CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kanaat Önderleri, Muhtarlar ve STK Buluşmaları’nda konuştu. Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
"O zaman siyasetin konusu ne? Tarlaları ekip biçiyor muyuz? Alın teri döken kazanıyor mu? Siyasetin konusu budur. Türkiye'nin bölgede itibarı olmalı. Türkiye bu bölgenin, Orta Doğu coğrafyasının ve Avrupa coğrafyasının en saygın, en güçlü ülkelerinden biri olmak zorundadır. Avrupa Birliğine üye olmak istiyoruz ortada hiçbir şey yok. İçeride güzel nutuklar atıyoruz ama dışarıda halimiz nedir? Ben bunu anlatınca kötü adam olabiliyoruz. Biz kendi sorunumuzu kendimiz çözmek zorundayız.
Buranın bir tarım kenti olduğunu biliyorum. Gazi Mustafa Kemal'i Ankara'ya gelirken karşılayanların Haymanalıların ağırlığını da biliyorum. Bölgenin milli duygularının ne kadar yüksek olduğunun da farkındayım. Ciddi sorunumuz var. Herkesin karnının doyduğu ülke özlemi çekiyoruz hepimiz. Eğer burada, tarımla uğraşılıyorsa, çiftçinin alın terinin yere düştüğünde filizlenmesi ve çiftçinin kazanması lazım. Mazotun ne olduğunu biliyorum. Bu fiyatlarla çiftçi zarar ediyor. Çiftçinin zarar ettiği ortamda mümkün değil ülkeyi büyütemezsiniz. Ankara'nın Kızılay'ın da buğday, pancar, yulaf ekemezsiniz. Bunları kırsalda ekmek zorundasınız.
Bu devletin inşasında en büyük rolü oynayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 'Milli ekonominin temeli ziraattir' demiştir. Tüm dünyada tarım stratejik sektördür. Kim doyuracak karnımızı? Bu ülkenin bereketli toprakları ekilmezse buğdayı, mercimeği, canlı hayvanı, eti dışardan alırsanız kime çalışıyorsunuz o zaman? Bu cendereden Türkiye'nin çıkması lazım. Önce havza bazlı bir planlama yapacaksınız. Maliyet+makul kar eşittir taban fiyat. Bunun altına düşmeyecek.
Sizin bu iktidardan 2016 yılında bu yana 273 milyar lira alacağınız var. Ödenmesi gereken para ödenmedi.
Siyasette sorgulamayı yeteri kadar yapmıyoruz, hakkınızı da yeteri kadar savunmuyorsunuz. Sizin yasaya göre elde ettiğiniz bir hak var. O hakkı size siyasi otoritenin teslim etmesi lazım. Hakkınızı koruyun. Bizde iktidar olsak, bir başka partide iktidar olsa hakkınızı korumak zorundasınız.
Kırsal boşalıyor. Gençler kalmıyor kırsalda. Bu tablo öyle bir tabloyu ortaya çıkarıyor. Niye kalsın, geçinemiyor. Gençlerin kırsalda kalması için özel politikalar gerçekleştirmeniz lazım. 'Eğer sen kırsalda kalırsan çalışıyorsan senin sosyal güvenlik primini ben ödeyeceğim' demesi lazım. Şehrin varoşlarında ne yapacak bu insan? Kırsalda kalacak o zaman. Daha buna benzer pek çok uygulamayı hayata geçirebiliriz.
Çiftçilerle ilgili bizim 10 maddemiz var. TARSİM'in de yeniden düzenlenmesi lazım. Bizim sözümüz var onu da söyleyeyim. Allah nasip eder sizin oylarınızla iktidar olursak ilk bir hafta içerisinde çiftçinin borçlarının faizini sıfırlayacağız.
"DEVLET, İNTİKAM DUYGUSUYLA, İSRAFLA YÖNETİLMEZ"
Devlet akılla, bilgiyle, birikimle, ahlakla, liyakatle yönetilir. Devlet, intikam duygusuyla, israfla yönetilmez.
İsrafın bu kadar olduğu yerde dikiş tutmaz. Yılbaşında bütçe yaptılar, yılın ortası oldu bütçedeki rakamların tamamı bitti. Yılın ortasında ikinci bütçe yapıyorlar. Cumhuriyet tarihinde böyle bir şey hiç görülmedi.
Sosyal yardımları yapıyoruz muhtarın çoğu zaman haberi olmuyor. Eşit dağıtılması lazım ama bu bizim partili fakir olmasa da gidip yardımı yaparsanız bu olmaz. Muhtar aracılığıyla bu yardımları yaparsanız taşlar yerine oturur. Devletin yapacağı sosyal yardım bir şekliyle amacına ulaşır.
Belediye Meclis toplantılarına muhtarlar katılamazlar. Sizin mahalleniz ile ilgili bir karar alınacaksa o toplantıya katılmanız ve oy hakkınızın olması lazım. Böylece mahallenizle ilgili alınacak bir kararda sizin görüşünüzü almak zorunda kalsın.
Bu toprakların şehit kanlarıyla sulandığını konuşmamın başında belirmiştim. Türkiye, bölgesinde de dünyada da itibarlı bir ülke olmak zorundadır. Dış politika bu bağlamda çok önemlidir. Dışarıya karşı sözü dinlenen bir Türkiye olmak zorundadır. Bu ülkenin tarihi sıradan bir tarih değildir. Milli Kurtuluş Savaşı'nın verildiği bu topraklar sıradan topraklar değildir. Milli Kurtuluş Savaşı'nı verdikten sonra bütün İslam dünyasının kurtuluş savaşı verdiğini görüyoruz. Biz Cumhuriyet'i kurduk sonra o devletlerin tamamı Cumhuriyet oldular. Mazlum milletlere örnek olan bir ülkeyiz.
Bir politikacı dış politika ile ilgili konuşurken boğazında dokuz düğüm olduğunu unutmamalı. Söylediği lafın nereye gideceğini iyi bilmeli. İç politikada olduğu gibi yüksek perdeden atmamalı. 'Ey Suriye ben geliyorum'. Bu iş konuşarak olmaz ki. Rahmetli Ecevit ile Erbakan çıkıp 'Ey Yunanistan biz Kıbrıs'a geliyoruz' demediler. O davranış mı doğru?
"GİTTİN, BASTIN İMZAYI ÇIKTIN GELDİN"
18 ada işgal edildiğinde Lozan Anlaşmasına göre silahlanmaması gereken adalar silahlanırken ben 2017 yılında 'Niye bir tek laf söylemiyorsun?' derken kimsenin gıkı çıkmadı. İyi de sen neredeydin? Yeni mi öğrendin sen bunu? Dış işleri farklı bir şeydir. Derin diplomasi diye ayrı bir şey vardır. Bu işi diplomatlar götürür, son sözü politikacılar söyler.
'Papazı asla teslim etmem' deyip sonrasında papazı teslim edersiniz bu o kişinin itibarıyla ilgili bir olay olmaktan çıkar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin itibarı olarak ortaya çıkar. Çünkü konuşan kişi devlet adına konuşuyor. Aynı şey bugün iki ülkenin NATO'ya girişiyle ilgili. 'Başta kaldığım sürece asla giremezler' dedi. E ne oldu? Gittin, bastın imzayı çıktın geldin."