İddianamenin hukuka değil, Saray'ın beklentilerine göre hazırlandığını belirten Kılıçdaroğlu, “Büyük bölümü fasa fiso. Ben, bu iddianameyi hazırlayan savcıya ‘cumhuriyet savcısı' değil, ‘kaçak sarayın savcısı' derim.” diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Kasım seçim hazırlıkları çerçevesinde Antalya'nın çeşitli ilçelerinde halka seslendi. Ankara'dan Antalya'ya gidişinde, uçakta beraberindeki gazetecilere önemli açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu'nun gündeminde Savcı İsmail Uçar tarafından hazırlanan ‘sözde' darbe iddianamesi de vardı. CHP lideri, özetle şunları söyledi:
CİDDİYETTEN UZAK, SİYASİ BİR İDDİANAME: “17-25 Aralık soruşturmasını yürüten emniyetçilerle ilgili hazırlanan iddianame, siyasi bir iddianamedir, hukuki değil. Siyasi otoritenin, daha doğrusu sarayın beklentilerine uygun olarak hazırlanmış. Ciddiyetten uzak, delilden yoksun. Kaçak Saray'ın bugüne kadar dile getirdiği şeyleri iddianameye alıp suçlamalarına gerekçe yapmış savcı. Aslında ona cumhuriyet savcısı demek de doğru değil. Kendisini ‘kaçak Saray'ın savcısı olarak gören bir kişi, cumhuriyet savcısı olamaz. Bir iddianame hazırlarken somut delilleri ortaya koymanız lazım. Soyut şeylerden yola çıkarak hazırlanan 1453 sayfalık iddianamenin büyük bir kısmı fasa fiso. Hukuk ayaklar altına alındı.”
TROL HAKİM, SARAY'IN HUKUK DANIŞMANI OLSUN: “Twitter hesabından herkese hakaret eden hakimle ilgili milletvekili arkadaşlarıma görev verdim. Konuyu parlamentoya taşıyacaklar. Bu şekilde kamuoyuyla mesaj paylaşan bir kişiye hakim denemez. Bu yargıcın önüne benimle ilgili bir dava gitse ben haklı olsam bile haksızlığım üzerine karar verecek. Hukukun değil, bir başka otoritenin beklentileri üzerine karar veriyor. Adalet Bakanlığı'nın, HSYK'nın harekete geçmesi lazım. Onun sistemin dışında tutulması lazım. Bu hakimin o görevden alınıp başka bir kamu görevine verilmesi gerekir. Hatta sarayın hukuk danışmanı olabilir.”
MHP'YLE ÖRTÜŞEN YANLARIMIZ ÇOK: “Siyasi partilerin bildirgeleri arasında uyuşan noktaların fazlalığı koalisyon olasılığını güçlendirir. MHP'nin HDP dışındaki tüm partilerle koalisyon kurabileceğini açıklaması önemli. Çözüm sürecini istemiyorlar, zaten çözüm süreci diye bir şey kalmadı ki. Onların bildirgesinin bizim seçim bildirgemizle büyük ölçüde örtüşen yanları var, benzer hedefleri amaçlıyoruz.”
KOALİSYON KURULAMAZSA, SORUMLUSU SİYASETÇİLERDİR: “Seçime gidilip sandıktan çıkan sonucu milli iradenin ortaya koyduğu şekilde değerlendirip sonuçlandıramıyorsanız, bir koalisyon kuramıyorsanız sorumluluk siyasilerdedir, vatandaşlarda değil. Siyasilerin kendilerine düşen görevi yerine getirmeleri lazım. Ülke yönetiminde bir araya gelmeleri gerekiyor. Bu toplumdaki gerginliğin sona ermesi için de önemlidir.”
BÜTÜN ALANLARDA KRİZ YAŞIYORUZ: “Saray ülkeyi krize soktu. Türkiye, cumhuriyet tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşıyor; ekonomiye, dış politikaya, mülteci konusuna bakın. Eğitime bakın, siyasete bakın, kimse kimseye merhaba diyemiyor. Müthiş bir gerginlik var. Cumhuriyet tarihinde bütün alanlarda ortak krizin yaşandığı bir süreci yaşıyoruz.”
HER BAŞARISIZLIĞI BAŞKASININ ÜZERİNE YIKTILAR: “AKP her başarısızlığını bir başka birimin üstüne yıktı. Yeri geldi paralelciler kandırdı, yeri geldi PKK kandırdı, o kadar çok kandıran oldu ki. Her başarısızlığını bir başka yere fatura etti. Ülkeyi yöneten sensin. Sen çocuk değilsin ki, çocuklar bile kanmaz. Başarısızlığın faturasını bir başkasına havale etmeniz, sizin sorumluluğunuzu ortadan kaldırmaz. Yönetici sizsiniz, sorumluluğu size ait. Başarısızsanız, bırakıp gitmeniz lazım.”
GERÇEKLERİ GÖRMEK İÇİN MARS'A GİTMEYE GEREK YOK: “(Davutoğlu'na hitaben) Önce şunun hesabını vermek zorunda: Türkiye'yi 13 yılda bu hale getiren parti hangisi? Davutoğlu, ‘AKP' diyecek mi yoksa başka bir suçlu arayışına mı girecek? İşsizlik, yoksulluk var, AB'den uzaklaştık, medya üzerinde baskı var, yargı bağımsızlığı kalmadı, sorumlusu kim? Biz, Türkiye'yi onların Türkiye'yi soktuğu krizden çıkarmaya çalışıyoruz. Gerçekleri öğrenmek için Mars'a gitmeye gerek yok. Ayakları yere bassın yeter. Veya bir kahvede gidip otursun vatandaşlara sizin derdiniz var mı sorsun.”