Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)'nun yılın ilk yarısına ilişkin verilerine göre sektörün en büyük fon kaynağını oluşturan mevduatlar, geçen yılın sonuna göre yüzde 6 oranında artış göstererek 1 trilyon 116 milyar TL'ye ulaştı. En büyük aktif kalem olan krediler ise yüzde 6,6'lık artışla 1 trilyon 323 milyar TL'ye yükselerek mevduatı yine solladı. Rakamları değerlendiren Yaşar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Serpil Kahraman Akdoğu, "Kredilerin mevduatı aşan seyri ülkemiz için pek yeni bir durum olmasa da varılan nokta, sinyal niteliği taşıyor. Türkiye'de mevduatlar, kredilerin gerisindeki seyrini sürdürüyor. İlerleyen zaman neler gösterecek bilinmez ancak orta vadede de görünüm değişmeyecektir. Sonuç olarak, Türkiye tasarruf yap(a)mıyor." dedi.
TÜRKİYE VE EGE'DE DURUM NE?
Kredinin mevduata oranının bankacılık sektöründe önemli bir risk göstergesi olarak kabul edildiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Akdoğu, "BDDK verilerine göre yılın ilk yarısında yüzde 69'la Zonguldak, yüzde 79'la Tunceli ve yüzde 89'la Aksaray olmak üzere yalnızca üç ilimizin toplam tasarruflarının, nakdi kredileri fonlayabildiğini görüyoruz. Kredilerin, tasarruf mevduatına oranı açısından en yüksek olduğu ilimizse yüzde 372 ile geçen yıl da olduğu gibi Gaziantep. Ege Bölgesi'nde ise kredinin tasarrufa oranı en yüksek olan il yüzde 211 ile Denizli. Muğla yüzde 110 ile fonlamada en başarılı ilimiz, İzmir'in ise yüzde 125 ile şehirler bazında yüzde 169 olan Türkiye ortalamasının gerisinde seyrettiğini görüyoruz. Merkez Bankası ile uluslararası finans ve kredi derecelendirme kuruluşlarının da yakından izlediği, kredi/mevduat oranlarının sınırlandırılması için Güney Kore'nin yüzde 100 barajı yaptırımında olduğu gibi Merkez Bankası'nın da birtakım yaptırımlara gitmesi bekleniyor. Keza bankacılık sektörü de şişkin kredi talebini fonlayabilmek üzere aktif-pasif kompozisyonunu uyarlama yoluna başvuruyor." diye konuştu.
KREDİ KARTINDA DURUM
Bireysel kredi kartı kullanımı rakamlarını da ele alan Yrd. Doç. Dr. Serpil Kahraman Akdoğu, "Yılın ilk yarısı itibariyle yine il bazında, ortalama kullanım tutarı 925 milyon TL'ye ulaşmış durumda. Risk bazlı değerlendirmelere göre ise bireysel kredi kartları da dahil olmak üzere bireysel kredilerin toplam kredilerdeki payı 365 milyar TL olarak görülüyor. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi raporuna göre İzmir, Ankara ve İstanbul'un ardından bireysel kredi riski 25.4 milyar TL ile en yüksek üçüncü il olurken Van'ın ise riski en fazla artan il olarak açık ara öne çıktığı görülüyor. Kişi başına düşen toplam borç tutarı ise 15 bin 800 bin TL." dedi.
KREDİ KARTI SAYISINDA BÜYÜK ARTIŞ
Bankalararası Kart Merkezi'nin (BKM) verilerine göre 2014 yılı itibariyle 200 bin adet artan kredi kartı sayısının, bu yılın henüz ilk yarısında 4 kata ulaşarak, 800 bin adet artış gösterdiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Akdoğu, "Kredi kartıyla toplam harcama tutarına baktığımızda ise geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 15'lik bir artışla 250 milyar TL'ye ulaşmış durumda. TÜİK Hane Halklarının Tüketimi verilerine göre hane halkının, tüketiminin yüzde 24'ünü kredi kartı kullanarak gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bireysel kredi kartlarında kart hamili sayısının 20.5 milyona ulaştığı ülkemizde, geçmiş yıllar dikkate alındığında ve ilk 6 ayda eklenenlerle sistemde toplam 2 milyon 547 bin kişi, bireysel kredi veya bireysel kredi kartını ödememe durumundan yaklaşık 15 milyar TL ile yasal takip sürecinde bulunuyor. Finansal işlemlerden yararlanma oranı ile nüfusun yaş dağılımını da hesaba katarsak, durumu daha net görebiliriz." diye konuştu.
KREDİ KARTINI NASIL KULLANMALI?
"Geçtiğimiz aylarda, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's de döviz kurları en kırılgan ülke olarak Türkiye'nin altını çizmiş ve batık kredi oranının yüzde 4 ile küresel krizde tepe noktası olan yüzde 5'lere yaklaşacağı tahmininde bulunmuştu." diyen Serpil Kahraman Akdoğu, önerilerde de bulundu. En temel önlemin bilinçlendirme olduğunun altını çizen Akdoğu, "Öncelikle alınacak önlem, kredi kartı sayısını teke indirmek. Kartın limitini kısıtlamak da otomatik olarak harcamalarımızı azaltacaktır. Kredi kartı kullanımımız, aylık gelirimizle paralellik göstermeli ve hesap kesim dönemlerinde borcun tamamını kapatmalıyız. Kredi kartından nakit çekim işleminden ise özellikle kaçınılmalı. Kredi kartlarından nakit çekim, en maliyetli seçenek. İşlem ücreti ve günlük faiz gibi ücretlendirmelerle, tüketici kredilerine göre daha dezavantajlı. Kısa bir zaman diliminde faiz, anaparayı geçer hale gelebilir. Bu gibi kısa vadeli ve düşük tutarlı nakdi gereksinimler için tüketici kredileri tercih edilmeli. Kredi kartına yapılan ödemeler, sırasıyla varsa önce nakit işlem, geçmiş dönem borcu ve güncel tutarı kapatmak olmalı. Daha yüksek tutarlı nakit ihtiyaçlar için, ferdi destek kredisine başvurulmalı ve yine aynı şekilde olabildiğince vadeyi kısa tutmak amaçlanmalı. Yalnızca faiz oranları değil, kredinin toplam maliyeti üzerinden karşılaştırma yapılmalı. Kredilerde borç erken kapatılsa dahi faizin yalnızca cüzi bir bölümü düşer. Bu nedenle, başlangıçta vadeyi uzun tutarak, 'İzleyen dönemde kredi taksitini fazla öderim veya erken kapatıp faizi elimine ederim.' yaklaşımı yerine, kredi temin aşamasında doğru vade oranı seçilmeli. Döviz cinsi borçlanma ise genel olarak tercih dışı bırakılmalı." dedi.
CEBİNİZDE OLMAYAN PARAYI HARCAMAYIN
Para harcamayı seven bir toplum olduğumuzu ancak ortalama gelir seviyesine göre borçlanmanın kimi zaman da bir gereklilik olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Akdoğu, "Kuşkusuz öncelikle tüketim eğilimlerimizi gözden geçirerek, rasyonel bir şekilde bütçe dengemizi yapılandırmak daha etkin bir çözüm olacaktır ama en temel şey ise cebinizde olmayan parayı harcamaktan kaçının." diye konuştu. CİHAN