ANKARA (CİHAN)- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bana göre Berkin Elvan'nın çocukluğuna da, onun bizde yarattığı duygulara da en büyük ihanet bu eylemdi. Berkin Elvan bu toplumun yüreğinde özel bir yeri olan bir çocuğumuzdu." dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, katıldığı bir televizyon kanalında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
'SİZ DÜN Kİ EYLEMLE ONA MAALESEF GÖLGE DÜŞÜRDÜNÜZ'
Çağlayan Adliyesi'nde yaşanan acı olaya değinen Kılıçdaroğlu, "Öncelikle sayın savcıya Allah rahmet eylesin. Bir kamu görevlisi görevini yapıyor. Bana göre Berkin Elvan'nın çocukluğuna da, onun bizde yarattığı duygulara da en büyük ihanet bu eylemdi. Berkin Elvan bu toplumun yüreğinde özel bir yeri olan bir çocuğumuzdu. Siz dünkü eylemle ona maalesef gölge düşürdünüz. Yapanlar kim bilmiyoruz. Ama bunu kabul etmek mümkün değildir. Terörden bu ülke çok şey çekti. Silahla sonuç alınmaz. Terör; kimden, nasıl, ne zaman gelirse gelsin hepimizin ortak bir hedefi olmalı; teröre karşı durmalıyız. Terör can yakıyor, masum insanlar ölüyor. Ya savcının ne günahı var? Berkin Elvan'ın babası geliyor, 'kan kanla yıkanmaz, yazık günah, çocuğumun anısını kirletmeyin' diyor. Kim yapıyor bu eylemi?Bu ülkenin istihbarat örgütleri ne yapıyorlar? Nasıl yapıyorlar, ellerinde silahlarla bayraklarla gidiyorlar da savcının odasına kadar giriyorlar. Ne oluyor bu ülkede?" şeklinde konuştu.
'SAYIN ERDOĞAN BAŞBAKAN DEĞİLDİR, İCRA ORGANININ BAŞINDA DEĞİLDİR'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a da yüklenen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, "Ben cumhurbaşkanıyla ilgili bir şey söylemek istemiyorum. Olur olmaz her yerde konuşan birisi. Tarafsızlığına gölge düşüren birisidir. O konuda konuşacak birisi varsa başbakandır. Sayın Erdoğan Başbakan değildir, icra organının başında değildir. Ama dünkü konuşmasıyla şunu gösteriyor: Davutoğlu'nun baypas edildiğini, istihbaratın bilgisinin doğrudan Erdoğan'a verildiğini gösteriyor. Bu da devlette çift başlılık olduğunu gösteriyor. Zaten kendisi de söylüyor 'devlette çift başlılık var, olmamalı. Bütün yetkiler bende toplanmalı. Davutoğlu da çömezim olmalı' diyor. 200 yıllık parlamenter deneyimimizi çöp sepetine atamayız. Eksiğimiz var mı? Elbette var. Düzeltilebilir mi? Elbette düzeltilebilir. Nasıl düzeltilebilir onun yollarını da gösterdik. Milli irade parlamentoya nasıl yansır? 12 Eylül darbe hukukunun arkasına saklanmayacaksınız. 12 Eylül darbe hukukunu değiştireceksiniz. Çağdaş, demokrat, liderlerin iki dudağı arasına hapsedilmiş bir yasama organından bu ülkeyi kurtaracaksınız, yüzde 10 seçim barajını indireceksiniz. Neden korkuyoruz? Yani bir insanı sokağa hapsetmek mi iyi yoksa parlamentoya gelip kendi partisini, siyasal düşüncelerini dile getirmesi mi daha iyi? Dünyanın hiçbir ülkesinde yüzde 10 seçim barajı yok. 'Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır' diye bir tanım var. Yasal ve evrensel bir tanımdır. Siz bu tanımı gözardı ediyorsunuz. Millet millet... Hangi milletten söz ediyorsun sen? Milletin başka partiye verdiği oyla sen milletvekili çıkarıyorsun. Bu mudur millete saygı? Bunların değişmesi lazım." ifadelerini kullandı.
'DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI'NIN SİYASAL OTORİTE OLARAK DÜŞÜNÜLMESİ UYGUN DEĞİL'
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın siyasete dahil olmasını doğru bulmadığını belirten Kılıçdaroğlu," Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bir siyasal otorite ya da siyasete yön veren bir kurum olarak düşünülmesi uygun değil. Zaten bu laiklik ilkesine de aykırı. Orada her inanca eşit mesafede duran bir kurum olarak yaşamını sürdürebilir. Zamanı gelir kaldırılabilir. Bu konularda bizim tavrımız şu: Diyanet İşleri Başkanı şu anda bir anayasal kurum olarak duruyor. Görevi bütün kurumlara eşit mesafede olması, bütün inançlara karşı saygın olması, bütün inançlara karşı gereği neyse onu yapması ve bütün inançların da Diyanet'te temsil edilmesi. Bu yapılabilirse eşit mesafede olacak, dolayısıyla kimsenin de itiraz edemeyeceği bir kurum haline gelecektir. Zorunlu din derslerine de gelince, biz bir hukuk devletiyiz. Hukuk devletinin gereğini yerine getirmeliyiz. Avrupa İnsan Hakları'nın kararları var o kararlara Türkiye'nin ve hepimizin uyması gerekiyor. Din Kültürü ve Ahlak dersi ayrıdır, din dersi ayrıdır. Din kültürü ebette ki değişik dinler verilebilir, toplumumuza tanıtılabilir. Zaten ilahiyat fakültelerinin varlık nedeni de budur. Bütün inançları ve dinleri öğrenmek, onları değerlendirmek, geleceğe bakmak. Ama insanları zorunlu olarak belli bir inanca yönlendirmek doğru değildir." sözlerine yer verdi.
'GEZİ OLAYLARINA DARBE DİYEN BİR PARTİYE Mİ OY VERMELİYİZ'
Her siyasal partinin iktidar olmak istediğini söyleyen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, "Eğer bir siyasal partiye oy verecekseniz herkesin şunu düşünmesini istiyorum: Gezi olaylarına 'darbe' diyen bir partiye mi oy vermeliyiz, yoksa Gezi olaylarında gençlerin dünya sorunlarına sahip çıktıkları için onların yanında duranlara mı vermeliyiz? Yolsuzluk yapanların yanında duranlara mı oy vermeliyiz, yolsuzluk komisyonundan çekilenlere mi oy vermeliyiz? Yoksa 'bu ülkede yolsuzluk var, kul hakkı yemek en büyük günahtır' diyenlere mi oy vermeliyiz? Herkesin oturup kendi vicdanında bunu sorgulaması lazım. Eğer biz bunu yapabilirsek tercihlerimizi doğru yapmış oluruz." dedi.
'BAŞKANLIK SİSTEMİ ZATEN OLMAZ'
Başkanlık sistemi tartışmalarına da değinen Kemal Kılıçdaroğlu şunları aktardı: "Başkanlık sistemi zaten olmaz. Aç tavuk kendisini buğday ambarında zannedermiş. Aynı bir tablo var. Türkiye'de işsizlik var. İşsizlikten bahseden var mı?" CİHAN