İstanbul’un en büyük meydanlarından biri olan Abide-i
Hürriyet Meydanı’nın 1949 yılından beri kendilerine ait olduğunu öne süren Rum asıllı iki
Türk vatandaşı Manol ve Yosif Lindiridi kardeşler, 50 dönümlük
araziyi geri almak için
dava açtı.
Halen biri
Atina’da, diğeri
İsviçre’nin Baden şehrinde yaşayan Lindiridi kardeşlerin
avukatı
Abdullah Demirhan, açtığı davada, müvekkillerine ait arsanın kamu kurumları arasında bölüştürüldüğünü iddia etti. Abide-i Hürriyet Meydanı’nın bulunduğu arazinin bir kısmının İstanbul Belediyesi adına kaydolduğu, bir kısmının da
Karayolları Bölge Müdürlüğü’nce istimlak edildiğinin belirtildiğini savunan Avukat Demirhan, müvekkillerinin adına tapuya kayıtlı olan gayrimenkulün, devlet kuruluşu da olsa bir kuruma geçmesinin Türk Medeni Kanunu’na göre mümkün olmadığını savundu. Meydanın karayolları adına kaydedilen kısımda
Boğaz Köprüsü’nün yolu, kamulaştırılan bir kısımda da okul yapılırken, kalan kısım miting meydanı olarak kullanılıyor.
Yarım asır önce
yurt dışına kaçtılar
1960’lardaki siyasi kaostan etkilenen Lindiridi kardeşlerin yurt dışına gitmek zorunda kaldıklarını, bu sırada gayrimenkulleriyle ilgili yapılan işlemlerden haberleri olmadığını ileri süren Avukat Demirhan, devletin mirasçılara herhangi bir bedel ödenmediği belirtti. Lindiridi kardeşlerin annesi Victoria Lindiridi’nin 1968’de yaptığı hukuki mücadelenin reddi ile sonuçlanmasının üzerinden 39 yıl geçtikten sonra yeniden açılan davada, arazinin rayiç değerinin faiziyle davalılardan tahsili istendi.
Kandilli’de yaşayan Rum asıllı
aile
Davalık arazi Lindiridi kardeşlerin 1968’de ölen anneleri Victoria Lindiridi tarafından başka bir Rum’dan 1949’da satın alındı. Yaklaşık 165 dönümlük arazinin üçte birinin satın alınmasının ardından 1966 yılında kadastroya geçildi. Kadastronun yapılması ile birlikte arazinin tamamı çocuk parkı ve
mezarlık yapılacağı gerekçesiyle belediyenin üzerine geçirildi.
1977’de İstanbul Belediye Başkanı Aytekin Kotil zamanında arazinin 20 dönümlük bölümü 10 bin liraya Karayolları’na satıldı. Bu bölüm Boğaz Köprüsü’nün ayaklarına bağlanan yollar ve E-5 Karayolu yolu olarak düzenlendi. Arazi üzerine ayrıca bir okul ve
İSTOÇ deposu yapıldı. Meydana ayrıca bir Adliye Binası yapılıyor.
Enver ve
Talat Paşalar yatıyor
Abide-i Hürriyet
Osmanlı’nın son döneminin özgürlüğün ve aydınlığın simgesi sayılıyor. Anıt, 31
Mart Vakası olarak bilinen meşrutiyet karşıtı ayaklanmanın bastırılması sırasında şehit olanların anısına yaptırılmıştır. Yapımına 1909’da başlanmış 1911’de bitirilmiştir. Anıt I.
Ulusal Mimarlık Üslubu’nun tanınmış mimarlarından
Muzaffer Bey’e aittir. Anıt havaya atış yapan bir top şeklindedir. Örme taştan yapılan bu
anıtın alt zemininde şehit olan askerler gömülüdür. Ayrıca Sadrazam ve Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa Türbesi ile Mithad Paşa’nın ve Talat Paşa’nın ve Enver Paşa’nın mezarları da anıt çevresi içindedir. Enver Paşa’nın kemikleri 1996’da
Tacikistan’daki mezarından alınıp buraya gömülmüştü.
VATAN