundaki arkadaşlar söyledi; üç çocuğu ile birlikte mağdur bir aile var dediler. Anlattıklarına göre bu bizim gazete dağıtıcısı Osman’ın ailesine benziyor. Gidip bir bakalım. Var mı bir ihtiyacı sorup öğrenelim. Allah ahirette bize hesap sormadan biz ablamızın bir ihtiyacı var mı diye soralım.’ dedim.
Hanımla belirtilen köye vardık. Tek bildiğimiz ablanın üç çocuğu ile topraktan kerpiç evde kaldığı. Bir köylüye sorduk 'kerpiç evde oturan üç çocuklu bir aile arıyoruz' dedik. Bize iki ev tarif ettiler. Tarif edilen evin birine gittik. Baktık ki Suriyeli bir aile oturuyor. Dedik ki; ‘Bu bizim aradığımız aile değil.’ Diğer toprak eve gittik. Hanıma dedim ki, 'Sen git eve bir bak. Bizim aradığımız ev mi?'
Hanım evin kapısını çaldı ve üç çocukla birlikte bir abla kapıyı açtı. Bizim arkadaşın ailesi olduğu her hallerinden belli oluyordu. Abla bizi içeriye buyur etti. Biz ise gözyaşları içinde eve girdik. Ev perişan. Yokluk ve fakirlik her yerden belli oluyor. Ablanın öğretmen olan beyi tutuklanınca; annesinin evine gitmekten başka çareleri kalmamış. Ablaya; ‘Beyiniz niçin tutuklandı? Hangi hapishanede tutuklu? Ziyaretine gidebiliyor musunuz? Ve benzeri sorular sorduk.
Abla; bizim sorularımız karşısında hem ağlıyor hem anlatıyordu.
Ablanın ifadeleri: ‘Beyim öğretmen olduğu için bu şehirde oturuyorduk. Kocam öğretmenliği çok seviyordu. Hep söylerdi: ‘Ben çok fakir büyüdüm. Çok zor şartlarda okudum. Fakat Allah nasip etti öğretmen oldum. Bunun şükrünü fakir öğrencilere ücretsiz ders vererek ödeyeceğim’ diyordu ve bir dernekte ücretsiz olarak fakir öğrencilere hafta sonları ders veriyordu. Tâ ki 15 Temmuz darbe olayına kadar. Kocamı KHK ile ihraç ettiler. Daha sonra kocamı sen Hizmetin derneğinde çalışmışsın. Demek ki sen de teröristsin-darbecisin deyip tutukladılar ve kocamı başka bir şehrin hapishanesine gönderdiler. Biz burada, tutuklu olursa tanıdık aileler var. Kocamın yanına gidip geliriz diyorduk. Fakat kocam buranın hapishanesinden oranın hapishanesine gönderilince bizim bütün ümitlerimiz kırıldı. Çünkü oraya gidip gelecek hiç paramız yok. Orada hiç tanıdığımız yok. Kalacak yer yok. Kocam ihraç olmadan önce bir ev alalım diye bütün elimizdeki parayı bir eve yatırmıştık. O evin aylık taksit borçları var. Evimizin kapısını çalan yok. Halimizi hatırımızı soran yok. Burada, kaldık yapayalnız. Oraya, kocamın haftalık görüşmelerine gidemiyorduk. Üç çocuk karnı acıkınca yemek istiyor. Ben ev hanımı olduğum için hiçbir gelirim yok. Ve çaresiz bir şekilde annemin yanına bu eve geldik. Annemin iki ayda bir 500 TL olmak üzere aldığı bir yaşlılık maaşı var. Çok şükür, annemin bu yaşlılık maaşı ile geçiniyoruz. Sabahtan akşama çocuklar buz dolabındaki yiyecekleri bitiriyor. Bir bakıyoruz sabah tekrar dolap dolmuş. Nasıl oluyor bilmiyoruz. Ama Rabbim bereketlendiriyor.’
Abla anlatıyor biz hanımla ağlıyoruz. Abla devam etti anlatmaya. ‘Bir gün bir telefon geldi. Telefondaki bayan dedi ki: Ablacığım kocanızın bu hafta açık görüşü var. Ben sizin otobüs biletlerinizi aldım. Ben sizi orada otogarda bekliyor olacağım ve kocanızın bulunduğu hapishaneye sizi götüreceğim’ dedi. Benim için ve çocuklarım için inanılması çok güç bir sürpriz oldu. Hakikaten otobüs firmasını aradık sorduk biletlerimiz alınmış. Bir bayram heyecanıyla oraya vardık. Bizi telefon ile arayan abla arabasıyla bizi karşıladı ve bizi beyimin bulunduğu hapishaneye açık görüşe götürdü. Aylardır kocam ve çocuklarım birbirimiz görmemiştik. Açık görüşte kocam çocuklarım ve ben bayram ettik. Bize bu bayram havasını yaşatanlar için Allah’a dua ettik. Kocama ‘Kim bunlar? Bizi nasıl buldular da yardım ettiler’ dedim? Kocam dedi ki: ‘Benim kaldığım koğuşta buranın eşrafından tutuklu arkadaşlar var. Onlar benim üzgün olduğumu görünce; derdimin ne olduğunu sordular. Ben de durumumuzu onlara anlatınca dediler ki: Üzülme yan koğuşta 'buradaki abilerinden bir abi var' dediler. İnşallah o senin derdine çare olur’ ve bir kağıda benim derdimi yazdılar.
Pencereden yan koğuşa attılar. Yan koğuştaki abi attığımız kağıdı okumuş. Allah razı olsun. Kendi haftalık görüşmesinde eşine senden ve çocuklarımızdan bahsetmiş. Abinin eşi de; almış seni ve çocukları buraya getirmiş. Ayrıca eşine demiş ki bunların bütün borçlarını öde ve aylık geçinebilecekleri kadar da para yardımında bulun.’ Eşi de beyinin dediği gibi aynen yapmış. O abimizden ve eşinden Allah razı olsun. Her açık görüş öncesi otobüs biletlerimizi alıveriyor ve bizim en büyük sorunumuzun çözülmesini sağlıyor. Rabbim ne muradları varsa versin. Şimdi, o abinin verdiklerini bir borç olarak yazıyorum’ dedi. Hanım ve ben ne kadar duygulandığımızı anlatamam. Hanımla birlikte: ‘Bundan sonraki evinizin bütün market alışverişlerini biz karşılayacağız’ dedik. ‘Haydi markete gidelim ihtiyacın olanları sen al biz ödeyelim’ dedik. Abla dedi ki: ‘Ben asla öyle şey yapamam.’ O zaman benim hanım dedi ki: ‘Ben alışveriş yapıyormuşum gibi yapalım.’ Haydi gidelim diye ısrar edince zorla kabul ettirdik. Rabbime binlerce şükürler olsun; Bizleri Mağdur bir aileye “Kardeş aile” yaptığı için…
Safvet Senih