Türkiye’de yine KHK’lılara yönelik yüzlerce insanı ilgilendiren bir operasyon yapıldı. Sosyal medya da bunun gündem değiştirmek veya Ali Yerlikaya ve ekibinin yukarılara şirin gözükmek için yaptıkları bir operasyon olduğu yönünde bildirimler var. Sebep ne olursa olsun neticede yüzlerce insan ve aileleri şu anda büyük bir mağduriyet yaşamaktadır.
İnsanın en çok zoruna giden hususlardan biri, bu insanlara ‘Terörist’ denilmesi. Bu işleri organize eden yetkililer, bir terör örgütü nasıl olur, bunu çok iyi bildikleri halde KHK’lı bu insanlara ‘Terörist’ demelerine vicdan dayanmıyor. Hoş, onların bu iftiraları sadece artık adaletin sadece adının kaldığı bir ülke haline dönüşen zavallı yurdumuzda pirim yapıyor. O da bin bir türlü zorbalık, dayatmalarla.
Farklı parametrelerle markaja alınmış bir kısım üçüncü dünya ülkeleri dışında, gerçek demokrasiye, hukuk sistemine sahip hiçbir gelişmiş devlette bu kasıtlı iftiralara inanılmıyor.
Yıllardır bu hareketin içinde bulunan, hizmet eden veya teşrik-i mesai kurmuş sayısız insanın vicdanı da bu iftirayı kabul etmiyor. Bu işin içinde olan yüzbinlerce insan gerçekten de bir ‘Terörist’ yapı içinde olduklarına inansalar, çoktan bu işleri bırakır, rahatlarına bakarlardı. Fakat durum öyle değil. Zira şimdiye kadar bu hareketin kurumlarında yetişmiş, ders ve sohbetlerine katılmış milyonlarla insan, en dar dairedeki ders ve sohbetlerde, istişarelerde bile ‘Terör, Terörist’ düşüncesine altyapı olabilecek en küçük bir konuşma veya bir organizeye şahit olmamıştır. En mahrem! denilen görüşmelerde bile bütün konular; bir insanın nasıl namaza başlayacağı, Rıza-i ilahiyi kazanmak için neler yapılması gerektiği, Hizmet İnsanı ‘nasıl olunacağı, ülke ve insanımıza, tüm insanlığa nasıl hizmet edilebileceği, toplumsal problemlerin nasıl çözüleceği, cehalet, fakirlik ve toplumsal ayrışmalara nasıl çareler üretilebileceği, vesaireden başka bir şey değildi.
Hiçbir Hizmet insanı, şimdiye kadar katıldığı toplantı ve görüşmelerde hiddet, şiddet ve yıkıcılıkla alakalı bir derse sohbete şahit olmamıştır. Hatta çocukluğundan beri bu hizmet kurumlarında kalmış, yetişmiş kişiler vardır. Bunlardan hiçbiri böyle bir duruma şahit olmamıştır. Eğer bu tür durumlar olsaydı, 15 Temmuz sözde darbesine kadar mutlaka bunlar dışa kamuoyuna sızacaktı. Devlet veya istihbarat bunları mutlaka bilecekti. Hatta bu delillere çok ama çok ihtiyaçları vardı. Zira yıllardan beri bu kurumlarda yetişen çağdaş, bilim ve dini bir hakikatin iki yüzü gibi gören, ülke ve insanını seven, onu yüceltmek için her türlü fedakarlığa katlanmaya hazır olan böyle bir neslin önünü kesmek için bunları kullanmaya muhtaçtılar. Fakat yıllarca yapılan baskın ve incelemelerde buna dair en ufak bir delile rastlayamadılar. Çünkü onlar tertemizdi. Bırakın silah, uyuşturucu vesaireyi, sigara bile içmiyorlardı. Ahlaklı, çalışkan ve başarılı idiler. Her şeyleri kanun ve mevzuata uygundu. Onları suçlu ilan edebilmek ve onlardan kurtulmak için ‘Hukuksuz’ bir ortama ihtiyaç olduğu meselesi, en önemli ağızları tarafından defalarca televizyon programlarında ifade edildi. Onun içindir ki bu hizmetle münasebeti olan hiçbir kimse ,kendisinin ‘Terörist ‘olduğuna inanmadığı gibi aynı zamanda vicdanen de müsterihtir. Zira ülke ve insanının zararına bir şey yapmış değillerdir.
Çünkü onların hiçbiri ‘Terörist Eğitimi’ almamıştır. Bilakis onlar ‘İnsanı Yaşatma, Yaşatmak için Yaşama’ dersi almışlardır.
Aslında AKP ve onun propagandalarına inanmış gözüken belli bir kesim dışında halkın vicdanı da bu kuru iftiraya inanmış değildir. Çünkü onlarda ehl-i vicdandır. Yıllardır tanıdıkları, sevdikleri bu insanlara birilerinin kalkıp, sabahtan akşama ‘Terörist’ yaftasını yamamaya/takmaya çalışmasına prim vermeyecekleri açıktır. Evet, kamu vicdanı ortalıkta estirilen terör ve korku atmosferinden dolayı bu kanaatlerini açıktan söyleyemeseler de, aslında KHK ve Hizmet insanlarının mağdur edildiğinin, iftiraya uğradıklarının çok iyi farkındadırlar. Çünkü her birinin hizmet ve hizmet insanına, az da olsa bir tanıklığı olmuştur. Halkın bu safsataya inanmadığını çok iyi bilen bu işin elebaşları, haklılık patlamasının önüne geçmek için toplumun üstünden korku kılıcını eksik etmemektedirler. Fakat er ya da geç hakikat bir gün gümbür gümbür kendini ifade edecektir.
Eskiden insanımız çocuklarını hizmet kurumlarına verir, çocuklar orada hem dünyalarını hem de ahiretlerini kurtaracak imanı, edebi, terbiyeyi, Allah’a anne babasına, büyüklerine, vatan ve milletine karşı sevgi ve saygıyı kazandıran bir eğitim -öğretim alırlardı. Ya şimdi öyle mi?
Eskiden devlet okullarında sigara içme oranlarını merak eder, yüzde şu kadarmış denilince, oranlar çok düşük olmasına rağmen üzülürdük, neslimiz mahvoluyor diye... Şimdiler de okul ve sokaklardaki gençlerimizin uyuşturucu kullanma oranlarını duyunca insanın çıldırası geliyor. Hizmet hareketi eğitim vasıtasıyla sigara ve uyuşturucuya adeta savaş açmış ve bunda da büyük ölçüde başarılı olmuşken, onlara ‘Haşhaşi ‘diyenlerin sebebiyet verdikleri durum gerçekten de ibretamizdir.
Hizmet Hareketine ‘Terör Örgütü’ diyenler şimdilerde gerçek örgütlerle; sokak çeteleri, mafya, uyuşturucu baronları, bahis oyunları, bebek mafyası, çek senet mafyası, silah tüccarları, kadın ticareti, dinci radikal gruplarla yüz yüze geldi ve onlarla mücadele etmek zorunda kaldılar. Tabi ki kendileri de bu terör örgütlerinin bir parçası değillerse. Siz misiniz, terör örgütü olmayana terör örgütü diyenler? Alın size terör örgütleri, gibi bir durumla karşı karşıya kaldılar.
Şimdilerde pek çok vatan evladı, gerek işsizlikten gerek eğitimsizlikten gerek tuzağa düşürülmekten dolayı bu kirli yapıların birer parçası haline gelmiş, ya başında ya ortasın da ya da bir tarafında, maalesef bu şer yapılar için çalışmaktadırlar. Eskiden derse, sohbete giden nesillerin yerini, şimdilerde uyuşturucu dağıtmak, birini dövmek veya öldürmek için, gizli kapaklı toplantılarda, duman altı mekanlarda buluşan gençler almıştır. Eskiden kalem, kitap tutan eller şimdiler de silah, uyuşturucu tutmaktadır. Geçmişte camiye, dershaneye, eve giden gençler, şimdilerde bara pavyona, kafe ve kahvehanelere, uyuşturucu satan yerlere doluşmaktadırlar. Eskiden bilim adamlarını, alimleri, öğretmenleri takip eden nesiller şimdilerde mafya babalarını, hırsızları, çete üyelerini takip etmekte ve onlara özenmektedirler. Cins dimağlar, zeki insanlar, bilgisayar uzmanları eskiden ‘Ülke ve insanı için nasıl hizmet edebilirim?’ diye düşünürken, şimdilerde bir kısım grupların kıskacında bankalardaki hesapların nasıl boşaltılacağına, kısa yoldan nasıl zengin olunacağına vs. kafa yormakla meşgul durumdalar.
Bunları sıralamak, mutlaka insanımızı üzmektedir, doğru. Fakat mukayese yapmadan, zıddını göstermeden bazı hakikatleri anlatmak da imkansız. ’Eşya ve hadiseler zıtları ile anlaşılır ‘kuralı genel bir kuraldır.
Bugün belli bir yaşta olan insanımızın, geçmişle bugün arasında bir mukayese yapma imkanı vardır ve bunu mutlaka yapmalıdırlar. Dün ‘Terörist ‘diye yaftalanarak tutuklanan kişiler halkın gerçek dostları, onların hizmetkarları olan kişilerdir. Bu iyi ve güzel insanlar ‘Temiz’ oldukları için yani sadece varlıkları ile rüşvete, yolsuzluğa, adam kayırmaya vs. mani oldukları için, ‘Kirlilere’, ‘Kirli ve Pis’ işlerle uğraşanlara geçit vermedikleri için bu sıkıntılara maruz kalmaktadırlar. AKP ve kirli zihniyeti toplum içinde suçu ve günahı yaygınlaştırarak herkese, bulaştırabildikleri kadar bulaştırma gayretindedirler. Onların bu hareketi, kişileri ve toplumu yönetenleri kirli hale getirmiştir. Onlara bu suç ve günah düzenine sahip çıkmadıkları takdir de bir gün yargılanacakları ve hapishanelere tıkılacakları korkusu verilmektedir. Onun içindir ki suça ve günaha bulaşmamış ‘Temiz’ kalabilmiş insanlardan tedirgin ve rahatsız olmaktadırlar. Tıpkı Lut (as)ın kavminin inananlardan rahatsızlık duyma sebeplerini açıklarlarken ‘Şüphesiz onlar (Ahlaksızlığa bulaşmamış) çok temiz insanlar’ (A’raf,82) demek suretiyle rahatsız oldukları gibi.
Aslında ‘Ülke ve insanına kim iyilik, kim kötülük yapmakta’ denildiği zaman, bu yönüyle Hizmet Hareketi ve KHK’lılar, bugün bir turnusol kağıdı vazifesi görmektedirler. Bilerek, bilinçli bir şekilde KHK’lılara, Hizmet insanına düşmanlık yapanlar, aslında ülke ve insanına da düşmanlık yapmaktadırlar. Onlara sahip çıkanlar da bu ülke ve insanının gerçek dostları durumundadırlar.
Evet, bu insanlar bugün bir mağduriyet içindedirler. Fakat hak eninde sonunda tecelli edecek ve Allah müfterileri ayan beyan ortaya çıkaracaktır. Halka düşen ise dua, müfterilere inanmama, masum insanlara ve arkada bıraktıklarına maddi manevi sahip çıkma, uyanık olma, oyuna gelmemedir.