2008 yılında “Sırlar Işığında Hayat ve Ölüm” adlı romanı yayımlanan Ali Zengin, ikinci romanı “Benim Adım İstanbul”da güçlü olduğu kadar egzotik, gerçekçi olduğu kadar şaşırtıcı hikâyelerle buluşuyor okuyucuyla.
Günümüz romancılığı fantastik motifleri ve tarihi figürleri ilkellik olarak algılar. Ali Zengin, Halk edebiyatı figürlerini çağdaş biçimler içinde canlandırıp duygu şahlanması yoluyla uyarladığı için görünürdeki bu ilkelliği bir yenilik olarak karşımıza çıkarıyor. Bununla birlikte yazarın akıcı üslubu ve “Benim Adım İstanbul”da bulunan sekiz farklı karakterin hikâyelerinin yapısı ve teması bol serüvenli sürükleyici bir roman ortaya koyuyor.
Ali Zengin, romanını yapı olarak; sevilenin kadın ya da erkek olmadığı, bir şehre âşık olan sekiz farklı ırktan sekiz farklı kişinin hikâyelerini anlatarak oluşturuyor. Böylece okuyucu sekiz damlayı da farklı algılayabiliyor. Bununla beraber bir bölümde görülen bir karakter diğer bölümlerde sazı eline alıyor.
İtalyan İgnazyo ile başlayan romanda, tarih kısmen kronolojik olarak ilerlese de bazen geri dönüşler görülebiliyor. Ayrıca bu eser simgesel bir roman. Bunun en basit örneği kahramanların isimlerinin ilk harfleri sıralanınca ortaya İstanbul çıkıyor olması. Bulunan kitaplardan da İstanbul’a ulaşılıyor. Yazarın ütopyası olmuş İstanbul… Her şey İstanbul’u anlatıyor. İstanbul âşık ediyor, uçurumdan kurtarıyor, başkaldırıya neden oluyor, kurban verdiriyor, karşılık beklemeden çözülmesi gereken sorunları çözüyor. Hatta, yakınına güdülen kini, sonu kanlı biten günahları, kötü sonlanan akılsızlıkları çocukluktan olgunluğa eriştirip masumiyetten bilinçlenmeye yönelten bir şehir buluyorsunuz karşınınızda.
Bilmeden yaşanan aşkları, bir ülkü uğruna kendini feda eden kentin insanlarını, düşmanını sevenleri, vicdan azaplarını, yeniden buluşmayı acılı ya da yaslı olmaya bağlamayı hatırlatan bir kurgu yapılmış.
Öyle bir şehir ki bu şehir, romanı romantizmin zirvesine ulaştırıyor. Yazar, İstanbul'un medeniyetin ve uygarlığın başkenti olduğunu iyiliğiyle hatta kötülüğüyle bile kanıtlıyor okuyucuya. Peygamber tarafından müjdeli bir şehir üstelik. Kucaklayıcı ve hoşgörülü bir şehrin pek görülmeyen bir tarzda kaleme alınışıyla, insan fıtratını bile değiştirebilen sevdalı bir şehir buluyorsunuz karşınızda.
Romanın sekiz karakteri sekiz damlayı oluşturuyor. Neden damla sorusuna cevap verirken Ali Zengin, yazdıklarıyla İstanbul’a hakkını verememenin sıkıntısını da yaşıyor.
Anlatıcı olarak romana İgnazyo ile dâhil olup İstanbul’u yazmakla ukalalık yaptığını söylerken metnini okyanusa düşen bir damla kadar bile kıymetli görmüyor. Tabii bütün bunlar keskin bir kurguyla verildiği için aslında roman bize boğazın çarşaf gibi ortamında gazelhanları dinleyen İgnazyo'nun değişimini gösteriyor.
Kötü ve iyi niyetli olanlara şahitlik yapan yazar, Osmanlı' nın kültürü ve medeniyetini tanıttıktan sonra karakterlerin arayışlarını aşka çıkararak nasıl İstanbul' laştıklarını gösteriyor bize.
İgnazyo’nun romantik arayışları, Sandra’nın başkaldırısı, Tanaş’ın hayalleri, Abdülhamit’in azami müsamahası, Nasır’ın kendini bulması, Barbed’in sanatkârlığı, Udinga’nın adanmışlığı, Levent’in “one way ticket” tutkusundan İstanbul bağımlılığına uzanan hikâyeleriyle her bir karakterde değişim görüyoruz.
Yazarın romanda kurduğu dünya ile ilgili daha birçok şey söylenebilir. Yaşatılan canlı bir dünya gözümüze çarpar. Bütün bu canlılığın yanında romana cansız bir tablonun hikâyesi de denilebilir. Romanın dili ise ortada kalmış bir dildir. Ali Zengin’in kullandığı deyimler, atasözleri ve özellikle dördüncü damlada ki ana sıcaklığındaki ve baba korumacığında ki üslubu esere farklılık katmıştır.
İlk üç damladan sonra metnin okunurluğu ve heyecanı daha da artar. İlk üç damla sanki farklı bir dönemde yazılmış havasındadır. Bir nevi hazırlık sahnesi gibi sunulmuştur okuyucuya ve ağır üslup takıntısı yazara metnini düşürtmüştür. Bu ilk üç damlada ayrıca cümlelerin uzun olması da okunurluğu etkiler fakat Abdülhamit damlasıyla birlikte heyecan başlar, neşeli üslup zorlamasız bir hikâyeye dönüşür.
İlginç bir kurguyla; seyyahların, ressamların, şairlerin sevdiği, yazarların bağlandığı, tarihin şahitliğinde bir aşk hikâyesi okumak istiyorsanız, Ali Zengin’in “Benim Adım İstanbul” romanı yılın en önemli romanlarından biri olarak Sütun Yayınlarından karşımıza çıkıyor.