“Biz ölürsek mezarımızı okulumuzun bahçesine kazın”
CENGİZ ERCİYAS: 'Belki böyle bir fırtına gelir, eser gider ama biz o zaman Mezarı Şerif'teydik.'
MUSTAFA AYDIN: 'Bizim bahçeye düşmüş 93 tane bomba. Bunların bir tanesi patlamaz mı? Bir tanesi patlamamıştı bunların.'
ABDÜLKADİR AKTI: 'O çatışma ortasında gelip bizi sormaları gerçekten o zaman bizi çok duygulandırmıştı,'
CELALEDDİN ÖZER: 'Ağlayarak hepsi bir şey yazdılar, dediler ki, hocam biz o zaman vasiyetlerimizi yazmak istiyoruz.'
Yukarıdaki cümleler Afganistan’da eğitim sevdalılarının yaşadıkları durumu anlatan sadece kısa küçük bir kesit aslında… Yeşeren Ümitler belgeseli, Afganistan konulu ikinci bölümde 1990 lı yılların ortasında Afganistan’a giden eğitim hareketinin temsilcileri ile birlikte bu küçük kesitin eksik kalan parçalarını tamamlayarak büyük resmi ortaya koymaya çalışıyor. Bütün yabancıların dahası Afganistan’ın kendi insanlarının ülkeyi terk ettiği veya terk etmeyi düşündüğü bir ortamda öğretmen ve belletmenlerin neden bu ülkede kaldıklarının psikolojik alt yapısı ön plana çıkartılıyor. İlk öğrenciler de bu psikolojiyi anlatmada yardımcı rol üstleniyorlar. Veliler ise çocuklarındaki gelişimi ifade ederken hala şaşkınlıklarını koruyorlar. Bu bölümde Hanımefendiler de devreye girerek kendi bakış açılarından Afganistan’ı ve o ilk dönemlerdeki zorlukları yansıtıyorlar. Bu noktada seyirciyi hem geçmişe dair bir dönem penceresi açılıyor hem de savaşların insanların zihinlerinde bıraktığı etkiler gün yüzüne çıkıyor. Belgeselde bir kaos ortamında babaları birbirleriyle savaşırken aynı sırada oturmanın anlamını yine o ilk dönemin öğrencileri anlatıyor. “Biz ölürsek mezarımızı okulumuzun bahçesine kazın” diyen fedakar insanların tamamen gerçek hikayeleri Pazar sabahı 10.00 da Mehtap TV de…