Dinî ilimler ve kültür dergisi Yeni Ümit ile Arap dünyasına hitap eden Hira Dergisi’nin Fırat Kültür Merkezi’nde düzenlediği sempozyumda, İslam dünyasının sorunları ve çözüm yolları ele alındı.
Açış konuşmasını yapan Yeni Ümit Dergisi Koordinatörü Ergün Çapan, dinî değerlerin hafife alındığı bir dönemden geçildiğini ifade etti. “Dinin temel değerleri ile oynamak Müslümanlığın genleri ile oynamak demektir.” dedi. Hindistanlı Prof. Dr. Mevlana Hamidullah, İslam’ın, başta Müslümanlar olmak üzere herkese yeniden anlatılması gerektiğini belirterek, “Şu anda modern bir hiddet söz konusu. Pek çok insan çarpık anlayışlara bağlanıyor. Bundan kurtulabilmek için herkese ilim ve hikmet dilini kullanarak İslam’ın özünü anlatmak gerekiyor.” diye konuştu. Moritanyalı Prof. Dr. Halil Nahvi, hayvanlara ve tabiata karşı özen gösterilmesi gerektiğini vurguladı: “Efendimiz (sas) savaşta bile ağaç kesmeyi haram kılmış. İnek, arı, karıncadan bahsediyor Kur’an. Allah’ın (cc) kutsal gördüğü şeylere saygı göstermemiz lazım.” Faslı Şeyh Abdullah bin Medeni de kutsala saygının insanın fıtratında bulunduğunu ifade etti. “İnsanların hayatında kutsallar canlı olduğu zaman kan dökülmez.” yorumunu yaptı.
Dini ilimler ve kültür dergisi Yeni Ümit ile Hira dergilerinin ortaklaşa düzenlediği ‘Uluslararası Kutsala Saygı Sempozyumu’ dün Fırat Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Yerli ve yabancı birçok İslam aliminin katıldığı programda, ‘Allah ve Ulûhiyet Hakikatine Saygı’, ‘Kur’an Ayetlerine ve Peygamberlere Saygı’nın yanı sıra alimlerin dindeki yeri ve önemine dikkat çekildi. İslam dünyasının sorunlarına çözümler sunulan oturumlarda ayrıca münazara usulü ve âdabının nasıl olması gerektiği anlatıldı.
Kur’an tilaveti ile başlayan programın açış konuşmasını yapan Yeni Ümit Dergisi Koordinatörü Ergün Çapan, yaşadığımız süreci, dinin değerlerinin hafife alındığı bir dönem olarak nitelendirerek, “Dinin temel değerleri ile oynamak, Müslümanlığın genleri ile oynamak demektir.” dedi. Kur’an ile sünnetin emir ve yasaklarının ‘din, can, akıl, mal ve nesil’ olmak üzere beş esası korumak için olduğunu belirten Çapan, bunların en başında da dinin geldiğini vurguladı. Ardından şu ifadeleri kullandı: “Peygamberlere ve din adına son noktayı koyan Peygamber Efendimiz’e (sas) iman, Müslüman olmanın bir esasıdır. Aynı zamanda peygamberlere ve Peygamber Efendimiz’e iman eksenli saygı ve hürmet Allah’a saygıdır. Peygamberlere noksanlık, kibir isnat etmek, iman dairesinin dışına düşmek gibi bir tehlikeli durum arz etmektedir. Kur’an ayetlerini hafife almak, insanı hem dairenin dışına çıkarır hem de vahyin bereketinden mahrum bırakır.” Ergün Çapan, şu sözleri ile de alimlere saygıya dikkat çekti: “Müslümanların dinlerini doğru anlayıp doğru yaşamaları Peygamber vârisi Rabbani alimlerin rehberinde olmuştur. İslam’ı bir bütün halinde yaşama gayretinde olan, yüce mesajın kalp ve ruh hayatında yaşatılmasını temsil eden manevî rehberlerin, ruh mimarlarının kıymetini bilip onlardan istifade edilmesi de onlara uyma ile olur.”
Fas’tan gelen Şeyh Abdullah bin Medeni, kutsalların korunmadığı takdirde zulmün hakim olacağı uyarısında bulundu. Medeni, şöyle konuştu: “İslam’daki kutsallığa baktığım zaman birtakım hususiyetler gördüm. Birincisi, İslam’daki şeair, fıtratın ihtiyaçlarını karşılıyor. Kutsal dediğimiz şeyler hayatımıza hayat olursa, fıtratın sesini dinlemiş oluyoruz ve fıtratın çağrılarına cevap vermiş oluyoruz. Dolayısıyla her fıtrat, her insan kutsallara saygı duyar. Bu, her insanın derinliklerinde var olan bir gerçektir. Bütün insanlığı fesattan, bozgunculuktan korumak istiyorsanız şeair-i kutsalı korumanız gerekiyor. Bu sayede, evrensel bir koruma sağlanmış oluyor. İnsanların hayatında kutsallar canlı olduğu zaman kan dökülmez. İnsanlığı korumak istiyorsak kutsalları korumamız lazım. Yoksa zulüm hakim olur. İslam dünyasının esas bir ruha uyanması lazım. İslam dünyasının ruhu kutsallardır. Kutsalların kaynağı, özü Kur’an’dır. Kur’an da ümmetin özüdür. Bugün İslam dünyasının yeniden ayağa kalkması için, yeniden dirilmesi, yeniden basiretinin açılması için ve yeniden kulağını açıp yeniden duyması için bu ruha ihtiyacı vardır. İşte bu ruh İslam dünyasını harekete geçirir. Onun hayat kaynağıdır. Ne yazık ki bu ruh bugün birtakım hasarlara uğramıştır. Hastadır. Ve İslam dünyasının bazı parçalarında bu ruh tamamen yok olmuştur. Cenab-ı Hak bize bu ruh ile, Kur’an ile hitap ediyor. Eğer size diriltecek bir sesle seslendiğimde Kur’an’a ve resulüne cevap verin. Bu ruhu kaybettiği zaman ümmet ölür. Bu ruh zayıfladığı zaman o zaman ümmet dediğimiz o büyük beden de zayıflar. Bu ruh yeniden Müslüman bedenine gücü ve enerjisi ile döndüğü zaman bedeni harikulade olur ve sebepler üstü olur. Tıpkı birinci nesil Asr-ı Saadet’te olduğu gibi, bu ümmet harikuladeliklere mazhar olabilir. Buradan İslam dünyasına seslenmek istiyoruz. Ne olur Allah ile münasebetlerimizde sıradanlıktan çıkalım. Bir topluluk iç dünyalarında değişmedikten sonra Allah onları değiştirmez. Dolayısı ile alışkanlıklarımızdan sıyrılalım, Kur’an ümmeti olalım. Çünkü Cenab-ı Allah zaaflarımızdan sıyrılmamızı istiyor. Eğer biz sıradanlıktan çıkarsak Allah bizi yeryüzünde aziz eyleyecek. İnsanlık, vahyi duymak istiyor. Gönül dili istiyor. Soluklanmak istiyor. İnsanlık Kur’an’ın soluklarına susamış durumda.”
Prof. Dr. Suat Yıldırım’ın başkanlık ettiği oturumda Prof. Dr. Muhit Mert, Prof. Dr. Muhittin Akgül ve Prof. Dr. Ali İhsan Yitik sunum yaptı. Oturumda, ‘Allah ve uluhiyet hakikatine saygı, İslam’da peygamberlere saygı, değişik din ve kültürlerdeki insanlara saygı’ konuları ele alındı.
Kutsallara saygıyı kaybettik, yeni bir zihin inşası şart
Sempozyumun ‘Allah ve uluhiyet hakikatine saygı, İslam’da peygamberlere saygı, değişik din ve kültürlerdeki insanlara saygı’ konularının ele alındığı oturuma Prof. Dr. Suat Yıldırım başkanlık etti. Kutsiyetin her şeyden önce Allah’ın sıfatı olduğuna dikkat çeken Yıldırım, “Allah’ı kutsamak, onu kemal sıfatları ile tanıyıp ulûhiyet makamına yakışmayan her türlü noksanlıktan, ve her türlü nitelikten tenzih etmektir. Yine Allah’a ait bir sıfatı da bir başka mahluka vermek haramdır. Allah’ın kutsiyetine aykırıdır.” dedi. Prof. Dr. Muhit Mert de günümüzde dinî kavramların sıradanlaştırıldığına dikkat çekti. Sekülerliğin lisana oturduğunu belirten Mert, “Cenab-ı Hakk’a gösterilmesi gereken saygı gösterilmiyor. Birincisi dilde, ikincisi davranışta saygısızlıkta bulunuyor. Kaynağı ise zihin. Yeni bir zihin inşası gerekiyor. Bu değişim ise en başta iman öğretiyle mümkündür.” ifadelerini kullandı. Dinler tarihi uzmanı Prof. Dr. Ali İhsan Yitik de tüm dinlerin temel hedefinin insandaki hayvanî dürtüleri ıslah ederek daha iyilerini ortaya çıkarmak olduğunu kaydederken, İslam’da peygamberlere saygı hakkında sunum yapan Prof. Dr. Muhittin Akgül, şöyle konuştu: “Bu yüzden Yüce Mevla her dönemde peygamber göndermiştir. Onlar en doğru yolu gösterir. Çünkü özenle seçilmişlerdir. Her peygamber, kendinden öncekini kabul eder ve saygı duyar, kendisinden sonra geleni ise tasdik eder. Allah Resulü kendinden önceki peygamberlere saygıyı bizzat kendisi göstermiş ve ümmetine örnek olmuştur. Bu da tüm peygamberlerin hürmete layık olduğunu gözler önüne seriyor.”
Hocaefendi, bize sevgi dilini öğretti
Prof. Dr. Tahir Fal (Senegal):Kutsallar dediğimiz şey modern hayatın, ruhunun manasıdır. Toplumsal barış ve dayanışmanın kaynağıdır. Yeryüzünde pek çok hayra vesiledir. Bu kutsalların korunmasına yönelik önemli bir şey yapmak gerekiyor. O da nedir, kutsallar ile gönüllerimiz arasındaki bağların korunması gerekiyor. Biz Afrika kıtasının en batısındayız ve dünyanın dört bir tarafındaki Müslümanları seviyoruz. Çünkü Fethullah Gülen Hocaefendi, bize sevgi dilini öğretti. Ve biz Allah için birbirimizi sevmeye başladık. Ve bu sevgi, saf ve Allah içindir. Dolayısı ile sevgi denizleri doldurdu, çölleri yemyeşil hale getirdi.
Prof. Dr. Mevlana Hamidullah (Hindistan):Günümüzde Müslümanlar İslam’a çok muhtaç bir halde. İslam’ın başta Müslümanlar olmak üzere yeniden anlatılması gerekiyor. Günümüzde tüm sistemler iflas etmiş, toplumsal sıkıntılar artmış durumda. Şu anda modern bir hiddet söz konusu. Bazı Müslümanlar yeni bir irtidatla karşı karşıya. Pek çok insan çarpık anlayışlara bağlanıyor. Ne yazık ki cahiliye döneminde görülen durumlar bugün yeniden yaşanıyor. Bu durumdan kurtulabilmek için azimle herkese ilim ve hikmet dilini kullanarak İslam’ın özünü anlatmak gerekiyor. İslam dünyası ne yazık ki duyarlılığını kaybetti ama ümitvarız. Özellikle Türk kardeşlerimizin dünyanın değişik yerlerinde yaptıklarını görüyoruz. Hizmet’in bu noktada çok önemli bir misyonu var.
Prof. Dr. Hasan Mennai (Tunus):Kutsala saygı duymak bir erdem, yüksek bir edep ve ahlaktır. Ancak günümüzde kutsal olan kavramlara savaş açıldı. Kıblelerin birincisi olan Mescid-i Aksa, ağlama duvarına çevrildi. Kutsallar, kavramlar değiştirildi. Şu anda dinin mukaddesatına saygısızlığı görüyoruz. Bazıları Kur’an ile alay ediyor. Biz Kur’an ümmetiyiz, Kur’an bizi dönüştürdü.
Doç. Dr. Cüneyt Eren:Kur’an’ı ne kadar tanırsak, Allah’a olan muhabbetimiz artar. Cenab-ı Hak, ayetlerde Kur’an’dan bahsederken kullandığı kelimeleri özenle seçmiştir. Kur’an ayetlerini hafife almak, dinden çıkarabilir. Kur’an’a saygı, önce O’nu sevmek ve O’na karşı olan vazifeleri yerine getirmekle olur.
Prof. Dr. Muhammed Harrubat (Fas):Şu anda Efendimiz’e, sahabeye ve İslam’a yeterince saygı gösterilmiyor. Kutsallar, değişik saldırılara maruz kalıyor. Böyle bir kültür yayıldı. Bazı çevrelerde hatta geleneğe dönüştü. Bu konuda ilim adamlarına çok büyük görev düşüyor. Ehl-i takva ve sünneti benimseyenlerin konuşması gerekiyor. İlim adamlarının konuşması fevkalade zarurettir.
Prof. Dr. Süleyman Dükur (Sudan): İslam düşmanları, direkt İslam ile mücadele etmez. İslam’ın bayrağını kim taşıyorsa onu gözden düşürerek İslam’a zarar verirler. Alimler bu yüzden önemlidir. Bazı alimler, İslam âleminin derdini taşır. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin gayretlerine bakıyorum. Hedefi, ümmetin medeniyetini yeniden inşa etmek. Bu çok önemli. Zaman akıp gidecek, tarih bizi ezip geçecek. Allah bize soracak, Hakk’a destek vermek için nerede durdun diyecekler. Bizim de alimleri yüceltmemiz gerekiyor. ZAMAN