Harun Odabaşı / Kronoshaber.com
Piyasalar artık krizin ne zaman geleceğinden ziyade nereden geleceğine odaklanmış durumda. 2001 krizi malum bankalar üzerinden derinleşti.
Sadece marka değeri bile milyonlarca dolar edecek olan Pamukbank, Demirbank gibi pek çok banka battı, bir kısmı da direkten döndü.
Devlet garantisi olduğu için on milyarlarca dolarlık zarar kamunun sırtına yüklendi. İhlas Finans örneğinde olduğu gibi o dönemin yaraları bugün bile kanamaya devam ediyor.
Amerika’da Bill Clinton dönemi için yaygınca kabul edilen bir ekonomik yaklaşım vardır. İnternet sektöründe yaşanan büyük ivme küresel krizi en az 10 yıl ötelediği savunulur. 2008 küresel krizi kastediliyor.
Türkiye için de benzer bir yaklaşım geliştirilebilir mi?
İthalatın ihracatından çok fazla ise, bizim gibi ülkelerde bir cari açığın çevrilmesi ya borçla yada sıcak para ile olur. AKP geçen 16 senede dış borç stoğunu 4 kat büyüterek 450 milyar dolara çıkarttı. Yetmedi her yıl yaklaşık 50 milyar dolarlık bir sıcak para ekonomiyi fonluyor.
‘İç piyasadaki hareketlilik nasıl sağlanıyor?’ sorusuna cevap aradığımızda 2006 yılından bu yana konut sektöründeki canlılığın piyasaları domine ettiğini söyleyebiliriz. Müteahhitler son 10 sene altın dönemini yaşadı.
Herkes sektörün cazibesine kapılınca en büyük illerimizden en küçük ilçelere kadar büyüklü küçüklü müteahhit ordularımız oldu. 1980’lerde tekstil sektörü ile büyüyen iş adamlarının hemen hepsi inşaat sektörüne yöneldi.
20 yıldır krizlerle baskılanan sektörde büyük bir talep patlaması yaşandı. Özellikle enflasyonun tek haneli rakamlara inmesi ve 10 yıllık düşük faizli konut kredilerinin başlaması ile konut üretimi ve satışları tarihinde görmediği rakamlara erişti. İlk yıllarda sektör çok tatlı karlar elde etti. Bire üç bire dört gibi anormal karlardan söz ediliyor.
Bu dönemin hiç bitmeyeceğini sanan sektör sakinleri durmayı beceremeyince şu anda 1,5-2 milyon civarında konut hazır halde satılmayı bekliyor. Ancak talepte korkutucu bir düşüş var. Özellikle Araplar Türkiye’den elini eteğini çekince daireleri elden çıkarmak imkansız hale geldi.
Bankalar artık uzun vadeli konut kredisi vermediği gibi konut faizleri de eski cazibesini kaybetti. Konut projelerinin borçlanılarak finanse edildiğini hesaba kattığımızda inşaat sektörünün bir korku tüneline girdiğini söylemek mübalağa sayılmaz.
Masayı devirmek her iki tarafında işine gelmediği için şimdilik diplomatik dil kullanılıyor. Hatta sektörün en yetkili isimleri bile papatya falı açmaya bile başlamışlar. Önce hangi iş adamının iflasını açıklayacağı konusunda.
Sonuç olarak şunu diyebiliriz; 2001 krizinde en zayıf halka finans piyasalarıydı. Şimdi ise en zayıf halka konut sektörü görünüyor.