Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; Habertürk'te, Serap Belet ve Kürşat Oğuz'un Olaylar ve Görüşler programına konuk oldu. Kılıçdaroğlu, sorulara şu yanıtları verdi:
“TÜRKİYE'Yİ HANGİ POLİTİKALARLA KURTARACAKLAR”
* Önemli bir seçim bizim açımızdan da, Türkiye açısından da önemli bir seçim. Komşularımız açısından da çok önemli bir seçim. Türkiye'nin, içine düştüğü durumdan kurtulması lazım. Bunun için de bilime, akla, sağduyuya, kutuplaştırmayan bir siyasete ihtiyacımız var. Biz altı lider, Millet İttifakı olarak bu anlayış ile yola çıktık ve bunun için de çalışıyoruz. Biz altı lider, Ortak Mutabakat Metnini hazırladık.
* Eğitimden sağlığa, teknolojiden milli eğitime, hayatın her alanı ile ilgili 2 bine yakın madde başlığı açıkladık ve bunu kamuoyuna açıkladı. Dedik ki, biz iktidar olunca bunu yapacağız. Cumhur İttifakı ne yaptı? Böyle bir şey açıkladı mı, açıklamadı. O zaman niye kamuoyu onları tartışmıyor. Kamuoyu neden onları eleştirmiyor. Önümüzdeki 5 yılda Türkiye için ne yapacaklar?
* Türkiye'yi bugün içinde bulunduğu çıkmazdan hangi politikalarla kurtaracaklar. Biz hazırız, bütün ayrıntılar orada var. Biz oturduk, kadrolarımız oturdu, akademik dünyadan yardım aldık. Bürokratlardan yardım aldık ve önemli bir rapor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez ortaya çıkan bir rapor.
“ERDOĞAN BİR ŞEY SÖYLEDİĞİNDE DİĞERLERİ NE DİYECEK?”
* Bu bir seçim beyannamesi. Bunu duyuracağız, ilk 1 ayda ne yapacağız, ilk 1 haftada ne yapacağız? Hepsi orada yazılı. Aynı zamanda 6 liderin ortaklaştığı ve ortak söylem birliği yarattığı bir metin. Ben de bunu söyleyeceğim, Millet İttifakı'nın diğer aktörleri sayın genel başkanlar da söyleyecekler. Çünkü biz ortaklaştık. Ama ben merak ediyorum, Erdoğan bir şey söylediğinde diğerleri ne diyecek?
* Ortak bir mutabakat metni yok. Ama orada şöyle bir kural var anladığım kadarıyla. Erdoğan ne derse hepsi teslim olmuş, biz de aynısını tekrar edeceğiz diye. Teslimiyet, siyaset değildir. Siz bir partiyseniz siyasetinizi açıkça yazarsınız, sizin taraftarlarınız var. Size gidip oy verecek bu insanlar. Siz önümüzdeki 5 yıl içinde ne yapacaksınız, neleri yapacaksınız?
* Cumhurbaşkanı olarak ne yapılacak, her bir bakanlık ne yapacak, yeni bakanlıklar kurulacak mı, kurulmayacak mı? Burada neler yapılacak. Üniversitelerde, bilimde, teknolojide, tarımdan ne yapılacak? Çiftçi nasıl desteklenecek?
“DEPREM BÖLGESİ İLE İLGİLİ HİÇBİR ŞEY YAPMADILAR”
* (Deprem bölgesinde yapılacaklara ilişkin) Onunla ilgili bir kanun teklifi hazırladık. Deprem bölgesi ile ilgili bunlar hiçbir şey yapmadılar. Çadır ve konteyner dağıttılar, yarım yamalak. Ama biz iktidar olduğumuzda şunu görecek herkes. Deprem bölgesinin, Malatya, Adıyaman, Şanlıurfa, Gaziantep, Adıyaman, Kahramanmaraş, Adana, Hatay, Osmaniye. Bütün bu bölgeyi bir bütünlük içinde ele alacağız ve bununla ilgili bir kanun teklifi verdik.
* Hem orayı onaracağız, hem bütün bu bölgeyi önemli bir üretim üssü haline getireceğiz. İnsanlar buraya gelecek ve çalışacaklar. Konutlar depreme dayanıklı olacak. Fabrikalar depreme dayanıklı olacak. Yapılacak konutların bütün malzemeleri bu bölgede üretilecek. Burada büyük istihdam sağlanacak. Bu bölge aynı zamanda bir istihdam ve üretim merkezi olacak.
“BÜTÜN SEÇENEKLER DÜŞÜNÜLÜYOR”
* (Millet İttifakı partileri ile ortak aday listesine ilişkin soru üzerine) Bütün seçenekler düşünülüyor. Bizden genel başkan yardımcıları, diğer partilerden genel başkan yardımcıları var. Her bir seçenek üzerinde duruluyor. Önemli olan maksimum yararı nasıl sağlayabiliriz, bunun üzerine çalışılıyor. Tabii bu çalışmadan önce yapılan anketler var. O anketler diğer liderlerin önünde var. O çerçevede oturuyor, çalışma yapıyoruz.
“HER VATANDAŞ AVRUPA BİRLİĞİ'NE VİZESİZ GİRECEK”
* Biz diğer partilerin konumuna bakıp kendimize politika oluşturmuyoruz. Biz iktidara geleceğiz, Cumhurbaşkanlığını kazanacağız ve bu ülkeyi en geç 1 yıl içinde rahat nefes alır hale getireceğiz. 3 ay içinde vize sorununu bitireceğiz. Türkiye'de her vatandaş artık Avrupa Birliği'ne vizesiz girecek. 1 ay içinde ne yapacağımızı gayet iyi biliyoruz. Hasar tespit komisyonumuzu belirledik. Onunla ilgili çalışmalarımızı yapıyoruz.
* Biz Cumhur İttifakı şunu yaptı, bunu yaptı. Cumhur İttifakı Allah aşkına ne yapacak bu memlekete? Zaten yapacağını yaptı. Batırdı. Ne yapacak Cumhur İttifakı. Biz ama, ne yapacağımızı biliyoruz. Çiftçinin, üreticinin kazanacağı, fabrikaların çalışacağı, istihdamın gelişeceği bir Türkiye hayal ediyoruz ve bunun yapacağız. Vizeyi kaldıracağız, gerekli düzenlemelerin tamamına yapacağız.
* Bu ülkeye gerçek anlamda demokrasi ve özgürlüğü getireceğiz. 6 lideri bir araya getiren demokrasi özlemi. Türkiye'de demokrasi kalmadı. Siz düşünce özgürlüğüne kısıtlama getirirseniz, demokrasi sizin ülkenizde yoktur. O yüzden (vize) vermiyor. Ben de diyeceğim ki, bizim ülkemizde her türlü düşünce özgürce tartışılabilir, medya özgürce yayın yapabilir. Hakaret içermediği sürece herkes özgürce eleştirisini yapabilir.
* Ben gençlere boşuna mı diyorum? Hiç meraklanmayın, cumhurbaşkanı olduğumda en rahat beni eleştireceksiniz diye. Hiçbir zaman eleştiriden çekinmeyeceğim. Eleştirilerin siyaset için çok önemli olduğunu, her eleştiriden siyasetçinin ders çıkarmasını bilen bir birisiyim. Eleştiri varsa benim bir hatam vardır, doğal olarak eleştiri olacaktır.
* Ben de aynı hatayı tekrar etmemeye özen göstereceğim. Şimdi iktidar sahibi Erdoğan, eleştiriye tahammül edemiyor, her eleştiriye ‘Vay sen bunu nasıl söyledin' diye sabahın köründe kapıları çalıyor, kapıları kırıp insanları gözaltına alıp mahkemelere veriyorsa, bu düzen olmaz. Bu düzen yıkım getirir.
“AB'NİN ÖNGÖRDÜĞÜ BÜTÜN DEMOKRATİK KURALLARI KENDİ ÜLKEMİZE GETİRECEĞİZ”
* (Avrupa Birliği ile ilişkiler) Avrupa Birliği'nin öngördüğü bütün demokratik kuralları kendi ülkemize getireceğiz. Benim insanım üçüncü sınıf demokrasiye mi layık, niye birinci sınıf demokrasi olmuyor bizim ülkemizde? Neden insanlar yan yana gelince özgürce konuşamıyorlar, odada bile sessizce konuşuyorlar, acaba birisi bizi dinliyor mu diye.
* Bu Türkiye açısından utanç vesilesidir. Utançtır bu. İnsanlar düşüncelerini söylerler. Telefonlar bile konuşurken, acaba birisi bizi dinliyor mu? Dinlediklerini ben gayet iyi biliyorum. Söylüyorum, dinlemezseniz namertsiniz. Biz bu ülkenin çıkarı için konuşuyoruz, gizli kapaklı hiçbir şey yapmıyoruz.
“PARLAMENTODA DA ÇOĞUNLUĞU SAĞLAYACAĞIZ, CUMHURBAŞKANLIĞINI DA ALACAĞIZ”
* (Millet İttifakı'nda siyasi partilerinin CHP listelerinden girmesi için kontenjan çalışmasına ilişkin soru üzerine) Şu anda çalışma yapılıyor. Oran ya da kişi bazında bir çalışma yok. Çünkü bu oturulacak, makul insanlarız hepimiz. Bizim listeden giren olur mu, olmaz mı? Herkes bağımsız mı girer, girmez mi? Bütün bunların hepsini uygar insanlar gibi oturup, konuşup, tartışıyoruz. Kavga etmeden yapıyoruz bunu.
* Bir şeye karşıysak onun gerekçelerini ifade ediyoruz. Ben Millet İttifakı'nın demokraside uyumu sağlama açısından bizim tarihimizde çok önemli aşama olduğunu düşünüyorum. Biz Millet İttifakı olarak gerçekten de samimi olarak birbirimize düşüncelerimizi açıklıyoruz, konuşuyoruz. Sonra bunları ikinci kurmaylarımıza aktarıyoruz.
* Onlar kendi aralarında oturuyor, konuşuyorlar, sonra genel başkanlar olarak biz konuşuyoruz. Biz Ortak Mutabakat Metnini de anayasa değişikliklerini de böyle hazırladık. Parlamentoda da çoğunluğu sağlayacağız, cumhurbaşkanlığını da alacağız. Yeni bir sayfa açacağız Türkiye'de. Uygar, herkesin mutlu olduğu bir sayfa. Kinden, öfkeden uzak, herkesi kucaklayan siyaset anlayışı ile yola çıktık. Gerçekleştireceğiz.
“1-2 GÜN İÇİNDE NETLEŞECEK”
* (DEVA, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi'nin, CHP listelerinden seçime gireceği iddiasının sorulması üzerine) Bunlar konuşulur, tartışılır. Bunu belirleyecek olanlar önce kurmay heyetler, arkasından da genel başkanlar bir araya gelecek. Önce bir altyapının oluşması lazım. Sağlıklı bir altyapı oluşacak, sonra onlar genel başkanlarına sunacaklar, sonra bizler bir araya gelip oturup, konuşacağız. Zaten 1-2 gün içinde bütün sonuçlar netleşecek.
“BİRİNCİ PARTİ OLACAĞIZ”
* (CHP hedeflediği oy oranı) CHP olarak birinci parti, hedefimiz o zaten. Doğal olarak her partinin ulaşmak istediği hedefe biz de ulaşmak istiyoruz. Bunun için de çalışıyoruz. Emek harcıyoruz, ben, örgütler, diğerleri. Diğer partiler de birinci parti olmak için mücadele ediyorlar zaten. Cumhurbaşkanlığını da açık farkla almak istiyoruz. Birinci parti olacağız inşallah. Belli konularda spesifiktik araştırma yaptırıyoruz. Geniş bir kamuoyu araştırması değil. Yapılıyor araştırmalar, sizler nasıl gazeteci, televizyoncu olarak merak edip bakıyorsanız, biz de bakıyoruz yani. Önemli olan alan.
“AFAD'IN NE OLDUĞUNU DA DEPREMDE GÖRDÜK ZATEN”
* (Trabzon'daki Millet Buluşması) Trabzon'da güzel bir atmosfer var. Millet gidişten şikayetçi. Gelecekler, nasıl düzeltecekler diye bir, bekliyorlar, nasıl düzelteceksiniz. Onu anlatmaya çalıştım. İlk 1 ay içinde neleri yapacağımızı onlara anlattım. İfade ettim düşüncelerimi miting meydanında. Normalde çadırda yapacaktık ama çadıra izin vermediler. Onun üzerine meydanda yaptık. Tabii pişman olmuşlardır, keşke çadırda izin verseydik diye. O noktaya gelmişlerdir. AFAD sabah erkenden bir de mesaj geçmiş, bütün Trabzonlulara.
* Fırtına olacak, bacalar yıkılacak, çatılar uçacak, gaz zehirlenmesi olacak, sokağa çıkmayın diye. AFAD niye yapar bunu bilmiyorum, bu meteorolojinin görevi aslında. Niye AFAD bunu yaptı? Demek ki AFAD ağır ağır her alana girmeye ve her alanda söz sahibi olmaya başladı. AFAD'ın ne olduğunu da depremde gördük zaten. Çalışanlarına değil, çalışanlarına şükran borçluyuz. Karar vericilerin ülke gerçeklerinden ne kadar koptuğunu gördük.
“HALKLA İYİ BİR DİYALOG KURUYORUZ”
* Ondan sonra Trabzon'da meydanda yaptık. Meydan düşündüğünüzden çok daha büyük bir kalabalık vardı. Özellikle kadınların ve gençlerin varlığı benim için de son derece memnuniyet verici. Kadınlar hayatın zorluklarını en erken sezen ve bunu yeri geldiğinde de dillendirenlerdir. Dolayısıyla kadınların CHP'nin yaptığı mitinge katılmaları, sorunlarını dile getirmeleri, bizim çözümlerle ilgili yaptığımız çalışmaları söylemeleri ve alkışlamaları güzel bir şey. Halkla iyi bir diyalog kuruyoruz.
* Önümüzdeki seçimlerde göreceksiniz. Trabzon'da da değişim başladı. Kayseri'de de değişim başladı. Türkiye'nin her tarafında bir değişim var. Şunu kabul ediyorum, yani hemen hemen herkes koşarak bize mi gelecek? Bizi dinliyorlar şimdi, bunlar söylediklerini yapabilirler mi diye. Sizin de az önce, Erdoğan diyordu ya. Bunlar 2 maaş üzerinden emekli. Ona da geleceğim. Biz neyi nasıl yapacağımız çok iyi biliyoruz.
* Halkımdan şunu istiyorum, Kılıçdaroğlu'nun bir hesap uzmanı olduğunu ve devlete 27,5 yıl hizmet ettiğini, bütçenin nasıl harcandığını, israfın nasıl önlendiğini bilmek istiyorlarsa bana bakacaklar. Benim evime, yaşamıma bakacaklar. Mutfağıma bakacaklar. Evlatlarıma bakacaklar. Ben sade bir insan gibi yaşayan birisiyim.
* Ben hiçbir çocuğun yatağa aç girmesini istemem. Ben herkesin inancı ve kimliğine saygı duyan birisiyim. Devletin devlet olması gerektiğini, devletin kucaklayıcı olması, sosyal devlet olması gerektiğini, fakirin ve fukaranın yanında olan bir devletin olması gerektiğini düşünen birisiyim.
“TÜRKİYE ONLARIN DÜŞÜNDÜĞÜNDEN ÇOK DAHA ZENGİN BİR ÜLKE”
* Öyle dış güçler, iç güçler falan filan. Artık bunların doğru olmadığı kanıtlandı. Allah aşkına bana söyler misin ya, Türk Telekom'u dış güçler mi dedi sat. Bankaları dış güçler mi dedi, sat. Siz onları sattınız. Siz onları paraya dönüştürdünüz, o yıllarda büyük gelirler elde ettiniz. Ondan sonra para bitti, satacak mal da bitti. Şimdi diyorlar ki ne yapacağız, düzelteceğiz. Hiç kimse endişe etmesin, Türkiye onların düşündüklerinden çok daha zengin bir ülke.
“TRABZONLUDAN TRAZONLUYA FARK VAR
* (Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu'nun, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı olarak ilan edilmesi) Her hamle bir hayra vesile olabilir. Ben buna inanıyorum. Sonuçta iki değerli arkadaşımız, Mansur Bey de Ekrem Bey de. İstanbul'da söyledim, Osmanlı'nı eski başkentini yöneten kişi Ekrem İmamoğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin güzel başkentini yöneten Mansur Yavaş. Dolayısıyla ikisinin halk nezdinde ciddi bir kabulü var. İkisi çalışıyorlar, bütün engellemelere rağmen güzel şeyler yapıyorlar.
* Hatta Trabzon'da söyledim, dedim ki Trabzon'da bakan var, 4 milletvekili var. 10 kişi var, Trabzonlu çalışan, bakan yardımcıları var ama Trabzon'a bir raylı sistemi yapamadılar. Ama Ekrem İmamoğlu, başka bir Trabzonlu, tek başına dünyada bir metropolde 10 metro inşaatını aynı anda başlatan ve yapan kişi. Demek ki Trabzonludan Trabzonluya da fark var. Böylesine yürekli, çalışkan bir kişi. Seçmen de gençler de mutlu.
* Zaman zaman gittiğimiz illerde gençlerle de bir araya geliyoruz. Onlar da mutlular. Burada önemli olan Türkiye'nin sağlıklı zemini yakalayabilmesi için o inançtan ve o heyecandan yararlanan insanların toplumun önüne çıkması lazım. Ekrem Bey de, Mansur Bey de o inancı ve heyecanı besleyen iki arkadaşımız. Onlar da cumhurbaşkanı yardımcısı olarak önemli bir görev üstlenecekler.
* İstanbul'da Ekrem Beyin yapmak istediği birçok şey engelleniyor, cumhurbaşkanı yardımcısı olduğunda bu engellenmemiş olacak. Aynı şey Ankara için de geçerli. İkisi de iki büyük kentin belediye başkanı olduğu için, diğer belediye başkanlarına da hiçbir ayrım yapmadan, onun altını çizeyim, bu AK Partili belediye, biz buna engel çıkaralım. Yok öyle bir şey. Tam tersine bütün yerel yönetimlerin çalışmasını isteriz.
“ENGELLERİN TÜMÜNÜ BİTİRECEĞİZ”
* (İmamoğlu ve Yavaş cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olmasa mitinglerde olacaklar mıydı?) Gene çalışacaklardı. İki arkadaşımız cumhurbaşkanı yardımcısı oldu diye diğer belediye başkanları çalışmayacak mı, onlar da çalışıyorlar zaten. Onlar da yaşanan sıkıntıları biliyor, eli kolu bağlanıyor. İzin istiyorlar, yatırım yapacağız diye. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı, metro inşaatı yapacak. Para da bulmuş, izin vermiyorlar inşaat yapmaya. Metro inşaatı yapacak. Mersin'e güzel hizmetler verecek, engel oluyorlar. Biz bu engellerin tümünü bitireceğiz.
“BİRİNCİ TURDA SONUCU ALACAĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUM”
* (Muharrem İnce'nin adaylığının etkisi) Yazılıyor, çiziliyor ama ben birinci turda sonucu alacağımızı düşünüyorum. Çünkü sonuçta sağduyu galip gelecek. Ülke bu haldeyken, gençler iş bulamazken, işsizlik diz boyuyken, pazarlar neredeyse ateş pahasıyken, soğanın tanesi 10 lirayı bulmuşken, insanlar evine yiyecek götüremezken ne lüksümüz var. Bir an önce bunun bitmesi ve Türkiye'nin hamleye hazır bir iktidara teslim edilmesi lazım. Son düzlüğe girdiğimizde seçmenin sağduyusuna güveniyorum, o sağduyusu ile hareket edecektir.
“İNCE'YE TEKLİF YAPILDI”
* (İnce'ye adayların kesinleşeceği son günden önce teklif yapılsa farklı tablo olur muydu?) Orada değil ama teklif yapıldı. (14 Mayıs sonrasına dair bir teklif mi?) Öncesi de sonrası da dahil olmak üzere bir teklif yapıldı. (Teklif yapıldı ama üzerinde uzlaşılamadı?) Evet, öyle. O gün heyetler yan yanaydı, o gün bir teklif olmadı. Karşı tarafı suçlamayacağım, karşı taraf belki kendini haklı görüyordur.
* Benim karşı tarafı suçlama gibi bir hakkım yok. Herkesin iradesine benim saygı duymam gerekir. (İnce'nin iktidar tarafından desteklendiği iddiası) Muharrem Bey'e böyle bir haksızlık yapmak istemem. Biz sonuçta beraber çalıştık, bizim cumhurbaşkanı adayımızdı, grup başkanvekilliğimizi yaptı. Ben böyle haksız bir eleştiri yapmak istemem. (Farklı görüşleri bir araya getirirken İnce ile yan yana gelememek üzüyor mü?) Doğrusunu isterse üzdü tabi. Sonuçta ben Muharrem Beyin düşüncelerine saygı göstermek zorundayım. Ne için böyle düşünüyorsun diye benim genel olarak suçlamam asla doğru değil…
“KİME GİDİYOR BU PARALAR?”
* Birinci turda bu iş biter, bu toplumun sağduyusuna güvenin. Bu fikriyatlarla, felaketlerle nereye gideceğiz Allah aşkına ya. Bu işsizlikle nereye gideceğiz. Türkiye'nin bu cehennemden çıkması lazım, Türkiye cehennem çukurunda. Bakmayın siz saraya, oradakilerin keyfi yerinde. Yahu siz bir gidin bakalım, pazarda alışveriş yapan insanları bir görün.
* Nedir bu fiyatlar diye? Emekliye zam yapıyor, fiyatlara gelen zam çok daha yüksek. Kime gidiyor bu paralar? Kur korumalı mevduat gidiyor değil mi? Kur korumalı mevduat kimin parası, bir avuç insanın parası. Milyar dolarlar var, dünyanın faizini ödüyorsun. Bunlar bir de sözde faize karşı. Ya sen faizcilere hizmet ediyorsun, bilmiyor muyuz biz bunu? Biliyoruz.
“EMEKLİYİ İSTİSMAR EDEN SENSİN, HAKKINI VERECEKSİN”
* (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ‘Emeklileri emekli maaşı üzerinden istismar ediyor' sözü) Bunu ne zaman söyledi bir de, 2015'te. Ben emekliye 2 maaş ikramiye verilsin dediğim zaman ‘Siz istismar ediyorsunuz' dediler. Sonra ne oldu, emekliye 2 maaş ikramiye verdi mi? Verdi, ne kadar verdi? Uzun süre arttırmadı. En son 100 lira artırdı.
* Şimdi biraz daha artırdı. Ben en son ne söyledim, emekliye asgari ücret kadar. Şimdi bayramda Ramazan, Kurban Bayramı'nda ikramiyesi verilecek. Ne zaman, 2015. Hangi yıldayız, 2023. Yine aynı şeyi söylüyorum. 2 maaş ikramiye, ne kadar? Asgari ücret kadar. Aynı şeyi söylüyorum, hesabını ve kitabını kuruşu kuruşuna yaptım.
* Kurban Bayramı'nda cumhurbaşkanı olarak geldiğimde bütün emeklilerin hesabına 15 bin lira para yatacak… Emekliyi istismar eden sensin, emeklinin hakkını vereceksin. Hakkı ben savunuyorum, o şikayet ediyor, inanmayın diye. Hayır efendim, sana inanmasınlar. Ben o aylıkların tamamını Kurban Bayramı'nda emeklinin aylığına, 15 bin lirayı yatıracağım. Bay Kemal sözünden dönmez.
“5'Lİ ÇETELER İSTEMEDİ”
* (‘Adaylığıma engel olmak istediler' sözüyle kimi kastetti?) 5'li çeteler benim cumhurbaşkanı adayı olmamı asla istemediler. 418 milyar doları götürenler benim cumhurbaşkanı olmamı asla istemediler, kul hakkı yiyenler asla istemediler. Yolsuzluk yapanlar, kirlenen insanlar benim cumhurbaşkanı adayı olmamı istemediler. Ben pek çok çevrenin bunlar tarafından para ile beslendiğini gayet iyi biliyorum.
* Arkasında bunlar var, bunların para gücü, imkanları var. Bunlar herkesi satın alacaklarını düşünüyor ve büyük para döküyorlar. Allah şahittir, ne onların paralarının ne bir sentine ne de bir kuruşuna asla ihtiyacım yok. Nasıl yaşadıysam, gene yaşayacağım. Sarayda değil Çankaya'da yaşayacağım. Sade bir hayat süreceğim. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği Türkiye'yi hayal ediyorum ben. Hayalim ve özlemim bu.
“KİMİN PARASI HANGİ BANKADA BİLİYORUZ”
* Kalkınan bir Türkiye, sadece kendi bölgesinde değil Akdeniz havzasının en güçlüsü olacak bir Türkiye. Bunları yaratacağım, hiç endişem yok. Bunların tamamı olacak. Zengin, güçlü bir Türkiye. Sözü dinlenen, teknolojiye imza atan bir Türkiye. Bunu yapacağız. Para var dedim, o 418 milyarın da nerelere gittiğini ben çok iyi biliyorum. Türkiye'den kaçırılan paraların nerelere gittiğini, yurtdışındaki avukatlar ve hukukçularla görüştüm ben. Kimin parası hangi bankada kuruşu kuruşuna biliyorum.
* Belediye başkanlığı yapmış insanlar dahil. Yapanlar ve yapmış olanlar da dahil. Kimin parası yurtdışında, hangi bankada gayet iyi biliyorum. Onların tamamını getireceğiz. Ben bütün bunları belgeleyeceğim, yargıya teslim edeceğim. Yargı bunlara bakacak. Evet, yolsuzluk varsa bu paraları yurtdışından isteyecek. Biz kin ve öfke ile hareket edersek bunlardan farkınız kalmaz. Adalet diyorsanız, herkes için adalet. Ama adalet aynı zamanda haksızlık karşısında susmamaktır.
“KİMLERİ SATIN ALDIKLARINI GAYET İYİ BİLİYORUM”
* (Adaylığını engellemek için nasıl bir yol izlendi?) Ben onları çok iyi biliyorum, ben onların nerelerde, neler yatıklarını gayet iyi biliyorum. Kimleri satın aldıklarını gayet iyi biliyorum. Yeri ve zamanı gelir, onları açıklarız… Kimlerin, nasıl, nereden beslendiğini gayet iyi biliyorum. Bu devlet hepsini biliyor aslında.
* Bu devlette 27,5 yıl çalışan birisi olarak devletle bağımı koparmadım. Devletin içinde saygın, düzgün, ahlaklı insanlar, devletini seven insanlar binlerce var. Bunlar bütün olayları benim dışımda onlar da biliyor zaten. Onlar bildikleri için onlar da üzülüyorlar zaten. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletinin nasıl olur da bu hale düştüğüne onlar da şaşırıyorlar zaten.
“TÜRKİYE ZENGİN ÜLKE, 418 MİLYAR DOLARI IMF'DEN Mİ ALACAĞIM?”
* ‘Kılıçdaroğlu gidecek IMF'den para toplayacak.' Ne para toplayacak? Türkiye zengin ülke. 418 milyar doları ben IMF'den mi alacağım? Sen İngiltere'ye malları götüreceksin, sen gideceksin Manhattan'da 35 katlı gökdelenler yapacaksın, Muhammed Ali Clay'in çiftliğini satın alacaksın, burada evladın gönderecek milyon dolarları ABD'ye, ABD'deki vakıfta gene senin evladın olacak, o da milyon dolarları alacak.
* Bay Kemal de bunu seyredecek. Olur mu ya? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kim savunacak, ben savunacağım. Öyle milyon dolarları alıp götürdüm, bir daha geri getiremem. Hayır efendim, dünyanın hiçbir mahkemesi, uluslararası mahkeme bir devletin soyulmasına izin vermez. Bu konudaki belirlenen uluslararası kararları da çıkardım… Hepsinin belgesi var, dünya kadar belge var ama bu saatte yolsuzlukları tartışmanın şeyi yok. Ama hepsinin belgesi var.
“DEVLET ADAMI KİMLİĞİM VAR BENİM”
* (Kazanacak aday konumuna nasıl geldi?) Bir, yaşayışınızı kamuoyuna açtınız, ben böyle yaşıyorum dediniz. İki, geçmişinizi açtınız, benim geçmişim budur dediniz. Üç, samimiyetinizi açtınız, ben samimi bir insanım. Dört, devlet deneyimim var, devlet adamı arıyorsanız, buyurun devlet adamı kimliğim var benim. Beş, dışarı ile ilişkiler, dış politika, iç politika, Suriyeliler, Afganlar.
* Bunlarla ilgili düşüncelerimi gayet açık ve net anlattım. Yapılan haksızlıkları anlattım. Bunlar ilmek ilmek halkın hafızasında yer aldı. Bütün bunların hepsi samimi. Büyük ve hayali laflar değil. Sakin bir insanım, herkesi sağduyu ile dinlerim, hemen her şeye itiraz etmem. Bürokraside bize şöyle bir terbiye öğretildi, birisi aksine söylediğiniz bir şey üretiyorsa hemen yanıtlamayın, dinleyin, bir düşünün.
* Hafızanızda ölçün, biçin, tartın ondan sonra cevaplayın. Mantıklı eleştiri geliyorsa ona bakıyorum… Ben şuna da inanıyorum, hata insana özgü bir kavramdır. Hatasız kul olmaz diye şarkı bile vardı. Orhan Gencebay'ın. İnsanlar akılları ile bizim dışımızdaki canlılar iç güdüleri ile hareket eder.
“SAMİMİ BİR MÜSLÜMANIM”
* İsmail Müftüoğlu Bey, eski Adalet Bakanı. İstanbul Platformu'nun da yöneticisi aynı zamanda. Bir iftar yemeği verdi, orada akademik dünyadan insanlar vardı. Milletvekilleri vardı. güzel dualar okundu. Arkasından konuşmalar yapıldı. Sonra lokantanın iç bölümüne geçildi, daha önce de oradaydık zaten. Orada fotoğraflar çekildi. Yerde seccade olduğunu fark etmedim. İsmail Bey de fark etmedi.
* O da olsa uyarırdı. Kendisi eski Adalet Bakanı. Milli Selamet Partisi'nden. Sonra dendi ki, tamam. Doğru bir yanlışımız var burada. Fark edilmesi lazımdı. Fark edemedik. Bir de biz politikacılar yere çok az bakarız, hep karşıya bakarız. Öndeki koruma bizi uyarır, burada kaldırım var, çukur var, burada şu var diye bizi uyarır. Düşmemeye veya takılmamaya bizi uyarır. Şimdi biz dolayısıyla gelen kişilerle fotoğraf çektik. Eleştiri gelebilir. Ben kalkıp da bir suçlama yapmak istemem. Kimseye de yapmıyorum.
* Ben samimi bir Müslümanım, samimi bir Müslümanlara sığınıyorum, dedim. Ben gerçeklerden yola çıkarım, tuzak denen oldu, komplo denen oldu. Her şey oldu. Ama sonuçta bir gerçek var. O gerçeği benim başka gerekçeye sığdırmam bana yakışmaz. Ben samimi Müslümanım, herkesin kimliğine, inancına saygı duyan insanım. Dolayısıyla benim kalkıp onu gerekçelendirip başka şeylerle örtmeye çalışmam, samimi olmadığım gibi kanaat oluşur ki o kanaat haklı olur.
* Bu tamamen acaba biz Kılıçdaroğlu'nun yükselişini nasıl indirebiliriz, bu istismar aslında. Ama yapılıyor yani. Bunu kalkıp da özel şekli ile farklı bir yere koymak, istismar etmek doğru değil. Söylenmesi gerekeni söyledim, ne yapacaklar, kalkıp beni öldürecek, vuracaklar mı?.. İnancı istismar etmek doğru değildir. İnanç, kimlik üzerinden politika yapmak doğru değildir. Kimin Allah'a yakın olup olmadığını, kimin inançlı olup olmadığını sadece Yüce Yaradan bilir. Peygamber'e verilmeyen yetkiyi bunlar kullanıyorlar.
* Herkesin inancı Allah ile kul arasındadır, terazi Yüce Yaradan'dadır. Başka kimsede değil. Bu siyasete malzeme olmaz, siyasete malzeme olduktan sonra iş çığırından çıkıyor. Başka bir yere sürüklenmiş oluyor. Keşke aynı tepkiler kul hakkı yiyenlere, haram yiyenlere de yapılsaydı. Ayda 10 bin dolar siyasetçi için de yapılsaydı, kim bu siyasetçi diye sorsalardı. Keşke yapsalardı bunu. Bu ülkede çocuklar aç öldü, keşke onun için mücadele etselerdi. Bu yanlıştır deselerdi, bu çocuk niye açlıktan öldü diye sorsalardı. En büyük günahın kul hakkı yemek olduğunu da ben biliyorum, herkes biliyor.
“SAMSAT'A GİTTİ Mİ İKTİDAR?”
* (Deprem bölgesine iktidarın 1 yıllık vadi) Samsat'a gitti mi iktidar, Adıyaman Samsat'a. 7 yıl önce deprem oldu. Orada da dediler, 1 yıl içinde teslim edeceğiz diye. 7 yıldır konteynerde kalan var. Dinliyorlar mı biliyorum, yetkililer dinliyor mu? 7 yıldır Adıyaman Samsat'ta evleri yapılmayan aileler var. Niye yapmadınız, 7 yıl geçti. Şimdi tamamını 1 yılda mı yapacağız diyorlar? Tamamı yapılır. 300 bin konut, 7 yıl gerçeği orada. Ama biz yapacağız, depreme dayanıklı konutlar yapılacak. Tamamından 1 kuruş alınmayacak, güçlendirme yapılacak, güçlendirmeden de 1 kuruş para alınmayacak.
* 1 milyona yakın binanın ya yeniden yapılması ya da güçlendirilmesi lazım. Nasıl yapacaklar, çıkıp anlatsınlar. Niye anlatmıyorlar. Kaç ay geçti depremin üzerinden. Temel attılar, temellerini gördük. Biz hepsini depreme dayanıklı yapacağız. Anahtarını teslim edeceğiz. Ondan sonra diyeceğiz ki, devlet olarak bir kabahatimiz oldu, 42 kişi imza attı. Bunların 23 belgenin de tamamının doğru olmadığı çıktı ortaya. Ben onların tamamıyla ayrıca hesaplaşırım ama senin konutunu sana teslim ediyoruz diyeceğiz.
“GELSİN KARŞIMA SÖYLESİN”
* (Erdoğan'ın ‘HDP ile iş birliği var' açıklaması) Niye cesaret edip karşıma söylemiyor, gelsin karşıma söylesin. Ben de cevabını tak tak tak söyleyeyim. Akıl alacak şey değil. Bir teröre karşıyız. 50 sefer söyledik. 100 sefer söyledik, 1000 sefer söyledik. Gidip onlarla kucaklaşıp sohbet eden sensin. Biz teröre karşıyız, hiçbir partiyi de dışlamıyoruz.
* Öyle ise HDP'li milletvekili TBMM'yi yönetmiyor mu? Ne diyecek Erdoğan, söylesin bakayım. Ucuz suçlamalara artık milletin karnı tok. Teröre karşıyız, nereden, kimden gelirse gelsin. Çünkü terör bir insanlık suçudur. Kul hakkı yiyene oy vermeyin dedim. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyene oy vermeyin dedim. PKK terör örgütünün saldırısına uğrayan benim.
* El bebek gül bebek edilen de oydu. Akıl alacak şey değil. AK Partili kardeşlerimden de oy verecek olanlar var. Onlar da gidişattaki tehlikeleri görüyorlar, yanlışı görüyorlar. Geçmişte AK Parti’ye oy verenler bir daha oy vermeyeceğiz diyorlar. Kamplaşmadan kutuplaşmadan yorulduk. Siyaset, halka adanmışlıktır.