İnsanoğlunun tarihin ilk dönemlerinden itibaren rahat yürüyebilmek için kullanmaya başladığı
ayakkabılar, ayakları korumasının yanı sıra kimi zaman protestolarda kullanıldı, kimi zaman da sosyo
ekonomik durumun göstergesi oldu.
Türk kültüründe de kendisine yer bulan ayakkabılar, ''Kundurama kum doldu atmaya
kürek gerek,
nazlı yarin yanında yatmaya yürek gerek'' gibi pek çok maniye konu olurken, Anadolu'da evlenmek isteyen gencin halini anlatmak için babasının ayakkabısına çivi çakması gibi uygulamalar da bulunuyor.
Bir ayakkabı sevdalısı olan Mehmet Akbacakoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ''Gelecek nesillere, torunlarıma bırakabileceğim en güzel
miras'' dediği, dünyada sadece
İtalya ve Fransa'da bulunan ''Ayakkabı
Müzesi''ni
Türkiye'de de açabilmek için çalışmalarının sürdüğünü söyledi.
Ailesinin
Ankara'da 4 kuşaktır ayakkabıcılıkla uğraştığını anlatan Akbacakoğlu, şu an 4 bin adetten fazla olan ayakkabı koleksiyonunu yapma fikrinin, yıllar önce babasının yaptığı bir ayakkabıyı, bir arkadaşının dükkanında bulmasıyla başladığını belirterek, ''1950'li yıllarda babamın diktiği ayakkabıyla karşılaştığımda büyük bir heyecan duydum. Daha sonra bu bende bir merak haline geldi. Dünyanın çeşitli yerlerinde
antikacıları gezerek ayakkabılar topladım. O kadar çok ayakkabı biriktirdim ki, sonunda ayakkabının tarihteki serüvenine herkesin şahit olmasını istedim ve ayakkabı dünyası müzesini kurmaya karar verdim'' dedi.
Akbacakoğlu, Ankara Şaşmaz'daki Ayakkabı Dünyası Genel Müdürlük Binasında geçici olarak sergilenen ayakkabıların, Müzeler Genel Müdürlüğü'nün yer göstermesinin ardından İstanbul'a taşınarak halkın ziyaretine açılacağını dile getirerek, şunları kaydetti:
''Müzede ayakkabıların ilk örnekleri olan
çarıklar,
gümüş ve sedef işli saray takunyalar, kader mahkumlarının yarım yüzyıl önce işlediği boncuk
terlikler, Türk filmlerinde kullanılan
apartman topuklu sandaletler, ilk
yerli üretimlerimizden olan 'Soğukkuyu'
lastik ayakkabıları, kopçalı mesler, Afgan gelin ayakkabıları,
Erzurum yöresine ait altı çivili ayakkabılar, Eskimoların giydiği botlar, dünyaca ünlü sporcuların ayakkabıları,
balık derisinden yapılan ayakkabılar,
Hollanda köylülerinin giydiği sabolar ve
yemenilere rastlamak mümkün.''
-ÇANAKKALE SAVAŞI'NIN RUHU BU AYAKKABILARDA
Çanakkale Savaşı'nda subayların giydiği çizme ile askerlerin giydikleri çarığın, müzenin en önemli eseri olduğunu kaydeden Akbacakoğlu, ''Ecdadımızın hangi zorluklardan geçtiğini anlamak isteyen bu ayakkabıları görmeli. Ayakkabının eskiyen tabanı otomobil lastiğiyle kaplanmış, kenarları çivilerle tutturulmuş. Askerlerimiz bu çarıkları aç kaldıklarında ıslatıp yemişler. Çanakkale'nin ruhunu, savaşın hangi imkansızlıklarla kazanıldığını görmek isteyenler kesinlikle bu ayakkabıları görmeli'' diye konuştu.
Akbacakoğlu, müzede bulunan en eski ayakkabının, antika pazarlarında gezerken bulduğu,
parmak arası terliklere benzeyen deriden yapılan bir terlik olduğunu dile getirerek,
ağaç tabanlı ve hala sağlam olan bu terliğin, nereden geldiğini, kime ait olduğunu bilmediğini kaydetti.
SANATÇILARA VE SİYASİLERE ÇAĞRI
Mehmet Akbacakoğlu, Türk filmlerinde kullanılan ayakkabıları arayarak bulduğunu, ancak bunların yeterli olmadığını ifade ederek, ''Siyasilerden ve
sanatçılardan da ayakkabılarını müzemize bağışlamalarını bekliyoruz. Müzedeki ayakkabıların bir kısmını bizler arayıp bulduk. Bazılarını müze açılacağını duyan vatandaşlar bağışladı. Ancak ulaşamadığımız ayakkabılar da var. Türkiye tarihine damgasını vuran sanatçı ve siyasetçilerimizin de müzeye ayakkabılarını bağışlamalarını rica ediyoruz. Böylece bizlerden sonraki nesillerde onları tanıyıp yad edebilsin'' dedi.