Ahvalnews.com'da yer alan Dicle Eşiyok imzalı haberin detayları şöyle:
Hatırlanacağı üzere; OHAL süresince Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne doğrudan başvuru yapanlar için mahkeme iç hukuk yollarının tüketilmesi kararını verdi ve davaları reddetti. Anayasa Mahkemesi ise, OHAL KHK’leri oldukları gerekçesiyle inceleme yapamayacağından hareketle başvurulara red yanıtı verdi. İdare Mahkemeleri de işlemin bir idari işlem olmadığı gerekçesi ile açılan davaları reddederek, dava masraflarını hak arayanlara yükledi. Komisyon kurulmasından sonra ise İdare Mahkemeleri dosyanın doğrudan komisyona gönderilmesi şeklinde karar verdi.
15 Temmuz sonrası ilan edilen 16 KHK ile 130 bini kamu çalışanı, askeri okul ve polis okulu öğrencisi 250 bine yakın kişi KHK mağduru oldu. Bu 133 bin kişiden sadece yüzde 6’sı eski işlerine iade edildi.
Şu ana kadar elde edilen veriler şöyle:
667/3 No’lu KHK ile 4 bin 208 kişi ihraç edildi, bunlardan 78’i iade edildi.
667/4 No’lu KHK ile 41 kişi ihraç edildi, iade edilen olmadı.
668 No’lu KHK ile bin 684 kişi ihraç edildi, ihraç edilen olmadı.
669 No’lu KHK ile bin 389 kişi ihraç edildi, iade edilen olmadı.
672 No’lu KHK ile 50 bin 684 kişi ihraç edildi, iade edilen olmadı.
675 No’lu KHK ile 10 bin 131 kişi ihraç edildi, 74 kişi iade edildi.
677 No’lu KHK ile 15 bin 653 kişi ihraç edildi, 155 kişi iade edildi.
679 No’lu KHK ile 8 bin 400 kişi ihraç edildi, 277 kişi iade edildi.
683 No’lu KHK ile 367 kişi ihraç edildi, 124’ü iade edildi.
686 No’lu KHK ile 4 bin 464 kişi ihraç edildi, 17 kişi iade edildi.
689 No’lu KHK ile 3 bin 974 kişi ihraç edildi, 235 kişi iade edildi.
692 No’lu KHK ile 7 bin 348 kişi ihraç edildi, 312’si iade edildi.
693 No’lu KHK ile 923 kişi ihraç edildi, 57’si iade edildi.
695 ve 696 No’lu KHK’ler ile 2 bin 756 kişi ihraç edildi, 115 kişi iade edildi.
701 No’lu KHK ile 18 bin 632 kişi ihraç edildi, 142 kişi iade edildi.
İlan edilen kamu çalışanı KHK mağdurlarının toplamı 133 bin 351, iade sayısı ise bin 592.
Okulları kapatılan, mezuniyetleri geçersiz sayılan askeri okul ve polis okulu öğrencileri, diğer kamu ve özel kurulumlarda KHK’lerle mağdur edilenlerin sayıları da yukarıdaki rakamlara ilave edildiğinde, doğrudan mağdur edilenlerin sayıları 250 bini geçiyor. İkincil mağdurlar, yani mağdur yakınları da bu hesaplamaya ilave edildiğinde mağdurların genel toplamı rahatlıkla 1 milyon 500 bine yaklaşıyor.
Peki bu mağdurlar nasıl bir hukuki sürece tabi oluyor? Haklarını alabiliyorlar mı? Ya da ne zaman alacaklar?
Kendisi de bir KHK mağduru olan Doç. Dr. Bayram Erzurumluoğlu, Ahval'e yaptığı açıklamada KHK’lilerin davalarının 50 ila 70 yıl süreceğini söylüyor. Bunu da şöyle açıklıyor:
“125 bin kişinin davası, 220 iş gününde görülse ve her gün bir dosya karar bağlansa, 10 mahkeme de sadece bu davalara baksa 57 yıl gibi süreye yayılıyor.”
Bunun sadece ilk mahkemelerin süresi olduğunu Danıştay, Anayasa Mahkemesi, AİHM gibi süreçlerin ilave edilmesiyle, en az 200 yıl süreceğini belirten Erzurumluoğlu bu durumu “KHK’lilerin bir sandığa kilitlenip, sandığın da anahtarının denize atılması” olarak tarif ediyor.
Ankara’da sadece dört mahkemenin KHK davalarına baktığına dikkat çeken Erzurumluoğlu şöyle bir matematik hesabı yapıyor:
“125.000 dava / 220 İş Günü /4 Mahkeme = 142 yıl ediyor."
Ve sözlerini şöyle sürdürüyor:
“120 olsun 100 yıl olsun. Bu hesaba Danıştay, AYM ve AİHM de dahil değil. Onlar da dahil edildiğinde KHK'lilerin davaları en az 250 yıl sürecek... İktidarın ‘KHK'lilerin önünde hukuk yolu açık’ algısı tamamen aldatmaca. Davaların bu kadar uzun sürmesine bir insanın ömrü yetmez, en az üç-dört ömür lazım.”
Ahval'e konuşan Prof. Mustafa Erdoğan ise, yasama organının özgürlükçü bir yola girerek söz konusu KHKleri kaldırmasının şimdilik uzak bir ihtimal olduğunu kabul ediyor ve Anayasa Mahkemesi’nin hak eksenli başvuruları dikkate alması gerektiğini söylüyor.
Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin her ne kadar 2016 yılında olağanüstü hâl KHK’lerini denetlemeye anayasal olarak yetkili olmadığına karar vermiş ise de, KHK mağdurlarının gerekirse yeniden göreve başlatılmak için eski kurumlarına başvuru yaptıktan sonra, Anayasa Mahkemesi’ne başvurması gerektiğini vurguluyor:
“Mahkeme daha da ileri bir adımla, bir bakıma ‘devrimci’ bir yorum yaparak, ‘davaya bakan mahkeme’ sıfatıyla defi yolunu işletip söz konusu KHK hükümlerini Anayasaya aykırılık gerekçesiyle iptal de edebilir. Bugünün şartlarında bu hayalci bir beklenti olarak görünebilir, ama eğer Türkiye normalleşecekse Anayasa Mahkemesi eninde sonunda içtihadını özgürlük ve haklar yönünde değiştirmek zorundadır.”
Uzun süren davaların mağdurlarından biri Sevda Y. hikayesini şöyle anlatıyor:
“Eşim işyerinde sevilen dürüst birisiydi. 18 Temmuz 2016’da uzmanlık sınavı vardı yoğun bir şekilde sınava çalışıyordu. 15 Temmuz akşamı da aynı şekilde sınava çalışıyordu. Hiçbir şeyden habersiz hiçbir alakası yokken. 27 Temmuz 2016’de açığa alındı… Çalıştığı kuruma bile girmesi yasaklandı ve 672 sayılı KHK ile hiçbir gerekçe sunulmadan ihraç edildi. İhraç haberini kendimiz yayınlanan listeden öğrendik. Yıllarca emek edip kazandığı işi bir anda elinden alındı. 14 gün sonra eşim tutuklandı. 17 aydır içerde. Beşinci mahkememiz olacak bu sefer çıkacak derken sürekli erteleniyor. Karıncayı bile incitmeyecek kadar hassas olan eşim silahlı terör örgütü üyesi olarak yargılanıyor...”
Bir öğretmen olan Gülden D., lisansı iptal olan KHK’lilerden. Şöyle anlatıyor:
“Yeni Asya okuruyum. 20 Temmuz’da lisansım iptal oldu. Maaş, tazminatın hepsi gitti. Örtünme yasağında da mağdur oldum. Bu darbede de mağdur oldum... Lütfen sesimi duyurun. Kayyım devlet tarafından görevlendirmiş birisiyse ve ben onunla çalıştıysam benim ne suçum var? Sonrasında orada çalışanlara mahkeme açıldı ben beraat ettim. Hakkımda herhangi bir suç duyurusu da yok… Ankara’ya MEB’e yazı yazdım, BİMER’e yazdım, hiçbir cevap yok. Üçüncü eğitim-öğretim yılına giriyoruz ama bir sonuç yok.”
Zeki Ş., ise KHK mağduru bir hakim:
“16 Temmuz sabahı medyadan yaklaşık 2 bin 500 meslektaşım ile birlikte açığa alındığımı öğrendim. İsmim Facebook ve gazetelerde yazıldı. Bu durum fişlemelerin çok öncesinden başladığını göstermektedir. Meslektaşlarımın hukuksuz bir şekilde gözaltına alındığını öğrenince evimde kalmamaya karar verdim, açığa alma kararından kısa süre sonra ihraç edildim. HSYK kararına posta yolu ile usulen itiraz ettim, itiraz reddedildikten sonra AİHM’e posta yolu ile müracaat ettim, iç hukuk yollarının tüketilmesi gerektiğinden bahisle müracaatım reddedildi. Memlekette hukukun olmadığını kendileri de çok iyi biliyor, ne yazık ki siyasal ve konjonktürel kararlar veriyorlar. O dönemde meslek grubumuz ile ilgili olarak iç hukuk yolları net değildi. Kendi üyelerini ihraç eden Anayasa Mahkemesine de müracaat ettim, müracaatım iç hukuk yollarının tüketilmesi gerektiğinden bahisle reddedildi. Daha sonra İdare Mahkemesine dava açtım, dava devam ediyor. Davaları ailem aracılığıyla açmak zorunda kaldım. Zira, dava açmak için mahkemeye gidersem tutuklanacağımı biliyordum.”
Selma T.K., ise adalet aramanın hem imkansız hem de maddi bir bedel gerektirdiğini anlatıyor:
“Eşim tutuklu. Dokuz aydır ben de özel sektörde cüzi bir ücrete çalışıyorum. 35 bin kredi borcumuz var. Avukat masrafları, borçlar. Kaldım tek başıma. Baş etmeye çalışıyorum. Geçtiğimiz aylarda Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk o bile 300 TL. Mağduruz ama yine biz para ödüyoruz. Paran yoksa adalet arama.”
Öğretmen çift Bekir ve Sena Ö.., ise özel kurumlarda çalışma izinleri iptal olduğu için başka bir özel kurumda çalışamıyorlar. Bekir Ö., durumlarını ve uzun süre yargı sürecinin kendilerini nasıl mağdur ettiğini şöyle anlatıyor:
“İki yıldır işsiziz defalarca MEB’e ve valiliğe başvurduk bir sonuç alamadık. OHAL Komisyonu kuruldu kamuda olmadığımız için başvuru hakkımız da olmadı. Yani yokmuş gibi davranılan 22 bin kişiden biriyim. Kurumu kapatıldığı için çalışma izni otomatik olarak iptal olmuş biriyim. Bir süre işsizlik maaşı aldık. Sonrasında eve sabit bir para girmemeye başladı. Ben de eşim de 17 yıllık eğitimciydik. Kimseye bir zararı dokunmayan, öğrenci bir konuyu kavrayınca mutlu olan insanlardık.”