Anayasa Mahkemesi (AYM) kolu ameliyatta zarar gören kişinin açtığı davanın 9 yıl sürmesi nedeni ile makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Yüksek Mahkeme, başvurucuya 8 bin 650 lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi.
Kolunun kırılması sebebiyle gittiği İstanbul İstinye Devlet Hastanesi'nde gerçekleştirilen operasyon sonucu vücudunda yüzde 45 fonksiyon kaybı olduğunu öne süren vatandaşın açtığı dava 9 yıldır bitmedi. Adli yargıda davanın reddedilmesinin ardından devreye giren İstanbul 7. İdare Mahkemesi, M.S.'in kolunda meydana gelen fonksiyon kaybının İstinye Devlet Hastanesi'nde gerçekleştirilen operasyondan kaynaklandığı, operasyonu gerçekleştiren doktorun özensiz davranışı nedeniyle idarenin kusurlu bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verdi. Davanın temyiz incelemesi sürerken M.S., Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu. Yüksek mahkeme, M.S.'ye 8 bin 650 lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
M.S. isimli kadın, kolunun kırılması sebebiyle 2005 yılı Ekim ayında İstinye Devlet Hastanesi'ne müracaat etti. Hastanede gerçekleştirilen ameliyat sonrası kolunda fonksiyon kaybı olduğunu öne süren M.S., avukatı kanalıyla geçirdiği operasyonda gerekli dikkat ve özenin gösterilmediği, bu nedenle kolunda işlev kaybı meydana geldiği, operasyonu gerçekleştiren doktorlar tarafından kendisinden haksız olarak para talep edildiği iddiasıyla 24 Ekim 2005'te Sarıyer (Kapatılan) 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde Sağlık Bakanlığı ile doktorlar D.D. ve M.A. aleyhine tazminat davası açtı. 16 Kasım 2006'da kararını açıklayan Mahkeme, davalı doktorlar D.D. ve M.A. hakkında Sarıyer Kaymakamlığı ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yapılan soruşturmalar sonunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğine dikkat çekerek, davalıların görevlerini ihmal ettikleri veya kusurlu oldukları yönünde bir ceza kararının olmadığı ve haksız para talep ettiklerine ilişkin bir delilin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine hükmetti.
Kararın temyiz edilmesi üzerine devreye giren Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Sağlık Bakanlığı'na yönelik iddiaların hizmet kusuruna ilişkin olduğuna vurgu yaparak, idarenin hizmet kusurundan doğan davalarda idari yargı yerinin görevli olduğuna dikkat çekti. M.S.'in kolunun işlevini yitirdiği iddiasıyla ilgili olarak doktorların kişisel kusurunun bulunup bulunmadığına ilişkin Adli Tıp Kurumu'ndan alınan rapor sonucunda karar verilmesi gerektiğini hatırlatan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel mahkeme kararını bozdu. Bu gelişme üzerine Sarıyer 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kapatılması üzerine davaya İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesi baktı. İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesi, 26 Eylül 2013'te açıkladığı kararla; Sağlık Bakanlığı yönünden davanın görevsiz yargı yerinde açıldığına, davalı doktorlar D.D. ve M.A. bakımından ise kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarında doğrudan kamu görevlilerine dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine hükmetti. Temyiz edilmeyen karar 9 Kasım 2013 tarihinde kesinleşti.
Bunun üzerine M.S., İstinye Devlet Hastanesi'nde gördüğü tedavi sırasında işlenen hizmet kusurundan dolayı vücudunda yüzde 45 fonksiyon kaybı oluştuğu iddiasıyla 19 Kasım 2013'te İstanbul 7. İdare Mahkemesi'nde Sağlık Bakanlığı aleyhine tam yargı davası açtı. Adli Tıp Kurumu raporu ve dosyadaki bilgi ve belgeler kapsamında kararını açıklayan mahkeme, M.S.'in kolunda meydana gelen fonksiyon kaybının İstinye Devlet Hastanesi'nde gerçekleştirilen operasyondan kaynaklandığı, operasyonu gerçekleştiren doktorun özensiz davranışı nedeniyle idarenin kusurlu bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verdi. Kararın temyizi ve yürütmesinin durdurulması istemi üzerine dosya Danıştay'a gönderildi. Temyiz incelemesi sürerken M.S. 6 Aralık 2013'te makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia ederek AYM'e bireysel başvuruda bulunarak 50 bin lira maddi ve 50 bin lira manevi tazminat talep etti. M.S.'nin tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin dokuz yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya manevi tazminat ödenmesi gerektiğine hükmetti.
M.S.'nin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasını kabul edilebilir bulan AYM, başvurucuya 8 bin 650 lira manevi tazminat ödenmesi gerektiğine karar verdi. Yüksek Mahkeme, başvurucu tarafından yapılan 198,35 lira harç ve bin 500 liralık vekâlet ücretinin de iade edilmesine hükmetti. CİHAN