Türk elçiliğinde çalışan biri inebilmek için pazarlık yaparak 100 dolar vermiş
deve sahibine.
Hayatta hiç sıkıntı çekmediğini düşündüğümüz insanlar için “doğuştan şanslı” deriz ya;
Mısır da öyle bir
ülke işte. Toprağın altından çıkan petrol sayesinde dışarıya bağımlı değiller. Toprağın üstündeki taşlar (piramitler) sayesinde de hiçbir
tanıtıma ihtiyaç duymadan milyonlarca turiste ev sahipliği yapıyorlar.
Türkiye Rusya’dan turist getirebilmek için acentesinden bakanına kadar bu ülkede tanıtım çalışmaları yaparken, Mısır bunların hiçbirini yapmadan bizden iki kat fazla Rus turisti ağırlıyor. Bu ülkeye Mısır yerine Piramitler demek abartı olmaz. Sos olarak da Nil ve
İskenderiye’yi kullanırsak bütün ülkeyi bir tabakta
servis etmiş oluruz. Ancak bu yemeğin lezzeti kişiye göre değişse bile
temiz olduğu söylenemez.
Adeta turist makinesi işlevi gören Piramitlere giden yol pislikten ve çöp yığınlarından geçilmiyor çünkü. Nil’in kolları olan
küçük nehirlerde suyun gerçek rengini görmeniz mümkün değil. Zaten birçok noktada su yerine çöp yığınları var.
Geçtiğimiz yıllarda bu ülkede turistlere yönelik saldırıların ardından sıkı tedbirler alınmış. Bu nedenle Piramitler bölgesine girmek isteyenlerin üstü tek tek aranıyor. Kontrol noktasını geçip güvenlik alanına girdiğinizi düşünüyorsunuz. Ama
Sultanahmet’te turistleri rahatsız edercesine
satış yapmak isteyen işportacıları dahi aratan Mısırlı satıcılarla tanışınca düşünceniz ister istemez değişiyor. Ellerinde papirüsler, su şişeleri, hediyelik
eşya dolu bir yığın insan sarıyor etrafınızı. Çok sert bir tonla istemediğinizi söyleyene kadar da gitmiyorlar.
Piramitlerin birkaç yüz metre ilerisinde hatıra fotoğrafı çektirmek için özel bir alan var. Üç piramidi ortalıyor ve pozunuzu veriyorsunuz ki yanınızda yerel kıyafetli bir Arap beliriyor. Sizinle fotoğraf çektirecek ve ardından “sadaka” (yani bahşiş, yani rüşvet) isteyecek. Piramitleri görmeye gidilir de deveye binilmez mi? Binilir hem de bedavaya… Evet, adres sorduğunuz birinin karşılığında “sadaka” istediği bu ülkede deveye bedava binebilirsiniz.
Güzel bir tur da atarsınız. Ama sıra inmeye gelince yandınız. Bugün Türk elçiliğinde çalışan biri inebilmek için pazarlık yaparak 100 dolar vermiş deve sahibine. Daha fazla para koparanlar da varmış. Piramitlerin içini merak ediyorsanız bel fıtığı,
nefes darlığı gibi sorunlarınız olmamalı. Aksi halde hiç merak etmeyin. Daracık bir koridordan eğilerek iniyor ve yine aynı şekilde yukarı doğru çıkarak bir
mezar odasına geliyorsunuz. Boş bir mezar ve tabiî ki “sadaka” bekleyen görevli dışında hiçbir şey yok içeride.
***
Eski Haliç Mısır’a taşınmış
Mısır denince akla gelen ikinci yer
Nil Nehri. Haliç’in 10 yıl önceki halini hatırlatan bu muhteşem hazinenin etrafında yükselen oteller nehrin kimliğiyle tezat oluşturuyor. 5 yıldızlı oteller gerek
estetik, gerek
hizmet, gerekse konfor açısından bizdeki 4 yıldızlı otelleri dahi aratıyor.
Hilton Ramses’in lobisinde oturup
kahve içmek isterseniz kendinizi bir
düğün salonunda hissedebilirsiniz. Tıpkı bizde olduğu gibi nehir üzerinde belirli saatlerde kalkıp 2 saat süreyle tur atan teknelerde
manzaranın tadını çıkararak yemek yiyebiliyorsunuz. Ancak gördüğünüz manzara yeşil alanlar ve estetik bir
kent olmuyor. Nehrin bazı yerleri çöp yığınlarıyla dolu ve kokuyor. Etrafındaki binalar göz zevkinizi bozuyor. Binaların arkasında ise bakımsızlıktan dökülen eski mahalleler görünüyor.
Mısır’da Türk olmanın anlamı:
* Mısırda
araba kullanmak çok kolay değil. Trafikteki arabaların büyük kısmı hasarlı. Genelde sol aynalar kırılmış. Tamir ettirmiyorlar.
Kahire’nin yeni semtleri dışında kalan yerlerde şerit çizgileri yok. Cep şerit de olmadığı için arabalar boş buldukları yere giriyor. Trafik ışıkları oldukça az.
* Halkın yüzde 80’i
Müslüman, yüzde 20’si Hıristiyan. Bir Hıristiyan’la Müslüman
trafikte
kaza yaparsa mutlaka polis çağrılıyor. Ancak iki Müslüman kaza yaparsa durum değişiyor. Eğer ağır bir kaza değilse “kader” deyip yollarına devam ediyorlar. İki şoförün anlaşamaması halinde etraftan gelenler kazazedelere salavat getirterek uzlaştırıyor.
*
Hüsnü Mübarek, yönetimde Türkiye’yi örnek alıyor. Mısırlılar başkanlarının Türkiye’ye her gidişinde yeniliklerle döndüğünü söylüyor. Nitekim paralı yol uygulaması da böyle başlamış.
* Taksilerde taksimetre yok, pazarlık yapıyorsunuz. Şimdilerde ise
İstanbul’da olduğu gibi sarı renkli ve taksimetreli
sistem uygulanmaya çalışılıyor.
* Türk olduğunuzu duydukları anda söz birliği etmişçesine “Yavaş yavaş,
Hasan Şaş” diyorlar.
* Mevlânâ’nın 800.
doğum yıldönümü etkinlikleri kapsamında 5 kıtada etkinlik düzenleyen
Kültür ve
Turizm Bakanlığı’nın üçüncü durağı Mısır oldu. Dört gün süren etkinlikler kapsamında Kahire ve İskenderiye’de
sema, tasavvuf müziği konseri ve mehter gösterisi yapıldı.
OSMAN İRİDAĞ/Zaman