"Anne babadan alınan harçlıkla geçinmektir KHK’lı olmak. İşini geri istediğin için yerlerde sürüklenmek, tekmelenmektir KHK’lı olmak. Sürekli şiddete maruz kalmaktır."
Bu sözler Çankaya Nüfus Müdürlüğü’ndeki işinden OHAL kararnamesiyle Ocak 2017’de çıkarılan 36 yaşındaki Nazan Bozkurt’a ait. Nüfus memuru Bozkurt, 33 yaşındayken kaybettiği işini geri kazanmak için 3,5 yıldır Ankara’da İnsan Hakları Anıtı önünde eylem yapıyor. İşini geri kazanmak için yargıya da başvuran ancak sonuç alamayan Bozkurt, neden ihraç edildiğine ilişkin bugüne kadar somut bir gerekçe de öğrenebilmiş değil.
15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından Türkiye’de, darbeden sorumlu tutulan Fethullah Gülen yapılanmasıyla ‘daha etkin mücadele' gerekçesiyle 20 Temmuz’da Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildi.
Üç ay süreceği belirtilen OHAL, iki yıl sürdü. OHAL’in hükümete tanıdığı en önemli yetki kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarma yetkisiydi. OHAL döneminde 32 KHK çıkarıldı.
İçişleri Bakanlığı verilerine göre bu kararnamelerle 160 bin kişi hakkında gözaltı işlemi yapıldı, 70 binden fazla kişi tutuklandı, 155 bin kişi hakkında "silahlı örgüte üye olmak suçundan" soruşturma açıldı.
OHAL KHK’larıyla 125 bin 678 kişi "örgüt bağlantısı ya da örgüt desteği" gerekçesiyle kamudan ihraç edildi. 5 bin 705’i akademik kadro olmak üzere üniversitelerden ihraç edilenlerin sayısı da 7 bin 80’i buldu. Özel sektörden ihraçlarla birlikte Türkiye’de KHK’lı işsiz sayısı 140 bine ulaştı.
"Örgütün memur kanadı"
10 yıllık nüfus memuruyken, hakkında herhangi bir idari ya da adli soruşturma yokken ihraç edildiğini belirten Bozkurt, neden ihraç edildiğini öğrenmek için devletin hemen her kurumuna başvurduğunu anlatıyor:
"Kendi araştırmalarım sonucunda beni siyasi şube polislerinin ihraç ettirdiğini öğrendim" iddiasında bulunan Bozkurt için "işini geri alma mücadelesi" de o anda başlıyor.
DW Türkçe’ye yaşadıklarını anlatan Bozkurt, "Bir örgütün memur kanadında 10 yıldır çalıştığımı iddia etmişler. Ama gelin görün ki; o 10 yıl boyunca bir tek polis bana tek soru sormamış, soruşturma açmamış. Demek ki darbeyle oluşturulan ortamda muhalifleri ihraç peşine düşmüşler" diyor.
Bozkurt, neden ihraç edildiğine ilişkin somut bir gerekçe öğrenemeyince KHK’yla ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen ve arkadaşlarının işlerini geri almak için İnsan Hakları Anıtı önündeki eylemleriyle adını duyuran "Yüksel Direnişi"ne katılmaya karar verdiğini söylüyor.
3,5 yıldır süren direniş
Nazan Bozkurt, Şubat 2017’den beri "İşimi geri istiyorum" eylemi yapıyor. Onlarca KHK’lı da ona eşlik ediyor. Bir dönem etrafı bariyerlerle kaplı olan İnsan Hakları Anıtı onun da eylem alanı. Ama daha eylem önlüğünü giyer giymez polisler tarafından engelleniyor. Bozkurt bu eylemlerde "binlerce kez" gözaltına alındığını söylüyor.
Bozkurt, eylemlerde gördüğü polis şiddetine dikkat çekerek Türkiye’de KHK’lı olmayı şöyle tanımlıyor:
"KHK’lı olmak; göz kemiğimin kırılmasıdır, saçlarımın yolunmasıdır, devamlı bir şiddete maruz kalmaktır. KHK’lı olmak topyekün bir zulümdür."
Yürüyüş ve gösteri kanununu ihlal etmekten hakkında açılan tüm davalardan beraat eden, hakkındaki yüz binlerce liralık para cezalarını iptal ettirdiğini anlatan Nazan Bozkurt, "Polisin elinden gözaltı sebebini aldık ama şimdi de konu dışı konuştuğumu gerekçe gösterip eylemimize müdahale ediyorlar" diye anlatıyor.
Polisin "konu dışı" olarak tanımladığı konuşmaları ise Nazan Bozkurt’un her eylemini bir OHAL mağduru gruba ithaf ederken sarf ettiği ya da Türkiye’deki hak ihlallerine gönderme yaptığı sözleri.
Bozkurt, polis tarafından nasıl engellendiğini "Mesela Nadira Kadirova’dan bahsediyorum, -AKP’li milletvekilinin evinde ölü bulundu bu kızcağız- diyorum polis hemen geliyor, konu dışına çıktığımı söylüyor, saldırıyor. Şimdi de salgın bahanesi var. Bir kişinin eylem yapması halk sağlığını tehdit ediyormuş ama 10 polis gelip bir kişinin üstüne çullanıp onu sürükleyince halk sağlığını tehlikeye atmıyormuş" sözleriyle özetliyor.
OHAL Komisyonu ne yapıyor?
Türkiye’de en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi, OHAL kararları için başvuru kabul etmeyeceğini açıkladığı için meslekten ihraç edilen tüm KHK’lılara OHAL Komisyonu’nu işaret etti.
OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu Temmuz 2017’den beri çalışıyor. 3 Temmuz 2020 itibarıyla komisyona yapılan başvuru sayısı 126 bin 300 olarak kayıtlara geçti.
108 bin 200 başvuruyu karara bağlayan komisyon, sadece 12 bin 200 başvuruyu olumlu buldu. 96 bin başvuruyu reddeden komisyon 18 bin 100 dosya üzerindeki inceleme sonuçlarını yakında duyurmaya hazırlanıyor.
Nazan Bozkurt, işine geri dönmek için komisyona başvuran ancak geri çevrilen binlerce KHK’lıdan biri olduğunu da hatırlatıyor:
"Başvurum reddedildi diye değil, 2017’de işten atılmamın gerekçesi olarak 2018 ve 2019’da hakkımda açılan soruşturmaları gösterdikleri için komisyona güvenmiyorum."
Böylesi bir gerekçenin kabul edilemez olduğunu ve direnmeye devam edeceğini anlatan Nazan Bozkurt, işlerine geri dönmeleri için tüm KHK’lılara "eylemden vazgeçmeyin" çağrısı yapıyor.
"Hukuk yolu kapalı"
OHAL Komisyonu 3 Temmuz’da yaptığı açıklamada, mağduriyetlere karşı "etkili bir iç hukuk yolu" olduğuna dikkat çekti. Ancak, idare hukukçusu Prof. Metin Günday, komisyonun "bağımsız olmadığı" görüşünde. Günday, "Tüm üyeleri cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Komisyon kararına karşı sadece idari mahkemelere itiraz ediyor KHK’lılar ancak oradan da doğru düzgün sonuç çıktığını görmüyoruz" diyor.
Günday, komisyonun başvuru incelemesi yaparken KHK’lılara "kendini savunma" hakkı tanımadığını da ekliyor. Komisyonun örgüt bağlantısı ve irtibatını nasıl değerlendirdiğinin belli olmadığına dikkat çeken hukukçu, "OHAL Komisyonu'yla KHK’lılara hukuk yolu çoktan kapandı" diye konuşuyor.
OHAL Komisyonu ise "Terör örgütlerine, güvenliğe karşı yapı ve gruplara aidiyet, iltisak ve irtibatı derinlemesine incelediklerini" savunuyor.