Saygı Öztürk 'Vize diye fişliyorlar' başlıklı yazısı şöyle:
Türk vatandaşları 122 ülkeye eğer vize alabilirse gidebiliyor. 52 ülkeye ise vatandaşlarımız vizesiz giriş yapabiliyor. Son dönemlerde Türkiye'ye vize uygulayan ülkelerden canımızı çok acıtan, onurumuzu kıran adımlara tanık oluyoruz. “Hay ülkeniz de, hay vizeniz de batsın” deyip isyan edenimiz de az değil.
ABD ve İngiltere'nin, Türk Hava Yolları'yla yolculuk yapanların cep telefonu dışında elektronik cihazları yanında bulundurmasını yasaklaması ülkemize yeni bir darbedir. Irak, Suriye, İran için uygulanan yaptırımlar Türkiye için de geçerli hale getirildi. Unutmayın, bunların devamı, yeni yaptırımlar da gelecektir. Uçaklarla ilgili getirilen yasak, bunun bir başlangıcıdır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ABD ve Avrupa Birliği'yle (AB) sıkça karşı karşıya geliyor. Yaşanan her gerilim, Türk vatandaşlarının aleyhine gelişiyor. Örneğin, bir Avrupa ülkesine gitmek isteyen vatandaşımız üç-beş günde vize alabilirken, şimdi 15 günden önce vize almaları olanaksız hale geldi. Hele ABD'den vize alabilmek hiç ama hiç kolay olmuyor. Önceden vize vermediklerine herhangi bir sebep göstermiyorlardı. Şimdi, “Neden vermediniz?” diye sorulduğunda, “Ülkenizdeki siyasi karışıklıklar” diyorlar.
Vize alabilmek için yapılan başvurularda, birkaç ülke dışındakiler fazla bir şey istemezlerdi. Bugün neredeyse tüm batı ülkeleri istemedik bir şey bırakmıyorlar. Maaş bordrosunu istemek zaten sıradan bir durum. Bankalarda ne kadar paranız olduğu, para hareketlerini, hesap dökümlerini elin adamı istemekle kalmıyor, çalıştığınız yerin faaliyet alanıyla ilgili belgeler, imza sirküleri, sicil gazetesindeki kayıtlarınızla da iş bitmiyor. Sizden ayrıca vukuatlı nüfus kayıt örneği de isteniyor. İstenenlerden onca belgeden birisi eksik olursa, vize başvurunuzu kabul etmiyor.
İstenenlerden sadece birkaç örnek yazdım. Açıkçası onlar istedikçe istiyor… Peki ne oluyor bu belgeler? Türk vatandaşları fişleniyor, herkesin arşivi tutuluyor. ABD ise aldığı belgeleri vizeden sonra iade ediyor. Çünkü, onların gelişmiş teknolojisi zaten bütün bilgilerinize hakim…
Türkiye'den ayrılan ayrılana
Yakın bir döneme kadar Türkiye'den yabancı ülkelere daha çok vasıfsız işçi durumunda olanlar gitmek için başvuruyordu. Ancak durum çok değişti. Şimdi de doktorundan mühendisine, işletmecisinden sanayicisine kadar üst gelir grupları ülkemizden ayrılıyor. ABD ve AB ülkelerine vize için başvuranlar, başvurduktan sonra dönmeyenlerle ilgili araştırma da böyle bir tabloyu ortaya koyuyor. Gidenlerin, Türkiye ile gönül bağı asla kopmadığını geçmişte yaşananlardan da biliyoruz.
Hollanda, Almanya başta olmak üzere değişik ülkelerle yaşanan gerilimler vize başvurularıyla ilgili kararları da etkiliyor. Vize Danışmanı Emrah Özdemir, “Hollanda ile gerilim yaşandığı günlerde Hollanda Büyükelçiliği vize işlemlerini kapatmıştı. Şimdi ise vize başvurularını kabul ediyor, ancak sonuçlandırmıyor. Şu anda yapılan bütün başvurular vize merkezinde işlem yapılmadan bekletiliyor” diyor.
Hele ilk başvuruysa
Vize için ilk kez başvuranların işi daha zor. Vize Danışmanı Emrah Özdemir, sıfır pasaportla başvuranın bankada yüklü bir parası olması koşulunun da arandığını anlatıyor. Eğer, bankada paranızı danışmanınız az buluyorsa, önce bunu artırmanız gerekiyor. Aksi halde hiç vize alma şansınız yok. Hele hele daha önce vize başvurusu yapıp da, herhangi bir ülkeden “ret” kararı çıkmışsa, diğer ülkelerden de en az iki yıl vize almanız kolay kolay mümkün olmuyor.
Vize alabilmenin bu kadar zor olduğu dönemde, hükümet en az 10 bin dolarlık ihracat yapana “yeşil pasaport” verilmesini öngördü. Bu pasaportlar bir yıllığına verilecek, eğer belirlenen rakamın altında ihracat yaptıysa pasaportu alınacak.
Aslında AKP'nin 2002 seçim vaatleri arasında sanayi ve ticaret odasına kayıtlı olanlara vize verme planı vardı. Avrupa Birliği, bu girişime karşı çıktı, “Eğer yeşil pasaport uygulamasını yaygınlaştırırsanız yeşil pasaport verdiklerinize de vize uygularız” dedi.
Maliye Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı bürokratları bir araya geldi, 30 milyon doların üzerinde ihracat yapanlara yeşil pasaport verilmesini uygun buldu. Ancak bu kadar ihracat yapanların o yıllardaki sayısı da 500'ü bile bulmuyordu. Bunun üzerine hükümet halk oylaması öncesinde rakamı 10 milyona düşürdü.
Sakın buna sevinmeyin. Bu ülkenin vatandaşının onuru kırılırken, vize için inim inim inletilirken, sınırlı sayıdaki ihracatçıya yeşil pasaport versen ne vermesen ne? Bu ülkenin milyonlarca insanına eziyet çektirilirken bunu birilerinin başarı gibi göstermesi de ayıptır ayıp…