Din Sosyolojisi Uzmanı Taha Ünal, Muharrem ayının 2 farklı yönüne dikkat çekti ve bu noktaları "toplumda ayrışmaya sebep olmak için" kullananlara karşı önemli bir tavsiyede bulundu.
Aşure ayı mı, yoksa Muharrem ayı mı?
Bir marketin eve gelen reklam broşüründe aşure ayınız bereketli olsun yazıyordu. Bu yazı aslında toplumumuzun muharrem ayı ve aşure gününe yüklediği anlam bakımından oldukça manidar. Toplumun büyük bir kısmı muharrem ayını aşurelerle anıp hatırlarken, bir diğer kısmı da matemlerle hüzünlerle anıyor.
Aşure,
Arapça 10 manasına gelen “aşara” kelimesinden türemiş olan bir isimdir. Bugüne aşure denmesinin sebebi de hicri ayların ilk ayı olan muharrem ayının 10. gününe denk gelmesidir.
Hadis kitaplarında geçtiğine göre ise aşure gününe bu ismin verilmesinin sebebi bu günde Cenab-ı Hakk'ın on
peygamberine on değişik ikram ve ihsanda bulunmuş olmasıdır. Bu on ihsan ve ikramdan dolayı aşure günü bütün
ilahi dinler tarafından da kutsal addedilip farklı hayır ve hasenatlarla değerlendirilmiştir.
Ancak aşure günü bütün bu manevi berraklığının yanında kerbela gibi acı bir olaya da şahit olmuştur. Muharrem ayının onuncu gününde Peygamberimizin (S.A.V) sevgili torunu Hz. Hüseyin çok acı bir şekilde şehit edilmiştir. İşte bu noktada ciddi bir kırılma meydana gelmekte. Toplumumuzun bir kesimi aşure gününü aşure tatlılarıyla değerlendirip hatırlarken, diğer bir kesim ise başta Hz. Hüseyin'in kerbeladaki acısı olmak üzere on iki imamın acılarını anlamak ve tatmak için muharrem matemi tutmaktadırlar.
Hz. Hüseyin, Peygamber Efendimiz'in (S.A.V) ismini bizzat kendisinin koyduğu, arkada kalanlara emanet ettiği sevgili torunudur. Ehl-i Beyti sevmek ve onlara uymakla alakalı Peygamberimizin (S.A.V) onlarca hadisi var. Dolayısıyla Hz. Hüseyin'in
Kerbela'da yaşadığı elim olay ilk başta bir insan olarak sonra da
Müslüman olarak alevi-sünni demeden herkesin ortak yarası.
Her mü'min bu olaya üzülür. Ancak geçmişe kader gözüyle bakılır. Geçmişte insanın iradesinden kaynaklanan hatalar olmuşsa da bunlardan
ders çıkarılır ve aynı hatalar tekrar edilmemeye çalışılır. Dolayısıyla bu olayları bir yas merasimine dönüştürmenin hükmü tartışılır ancak yaşanan acıları hiç hatırlamamak ve bir insan olarak vicdanda bu acıyı hissetmemenin de insanlıkla ne derece alakalı olduğu ayrı bir
tartışma konusu.
İslam'da mezhepler bir ağacın farklı dalları mesabesindedir. Hepsinin beslendiği kök İslam köküdür. Hristiyanlık'ta olduğu gibi farklı bir din gibi değildir. Ancak sesi çok çıkan bazı kesimler bilerek veya bilmeyerek İslam'ın farklı yorumlarını farklı birer dinmiş gibi sunma gayreti içerisindeler. Bu gayretler de toplumda ayrışmaya sebep olmakta.
İşte cumartesi başlayacak olan Muharrem ayı ve daha sonra gelecek olan aşure gününe, velev ki mezhebimiz farklı bile olsa insanlık ve Müslümanlık ortak paydasından bakabilirsek, kötü niyetlilerin hevesleri kursağında kalacak, tarihte yaşanan acı olaylar tekerrür etmeyecektir.