Diyanet İşleri Başkanı Ali
Bardakoğlu, ''Eğer 'Kur'an kursları olmamalıdır, Kur'an kurslarının olması Türkiye'nin giderek karanlık dönemlere dönüşünün işaretidir' diye düşünülüyorsa büyük bir haksızlık yapılıyor.
Diyanetin yönettiği Kur'an kurslarının sayısının artması, bu
toplum için sevindirici bir gelişmedir'' dedi.
Bazı vatandaşların, çocuklarının
erken yaşta Kur'an-ı Kerim ve
İslam dininin temel bilgilerini öğrenmesini doğru bulmayabileceğini belirten Bardakoğlu, Türkiye'de Kur'an kurslarının zorunlu olmadığını, istemeyen vatandaşların çocuklarını kurslara göndermediğini ifade etti. Bardakoğlu, ''Bir insan 'çocuğum 18 yaşından önce bu kurslara gitmemelidir' diye düşünüyorsa kendisi çocuklarını bu şekilde yönlendirsin. Kişiler kanaatlerini özgürce uygulayabilirler ama başkaları da böyle yapmalı diyemezler'' görüşünü bildirdi.
Büyük bir çoğunluğun, ''İyi ki
Diyanet İşleri Başkanlığı var, iyi ki Diyanet İşleri Başkanlığının Kur'an kursları var' dediğini kaydeden Bardakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu kesim gerçeğin, toplumsal realitenin ve Başkanlığın yaptıklarının farkında. Bazı kesimler ise 'niye bunlar var. Artık 21. yüzyılda bunlar olur mu' şeklinde toplumu yanıltıcı görüşler, fikirler ileri sürüyor. Bunları da saygıyla karşılıyoruz ancak bu düşünceler yanlış.
Anne babalar çocuklarının erken yaşta Kur'an öğrenmesini, temel dini bilgileri öğrenmesini, Allah'ı, peygamberi tanımasını, anneyi, babayı, vatanı, milleti, bayrağı, Cumhuriyeti, toplumu, büyüğü, küçüğü tanımasını, sevmesini istiyor da bunun eğitimini vermek istiyorsa devletin de buna yardımcı olması lazım. Biz olmadığımız zaman alternatif imkanlar ortaya çıkar. Kaldı ki bu konuları
özgürlük zemininde çözebiliriz. Her kapıya bir polisi koyarak, insanların ne yapıp ne ettiğini
kontrol altına alamazsınız. Kapıya polis koysanız,
aile evin içinde çocuğa istediği eğitimi verebilir. Buna engel olamazsınız. Kapalılık gittikçe ikiyüzlülüğü arttırır ve yanlışı arttırır. Açıklık, şeffaflık ve özgürlük aslında hepimizin
buluşma noktasıdır. Böyle olunca bırakalım isteyen göndersin. Kim ne istiyorsa biz ona yardımcı olalım.''
KURAN KURSU MÜFREDATI VE KİTAPLARI WEB SAYFAMIZDA
Diyanet İşleri Başkanlığının
hizmet politikasında özgürlüklerin çok önemli olduğunu ifade eden Bardakoğlu, kimseyi zorlamadıklarını ancak çocuğuna erken yaşta din eğitimi vermek isteyen aileler için
ilköğretim 5.
sınıftan sonra yaz Kur'an kursu, 8. sınıftan sonra da yaz-kış devam edilen Kur'an kursları düzenlediklerini anlattı.
Kurslarda temel dini bilgileri, ahlak,
inanç ve
ibadet esaslarını öğrettiklerini belirten Bardakoğlu, bunun da Diyanet İşleri Başkanlığının görevi olduğunu vurguladı.
Kur'an kurslarında okutulan kitapları ve müfredatı Başkanlığın web sayfasına koyduklarını bildiren Bardakoğlu, kurslardaki eğitimin ''herkesin gözü önünde'' yapıldığını söyledi. Yanlış yapılan bir şey varsa, insanların gelip kendileriyle tartışabileceğini belirten Bardakoğlu, şunları kaydetti:
''Ama bunu yapmayıp da 'Kur'an kursları olmamalıdır. Kur'an kurslarının olması Türkiye'nin giderek karanlık dönemlere dönüşünün işaretidir' diye düşünülüyorsa büyük bir haksızlık yapılıyor. Aslında doğru olan Diyanetin yönettiği Kur'an kurslarının sayısının artması. Bu, toplum için sevindirici bir gelişmedir. Diyanetin Kur'an kurslarının sayısı azalıyorsa o zaman endişe edin, tereddüte düşün.
4-5 yıl önce Kur'an kursları yönetmeliğinde değişiklik önermiştik. İnsanlar anlamadan, dinlemeden, ne yapmak istediğimizi dahi sormadan, ön yargıyla ve hepsi de adeta aynı yerden telkin almışcasına 'bunun
ülke için bir felaket olacağını, rejimin elden gideceğini, cumhuriyetin artık sona ereceği' şeklinde abartılı ve maksadı aşan, hiç alakası olmayan ithamlarla
eleştiri yaptılar, biz de bunu geri çektik. Halbuki istemiştik ki isteyen istediği zaman ve kurala uygun şekliyle, pedagojik ilkelere uygun olarak, başka kapılara da muhtaç olmadan Kur'an'ı öğrenebilsin, temel dini bilgileri alabilsin. Belki geç de olsa aynı noktalara geliyoruz.''
AİLE İRŞAT VE REHBERLİK BÜROLARI
Bardakoğlu, Kurum olarak kadınlara yönelik pozitif ayrımcılığa önem verdiklerini, hem kadın çalışan sayısını hem de kadınlara yönelik dini aydınlatma çalışmalarını arttırdıklarını söyledi. Bu kapsamda Aile İrşat ve Rehberlik büroları kurduklarını hatırlatan Bardakoğlu, bu bürolarda kadın,
genç ve ailelere İslam dininin doğru bilgisini verdiklerini ifade etti.
Zaman zaman basın yayın organlarında aile irşat ve
rehberlik bürolarıyla ilgili ''Diyanet niçin bu aile bürolarını yapıyor'' şeklinde haberler çıktığını dile getiren Bardakoğlu, ''Kim yapacak bunu. Ailelere, kadınlara dini rehberlik ve danışmanlığı elbette Diyanet İşleri Başkanlığı yapacak. Kimsenin bundan rahatsız olmaması lazım. Aslında Diyanet İşleri Başkanlığı bu tür görevler yapmadığı
vakit insanların rahatsız olması gerek'' diye konuştu.
Kimseyi kendilerine başvurmaları için zorlamadıklarını da ifade eden Bardakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''İçinde sıkıntısı olan, çocuklarıyla derdi olan, aile içi bir sorunu olan kadın, bizim bu konuda yetiştirdiğimiz, eğitim verdiğimiz, özel seminerlerle donanımlı hale getirdiğimiz Aile İrşat ve Rehberlik bürolarında görevli kadınlara geliyor, ona soru soruyor. Şu veya bu özellikteki başka şahıslara gitmiyorsa o şahısların da kendilerine bir soru sorması lazım. Gelenlere
promosyon dağıtmıyoruz ama gelene kapımızı kapatamayız. Bürolarda sadece dini açıdan doğru bilgi vererek insanlara yardımcı oluyoruz. Hukuki bir konu varsa hukukçulara, yargıya, tıbbi bir konu varsa doktora,
psikolojik bir sorun varsa psikologa gitmelerini zaten
tavsiye ediyoruz. Kurumların 'biz varken niye başkalarına gidiyor' şeklinde soru sormaları öncelikle kendi görevlerini iyi yapmadıklarının da ürünü olabilir.''
Aile İrşad ve Rehberlik bürolarında aileye, kadınlara ve gençlere, kadının hiçbir zaman ayrımcılığa maruz bırakılmayacağı, kadına şiddetin günah olduğu, kız çocuklarının eğitim hakkının engellenmesinin, sosyal ve kültürel haklarda, toplumsal hayatta kadının ikinci sınıf olarak görülmesinin,
küçük yaşta evliliklerin ve ikinci evliliklerin dinen doğru olmadığı yönünde mesajlar verildiğini belirterek, ''Bu bilgilerin yanlış olduğunu söyleyen varsa gelsin bizimle konuşsun. Bunları da başkasının değil bizim söylememiz gerekiyor'' dedi.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI CUMHURİYETİN KURUMU
İnsanların birbirlerini sürekli itham etmesinin, suçlamasının ve dışlamasının doğru olmadığını vurgulayan Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığının Cumhuriyet'in bir kurumu olduğunu ifade etti.
Kurum olarak ''şeffaflığı ve bilginin hesabını vermeyi'' önemsediklerini belirten Bardakoğlu, ''Biz bir şeye yanlış, günah ya da dinin gerekliliği diyorsak insanlar bunun açıklamasını bizden istesinler, hesabını bize sorsunlar. Biz keyfimize göre, birine kızdığımız veya birini sevdiğimiz için böyle konuşamayız ki. Bizim görevimiz İslam dininin doğru bilgisini insanlara doğru şekilde, kırmadan, eğmeden bükmeden aktarmaktır'' diye konuştu.
Kurumların yıpratılmaması gerektiğine dikkati çeken Bardakoğlu, ''Yanlışlıklar şahıslarla sınırlı tutulmalı. 100 bin civarında din görevlimiz var. Bunlar içinde yanlış yapanlar varsa biz zaten takibini yapıyoruz. 1-2 din görevlisi yanlış bir şey yaptığı vakit, geride yanlış yapmayan 100 bin civarında din görevlisi var. Bir din görevlimiz ezanı yanlış zamanda okuyabilir ama ezanı zamanında okuyan 99 bin 999 din görevlisi vardır'' örneğini verdi.
ORUÇ TUTUP TUTMAMA KONUSUNDA BASKI FEVKALADE ÇİRKİN
Bir kişinin oruç tuttuğu ya da tutmadığı için toplumsal
baskıya maruz kalmasını da ''fevkalade çirkin bir şey'' olarak niteleyen Bardakoğlu, Türkiye'nin bir özgürlükler ülkesi olduğunu, namaz kılanın kılmayana, oruç tutanın tutmayana, dinin gereklerini yerine getirenin getirmeyene bugüne kadar hiçbir baskı yapmadığını söyledi.
Türk milletinin asırlara dayanan hoşgörüye sahip olduğunu vurgulayan Bardakoğlu, şöyle konuştu:
''Toplumda sadece aynı din içinde değil, ayrı dinler arasında da hoşgörü var.
Medya zaman zaman münferit olayları öne çıkarıyor. Bence bunlar Türkiye'nin resmini yanlış gösteriyor. Dışarıya karşı yanıltıcı, ön yargıları pekiştirici, genellemeyi kolaylaştırıcı yanlışlar. Bu tür olaylar meydana geldiğinde, herkesin Türkiye'de 70 milyon insan yaşadığını, bu tür münferit olayların normal olmadığını ama kaçınılmaz da olduğunu, bunlarla mücadele etmemiz gerektiğini ama bunların toplumun genel manzarası, genel hayat tarzı olmadığını da bilmesi lazım'' diye konuştu.
AA