Bayramlar, uzakların yakın olduğu nadir günler...
Bugün pek çok kişi anne-
babasına, yakınlarına ulaşmak için yollarda. Kimileri ise çoktan sılaya varmış ve bayram hazırlığı içinde. Çünkü sadece yaşayanları değil, ölmüş yakınlarını ziyareti bile
ihmal etmeyen bir bayram geleneğine sahibiz. Son yıllarda
tatile
kurban giden bayram günleri, artık çok seyrek görüşebildiğimiz yakınlarımızla hasret gidermek, dinin bir emri olan ‘sıla-i rahim’i gerçekleştirmek için her yönüyle büyük bir imkân oysa. Tatile çıktıkları için değil, zorunluluklar yüzünden çocukları ile yıllardır bir arada bayram yaşayamayan anne-babaların hasret yüklü cümlelerine
kulak verdik.
Bayram sevinci yakınlarınızda
Rotanızı tatile değil, sılaya çevirin
Altı yıl önceki bayram arifesinde, bir
şekerleme firmasının ekranlarda gösterilen reklamı,
ürün reklamından çıkıp kısa sürede bir sosyal kampanyaya dönüşmüştü.
Reklamdaki
yaşlı çift, yaptıkları bütün coşkulu hazırlıklara rağmen bayramda yapayalnız kalıyor, izleyicinin boğazına birkaç düğüm birden atıyordu. Daha sonraki bayramlarda devamı çekilen reklam filminin sonundaki cümle de hayli etkiliydi: “Bu kadar heyecanla beklendiğiniz başka bir yer varsa oraya gidin.” Reklam, firmanın o bayramlarda ürün satışlarını ne kadar artırdı bilinmez; ancak pek çok kimsenin tatil rezervasyonunu iptal ettirdi ve rota değiştirilerek baba ocağının yolu tutuldu. Olumsuz tepki de çoktu söz konusu reklam filmine. Duyguların sömürüldüğünü, reklamın maksadını aşıp rahatsız ettiğini söyleyen de çok oldu. Bunu söyleyenlerden biri, “Sinirlendiriyor; çünkü anlattığı şey maalesef doğru.” diyordu. Yani reklamda, tatil planlarını değiştirten sebep ile şik
ayet edilen sebep aynıydı.
Bayram günlerinde değil dirilerini, ölmüşlerini bile hatırlayıp onları da bayram sevincine ve ruhuna ortak eden gelenek, toplumun belli kesimlerinde zayıflamış, bayram günleri ‘güneye kaçmak’ ya da ‘kayak yapmak’ için birer fırsata dönüşmüştü. Bu yeni âdet, ünlülerin yanı sıra en sağından en soluna pek çok devlet ricali tarafından da makbul görüldükçe ve onların ‘bayramlık’ halleri haber bültenlerinin ilk sıralarına oturdukça bayramda rotasını tatil yerlerine çevirenlerin sayısı da arttı. Kuşkusuz bu gelişmede, bayramların kış mevsimine denk gelmesi ve bu mevsimde sinek avlayan turizm sektörünün medyayı reklamla destekleyip bunun karşılığını almasının da etkisi oldu.
Oysa bayram günleri,
Müslüman toplumları birer kalabalıklar yığını olmaktan çıkaran, bireyi dertleri ile baş başa bırakmaktan koruyan ve dinin önemli düsturlarından biri olan sıla-i rahim için en elverişli günler....
Dostluk, yardımlaşma, kaynaşma, bir olma kavramları ile ön plana çıkan bayram günleri, ‘akraba ve yakınları ziyaret etme, onların hal ve hatırlarını sorma, gönüllerini alma ve onlarla bağı koparmama’ anlamına gelen sıla-i rahim için büyük bir imkâna dönüşüyor. Taşıdığı bu imkandan dolayı belki de bayram ziyaretleri önce en yakın akrabalardan başlıyor ve bayram sofralarında anne-babanın evi
tercih ediliyor.
Yakınları ziyaret, dinin bir emri
Bunun böyle olması, sıla-i rahmin dinen makbul bir
ibadet sayılması ve yerine getirilmediğinde de hoş karşılanmaması olmalı. O kadar ki akrabayı ziyaret etmek ve onlarla bağı koparmamak, yazılı ya da sözlü vaazlarda namaz, oruç, zekat gibi farz ibadetlerden hemen sonra anılan ve önemsenen ibadetlerden biri... “
Allah’a verilen sözlerinden dönenler, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi ayıranlar, akrabalık bağlarını koparanlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar; işte onlar ziyana uğrayanlardır.” mealindeki gibi konuya vurgu yapan pek çok ayetin yanı sıra sıla-i rahmi
tavsiye eden onlarca hadis var. “Yakınlara sıla, malda zenginliği,
ailede sevgiyi, ömürde uzamayı artırır.”, “Allah’a ve
ahiret gününe iman eden, sıla-i rahim yapsın. Ana-babasını ve akrabalarını ziyaret etsin.” Bu hadisler bunlardan sadece ikisi. Hatta hadis bilginlerinin aktardığı şu olay, Hz. Peygamber’in bu tavsiyesinin ne denli önemli olduğunu vurguluyor: “İbn-i Mesud, bir gün sabah namazından sonra bir grup insanla birlikte oturuyordu. Birden, ‘Allahaşkına içinizde sıla-i rahmi kesenleriniz varsa aramızdan ayrılsın! Çünkü Allah’a duâ etmek istiyoruz. Oysa, semanın kapıları sıla-i rahmi kesenlere kapalıdır.’ dedi.”
Esasını dinden alan ve kültürümüz içinde özellikle bayram günlerinde her yörede farklı farklı geleneklerle çeşitlenen sıla-i rahim, son yıllarda turizme kurban giden bayramlarda daha bir anlam kazanıyor. Tabii, herkes bayram programını istediği gibi yapmakta serbest. Ancak bu bayramda sizi bekleyenlerin, bir sonraki bayramda adreslerinde olup olmayacağı unutulmamalı...
M. Fethullah Gülen:
Uzaktan seyrettiğimiz tablonun parçası olduk
Sıla-i rahim,
tatlı sözlü, güler yüzlü olmaktan selâmlaşmaya, hal hatır sormaktan insanlar hakkında iyi dileklerde bulunmaya, ziyaretlerine gitmekten ihtiyaçlarını görmeye, dertlerini paylaşmaktan malî yardımda bulunmaya kadar pek çok iyilik ve ihsanı ihtiva ediyor. Hususiyle günümüzde bu iyilik ve ihsan yolları maalesef neredeyse unutulmuş ve akrabalık bağları bütün bütün kopmaya yüz tutmuştur. Aslında, bu hâl Batı’nın ahlak ve kültürünün neticesidir. Ne yazık ki, son senelerde biz de, bir zamanlar uzaktan uzağa hayretle seyrettiğimiz bu tablonun bir parçası haline geldik. İşte, sıla mevzuundaki bu tahribin
tamir edilmesi de çok önemli bir vazifedir. Esaslarını dinimizden aldığımız ve asırlarca kendi kültürümüzle bir kalıba döktüğümüz aile ve sıla anlayışımızın kıymetini anlamadıktan, o kültürün kazandırdığı ahlaka yeniden ulaşmadıktan sonra o eski günlerin huzur atmosferini ve o gül devirlerinin gönüllere
gıda iklimini bir kere daha tatmamız mümkün değildir.
Süleyman Sargın:
Kula vefalı olmayan Rabb’e vefalı olamaz
Sıla-i rahimden, akraba ve yakınları ziyaret etme, hal ve hatırlarını sorma, gönüllerini alma ve alâkayı koparmamayı anlıyoruz. Peygamber
Efendimiz’in Cennet’e girmeye vesile olan amellerden biri saydığı sıla-i rahmin, ayet ve hadislerde, namaz, zekât gibi farz ibadetlerden hemen sonra zikredilmesi onun dinimizdeki ehemmiyetini gösteriyor. Sıla sadece akraba ziyaretiyle sınırlı değildir. İnfakta, yardımlaşmada, hakkı tebliğde de ilk sırayı yakın akrabalar alır.
İslam’ın sıla-i rahme bu denli önem atfetmesi zannediyorum aile kurumuna verilen önemden kaynaklanıyor. Ayrıca kullara vefalı olamayan bir insanın Rabb’e vefalı olması da beklenmemeli. İnsandaki vefa ve sadakat duygularının her daim canlı kalmasının yolu da sürekli birilerine karşı vefa içinde olmaktan geçiyor.
Çocuklarının özlemini öğrencilerde buluyorlar
Erzurumlu Çelik ailesi,
Amerika’da
endüstri mühendisliği ‘master’ı yapan çocukları Yasir’e duydukları hasreti gidermek için
Atatürk Üniversitesi’nde okuyan öğrencileri sık sık
iftara davet ediyor. Erzurum Büyükşehir Belediyesi
İtfaiye Daire başkanı olan baba
İsmail Çelik, “Oğlumun Amerika’da master yapmasından gurur duyuyorum; ama yine de gözümde buram buram tütüyor.” diyor. Oğlunun yokluğuna bir türlü alışamadığını söyleyen baba Çelik, “
Ramazan’da üniversitede okuyan öğrencilere hemen her gün iftar vererek oğlumuzun yokluğunu gidermeye çalıştık. Evimize
misafir olan öğrencilerin hepsi bizim çocuğumuz, onları da bağrımıza basıyoruz; ama onun yeri ayrı oluyor.” diye konuşuyor. Yasir ile sürekli telefonda görüştüklerini anlatan anne Ayşe Çelik ise, duygularını şu sözlerle aktarıyor: “Yasir’i gece rüyalarımda görüyorum. Onu çok özlüyorum. İnşallah hayırlısı ile okulunu bitirip yanımıza
döner. Orada durumu iyi biliyorum; ama yine de yanımda görmek istiyorum.” Fatih Temizyürek, Erzurum
On yıldır çocuklarım bayrama gelemiyor
Ağrı’nın Hamur ilçesine bağlı Ceylanlı köyünde yaşayan Enis Erim, yıllardır ailesinden ayrı yaşıyor. Bu süreçte bütün bayramları ailesinden uzakta geçiren Erim, annesi ve 6 kardeşi ile bayramı idrak edemediğini belirtiyor. Enis Erim’in annesi Bedia Hanım ise “10 yıldır çocuklarımla bayram yapamadım.” diyerek başlıyor ve ekliyor: “Bayramlar herkes için kavuşma günüyken bizim için hüzün ifade ediyor. Artık ne çocuklar var ne de eski bayramlar.”
Anne Bedia Erim’in tek isteği bütün çocukları ile birlikte bir bayram, sadece bir bayram geçirmek... Enis Erim’in kardeşi Mehmet Erim’in gönlü de abilerinin bir an önce yanlarına dönmesinden yana: “Ağabeylerim uzun yıllardır gurbette, bayramlara gelemiyor. Bu yüzden bayramlar buruk geçiyor. İnşallah bir gün bizimle birlikte bayram eder.” Orhan Akkurt, Ağrı
Abilerimle birlikte hiç bayram yaşamadım
Ağrı şehir merkezinde yaşayan 21 yaşındaki Mustafa Evliyaoğlu on kardeşinin olduğunu ve bugüne kadar hepsinin bir arada olduğu bir bayram yaşayamadığını belirtiyor. Kardeşlerinin içinde en küçükleri olan Mustafa Evliyaoğlu, ağabeylerini en azından bayramda görmek istediğini söylüyor. Yıllar önce ağabeylerinin ekmeklerini kazanmak için çeşitli illere gurbete gittiğini söyleyen Evliyaoğlu, yıllardır ailesinin bir arada bayram kutlayamadığını hatırlatıyor: “Keşke ağabeylerim de bayramda bizimle birlikte olsaydı.” diye başladığı sözlerini şöyle tamamlıyor: “Abilerim ile birlikte hiç bayram kutladığımızı hatırlamıyorum. Çünkü yıllardır gurbette yaşıyorlar. Maalesef bayramda bile gelmiyorlar. Onlar olmadan bayramları yaşamaya çalışıyorum; ama bir türlü alışamıyorum.” Orhan Akkurt, Ağrı
Bayramlarımız beş yıldır buruk geçiyor
Adıyaman’ın
Gölbaşı ilçesinde Erkenekli ailesinin bayramları 5 yıldır buruk geçiyor.
Hayat şartlarından dolayı beş yıl önce eşi
İsrafil Erkenekli’nin
Fransa’ya gittiğini belirten Songül Erkenekli, bayramların bayram gibi geçmediğini ifade ediyor. Songül hanım, eşinin burada olduğu bayramlarda bayram namazı sonrası çocukları ile birlikte aile büyüklerine ve yakınlara yaptıkları bayramlaşma ziyaretlerini özlediğini söylüyor. 12 yaşındaki
Muhammed Turan, babasının Fransa’ya gittiğinde ilkokul 1’de olduğunu, bugün ise 5’inci sınıfta olduğunu belirtiyor ve “Bayramlarda,
karne günlerinde ve bazı zor zamanlarda onu çok arıyorum.” diyor. 11 yaşındaki Ebubekir Sıddık ise özlemini, “Diğer çocuklar gibi babamla bayram namazına gitmeyi, o yüzden bir an önce burada iş bulup gelmesini çok istiyorum.” sözleriyle anlatıyor. Yılmaz Çoban, Murat İpek, Adıyaman
BURHAN EREN - Zaman - Turkuaz