Bankalara kredi limiti dolan, kara deftere alınan tüketicilere borç veren aracı kurumlara tepkiler artıyor. Tüketici Sorunları Derneği (TÜSODER) Genel Başkanı Aydın Ağaoğlu, afişlerle ilan vererek, SMS ve mail göndererek kredi önerileri sunan bu kurumları tefecilik yapmakla itham ediyor.
Ağaoğlu, burada kamunun da etkin denetim yapamadığından yakınıyor ve "Teftiş ile görevli olanlar, halkın gördüğünü neden görmez?" diye soruyor.
Türkiye'de bankalar denetim dâhilinde, yasal faiz oranlarıyla borç veriyor. Borç için kredi limitinin dolmaması, sabit maaşın olması şart koşuluyor. Buna karşılık yasal olmayan faiz oranları ile verdiği krediyi ipotekle teminat altına alan aracı kurumlar var. Söz konusu kurumlara tepkili olan TÜSODER Genel Başkanı Aydın Ağaoğlu, Cihan'a yaptığı açıklamada kanunlara göre ödünç para verme ve alma hakkının Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) onaylı müesseselere tanındığını vurguluyor; "Bunun dışında kalan birey ve kurumlar, ödünç para veriyorsa bu; tefecilik oluyor. Tefecilik de suç olup müeyyidelere konudur. Yani ekonomik sorununu gidermek için ödünç para alanlar kanun dışı faaliyetin ortağı haline gelir." ifadelerini kullanıyor.
Aracı kurumlara borçlananların tehditlere maruz kalabileceğini anlatan Ağaoğlu, şöyle devam ediyor:
"Öyle ki bu tehditler, bireylerin ekonomik değerlerinin ellerinden alınmasına neden olduğu gibi hayatını tehlikeye sokabilir. Açıkçası bu tür faaliyet yürüten şirketler, tefecilik eylemini yaparken borçlunun tüm varlığını ellerinden alabilecek şartları temin etmekte ve herhangi müşkülle karşılaştıklarında ölüm tehdidi dâhil kanun dışı yolları denemektedir."
Ağaoğlu, şu aşamada kredi aracı kurumlarıyla ilgili denetim sorununun bulunduğundan dert yanıyor. TÜSODER Genel Başkanı, şunları kaydediyor:
"Madem bunlar izinsiz kredi veriyor, sorumlu merci BDDK devreye girmeli, bir şeyler yapmalı. Burada denetim zafiyeti olduğu görülüyor. Yani niye duruyor BDDK? Yaptırımlar da zayıf. Gerçi yaptırımların zayıflığından yakınıyoruz ama yaptırım, etkinken de kullanılmıyor. Çünkü BDDK'dan izin almadan yürütülen bu faaliyetler ekonomik yaptırımlar içermeli hatta hapis ile sonuçlanmalıdır. Bu da mı caydırıcı değil? Yakalarsa tefeciyi hapse attırıyor etkin kanun yetmiyor. Onun için etkin denetim mekanizması hayata geçirilmelidir. Bu anlamda bir tembellik var. Teftiş faaliyetleri yapılamıyor. Teftiş ile görevli olanlar halkın gördüğünü neden görmezler?"
Aydın Ağaoğlu, bankalara borçlu olan; kara deftere alınan tüketicilerin aracı kurumlara başvurduğunu belirtiyor.
"TELEFON, MAİLLERİMİZİ ELDE EDİP SATANLAR VAR"
Bu tüketicilere SMS ve maille erişildiğine temas eden Ağaoğlu, şu uyarılarda bulunuyor:
"Maalesef kimlik numaralarımızın, iletişim verilerimizin onayımız olmadan birilerinin eline geçtiğini görüyoruz. O birilerini biz biliyoruz. Hatta bu tür verileri ele geçiren bir cep telefonu bayii bana bunu fatura karşılığı temin ettiğini karşılığında 200 lira ödeyerek 50 bin adresi faturalı olarak aldığını belirtti. Yani fatura, iletişim verilerinin satılmasını legal hale getirmez. Tabii bu yöntemle elde edilen veriler ile her birimize SMS ve mailler gönderilebilmekte, tefecilik ve dolandırıcılık yapılabilmektedir. Hâlbuki Tüketici Kanunu'nun 61. maddesi tüketiciyi aldatıcı veya onun tecrübe noksanlıklarını istismar edici reklamları men etmiş ve bunların yayından kaldırılması ve yaptırımla karşı karşıya kalmasını öngörmüştür. Tüketici Kanunu; bu tür reklamların durdurulmasını, para yaptırımı uygulanmasını tekrar halinde savcılığa suç duyurusunda bulunulmasını öngördüğünden Reklam Kurulu bu tür sahtekârlara karşı tedbir almalıdır. Çünkü bu yetki Reklam Kurulu'nda."
CİHAN