Zaman Gazetesi yazarı Ali Ünal, mukaddes mekanlarda ve bazı kutlu zamanlarda edilen duaların kabul olabileceğinden bahisle çok kazançlı zamanlara dikkati çektiği yazısında ''hem İslâm’ın istikbali, hem de ebedî istikbal âhiretimiz adına ileride hasretle anacağımız çok güzel, çok bereketli günleri yaşıyoruz'' dedi. Ünal ayrıca detayda çok ilginç bir bilgi de vererek üst düzey bir siyasînin çocuklarının kendisine karşı durup, Cemaat’e yapılanları tasvip etmedikleri haberini aldığını ve bu kişilere tavsiyelerini ilettiğini anlattı.
İşte o yazıdan ilgili bölüm
(...)
Kur’ân, Fetih Sûresi’nde Peygamberimiz’in şahsında, en azından Hudeybiye Anlaşması gününe kadar Ashâb içine girenlerin, Hudeybiye’de bulunanların, İslâm’a olan hizmetleri sebebiyle geçmiş ve gelecek günahlarının bağışlandığını, yani, onların Cehennem’e sebep olabilecek amellerden korunacakları garantisi verir (48: 1–2, 29). Bedir Ehli’nden Hatıb ibn Beltea’nın (r.a.) ciddî bir hatasına duyulan tepki karşısında Peygamber Efendimiz (s.a.s.), “Ne biliyorsunuz? Belki Allah, Bedir Ehli’nin bütün günahlarını affetmiştir.”; yine Hz. Osman’ın (r.a.) kritik bir zamanda çok ciddî infakı karşısında “Osman, bundan sonra hangi günahı işlerse işlesin, günahı ona zarar vermez (yani Osman, onu Cehennem’e götürebilecek amellerden artık korunmaya alınmıştır).” buyurur.
Hz. Allah (c.c.), Kur’ân’da Tahrim Sûresi’nde Hz. Asya’yı (r.ah.) Firavun’un karısı olmasına rağmen imanını tam koruyup, Firavun’un amellerinden de uzak durması, Hz. Meryem’i (r.ah.) gözüne tek bir haram manzara girmeyecek ölçüde ırz ve iffetini korumuş olması sebebiyle mü’min kadınlara örnek gösterir ve bu iki mübarek kadın, hadis-i şerifte Cennet kadınlarının en büyüğü 4 kadından ikisi olarak zikredilmiştir. Evet, bazı zamanlarda bazı ameller, insanın ebedî hayatını kurtarmaya yeter. İçinde yaşadığımız şu günler, o zaman dilimlerindendir ümidini taşıyorum.
Bundan dolayı, mahut, üst düzey bir siyasînin çocuklarının kendisine karşı durup, Cemaat’e yapılanları tasvip etmedikleri haberini aldım. Haberi getirenlere şunu söyledim:
“Kendisine karşı dünyadaki babalık vazifesini ma’ruf üzere yerine getirsinler; fakat yaptıklarını asla tasvip etmediklerini ve Cemaat’in haklılığını ve mazlumluğunu açıkça, bilhassa medya üzerinden ilan etsinler. İnşâallah Hz. Asya’nın arkasında haşrolunabilirler; nitekim, günümüzde İslâm’a hizmet ederken, ırz ve iffetleri üzerinde titreyen bacılarımızın da Hz. Meryem’in, çektikleri ızdıraplara da şükürle katlananların Hz. Hatice (r.ah.) ve Hz. Fâtıma (r.ah.) annelerimizin arkasında haşrolabilecekleri ümit edilir. Evet, hem İslâm’ın istikbali, hem de ebedî istikbal âhiretimiz adına ileride hasretle anacağımız çok güzel, çok bereketli günleri yaşıyoruz.