'Bir medeniyet öngörüsü' - YORUM

"Dünya Aydınları Gözüyle Fethullah Gülen" serisinin üçüncüsü olan ve "Bir Medeniyet Öngörüsü" başlığı altında Ufuk Yayınları arasında çıkan bir kitap bu.

'Bir medeniyet öngörüsü'  - YORUM

Yazarı, İslam hukuku alanındaki çalışmaları ile ünlü Leonid Sykiainen. Bu kitabı bize, sahasında uzman bir gayrimüslimin, İslamî bir sahada değerlendirmeler yapabilecek ölçüde ne kadar doyurucu bilgilere sahip olduğunu görmemizi sağlıyor... Dün böyleydi, bugün de böyle ve yarın da böyle olacak; insanların topluluk halinde birlikte yaşamaları ancak ve ancak 'mutabakat unsurları' üzerinde anlaşmaya varmaları ile mümkündür ve mümkün olacaktır. Siyasî, sosyal, ekonomik, kültürel, dinî ve ahlakî hayatın hemen her sahasındaki mutabakat unsurlarıdır, insanların kendilerine özgü ferdî, ailevî, millî, dinî özelliklerini inkâr etmeksizin, bir arada kardeşâne, huzur ve mutluluk içinde yaşamalarına imkân sağlayacak olan. Ben mutabakat unsuru dedim, siz evrensel insanî değerler diyebilirsiniz. Zaten insanlık çapında mutabakat, o unsurların elbette genel kabule mazhar insanî değerler olmasını gerekli kılmaktadır. Yazıya böyle bir giriş yapmamızın sebebi şu; globa lleşen dünya ile insanlık ailesi, her zamankinden çok daha farklı bir şekilde muhtaçtır birlikte yaşamaya. Ama bunun için din, dil, ırk, cins, mezhep vb. unsurların ayırıcı değil, birleştirici bir rol oynaması gerekir. Aksi halde dünyamızın geçmişte yaşadığı türden savaşların -ki bu unsurlardır söz konusu savaşlarda rol oynayan- yeniden yaşanmaması için hiçbir sebep yoktur. O zaman önce ayırıcı gibi gözüken unsurların ayırıcı değil aslında birleştirici, farklılıkların fakirlik değil, zenginlik kaynağı olduğu noktasında bir zihniyet devrimine ihtiyaç vardır. Başka bir ifadeyle; tarihe mal olmuş savaşların, kanların, gözyaşlarının, mağduriyet ve mazlumiyetlerin bugünlere kin ve nefret olarak gelmemesi gerekir. Zaten bu değil midir tabandan tavana bütün bir insanlık olarak içinde yaşadığımız şu dünyayı bize yaşanılır kılacak? Aydınların gözüyle gerçekler... Hiç şüphe yok ki dünya genelinde böylesi bir zihniyet devrimini meydana getirecek unsurların başında din ve din adamları gelir. Zira içtimaî ahenkte din, belki de siyasetten, ekonomiden çok daha öte bir rol oynamaktadır. Nitekim Haçlı Seferleri'nden Kıta Avrupası'nda gerçekleşen 100 yıl, 30 yıl savaşlarına, mezhep savaşlarından, hafızalarımızda hâlâ canlı olan Bosna katliamına kadar baktığınızda bu tespitin doğruluğu kendiliğinden açığa çıkacaktır. Fakat bu noktada bir sorun karşımıza çıkmaktadır; İslam ve İslam dünyası söz konusu olduğunda savaş değil barış, kin-nefret-öfke değil, sevgi-saygı-hoşgörü çağrısında bulunacak olan kimdir? Özellikle Batı dünyasının İslam ülkeleri başta, üçüncü dünya ülkeleri üzerinde gerçekleştirdiği sömürgeleşme/sömürgeleştirme döneminin toplumsal hafızaya silinmeyecek izlerle mal olan yaraları meydanda iken, bunu kim ve nasıl yapacaktır? Daha net ve anlaşılır bir dille dedesinin, hatta babasının katili olarak gördüğü, bugünkü fakirliğinin sorumlusu olduğuna inandığı kişilerle, onların oğul ve torunları ile nasıl el ele tutuşacaktır? Kabul etmek lazımdır ki İslam dünyası Batı ile ilişkilerinde haklı olarak yaralı bir bilince sahiptir. Maziyi unutup, mevcudu göz ardı edip, uzlaşı çağrısında bulunmak veya karşıdan gelen çağrılara evet cevabı verip zeytin dalı uzatmak o kadar kolay bir iş olmasa gerektir. Türkiye söz konusu olunca bu çerçevedeki düşünce ve uygulamaları ile ön plana çıkan birisi vardır; Fethullah Gülen Hocaefendi. Bilindiği gibi Hocaefendi, bizim ülkemizde yeryüzünde nefes alıp veren bütün insanların birbirleri ile kavga etmeden, bir ahenk ve uyum içinde yaşayabilecekleri tezini savunan ve en önemlisi sıra dışı dinî kimliği ile bu tezini dinî delillerle temellendiren kişilerin başında gelir. "Herkesi kendi konumunda kabul etme, tarihî hadiseleri kendi tarihsellikleri içinde bırakma, dedelerinin yaptıklarından dolayı torunlarını sorumlu tutmama" ötekini kabul noktasında hemen herkesin bildiği, adeta slogan haline gelmiş beyanlarıdır. Fakat mesele böylesi beyanlarla bitmemekte, aksine daha karmaşık hale gelmektedir. Bu karmaşıklığı izalede en önemli faktörlerden biri, yukarıda ifade ettiğimiz gibi dinî temellere inme, onları günümüz gerçeklerine uygun bir şekilde yeniden yorumlamaktır. Hakiki Müslüman terörist olmaz İşte Hocaefendi, zihniyet değişiminde çok önemli bir yere sahip olan bu vazifeyi yapmış ve çeşitli vesilelerle konu üzerindeki düşüncelerinin yer aldığı sohbetleri, yazıları kitaplar halinde yayınlanmıştır. Zihnî dünyamıza sevgi, saygı, hoşgörü, diyalog, ötekini kabul, ortak değerler etrafında birleşme, ortak sorunlara çözüm gibi kalıplarla, pratik hayata da bu değerlerin taliminin yapıldığı okul, yurt, gazete, TV, radyo, dergi, hastane, dernek gibi ete-kemiğe bürünmüş kurumlarla intikal eden bu temellendirmeler, yerli-yabancı herkesin dikkatini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır. Konferans, panel, sempozyum şeklinde akademik çalışmalara da konu olan söz konusu uygulamalı düşünceler bugün master ve doktora çalışmalarına da mevzu teşkil etmektedir. Bu halkaya geçenlerde bir yenisi eklendi; "Dünya Aydınları Gözüyle Fethullah Gülen" serisinin üçüncüsü olan ve "Bir Medeniyet Öngörüsü" başlığı altında Ufuk Yayınları arasında çıkan bir kitap bu. Yazarı, İslam hukuku alanındaki çalışmaları ile ünlü Leonid Sykiainen. Sykiainen iki makale ile katılıyor bu seriye. Bir röportaj ve daha önce DA dergisinde yayınlanan üç küçük makalesi de ilave edilmiş yayınevi tarafından. "Batı ve İslam hukuk kültürleri açısından Gülen'in hoşgörü çabalarının rolü" ve "İslam dünyasında Gülen'in fikirlerinin rolü" başlıklı makaleler, medeniyetler uzlaşmasına ya da bir insanlık medeniyetine giden yolda İslam'ın muhtemel katkısını Hocaefendi'nin yorumları eşliğinde inceliyor. Yazara göre Hocaefendi, eşitlik, adalet ve şûra kavramlara getirdiği yeni açılımlarla seçim, parlamenter kurumlar, insan hakları, düşünce ve inanç özgürlüğü, demokrasi gibi hususlarda hem günümüzün siyasî kültürüne İslamî katkılarda bulunmakta, hem de Müslüman tabanda zihniyet inkılabı yapmaktadır. Yazar, Hocaefendi'nin İslam'da siyaset teorisi söz konusu olduğunda hemen herkesin aklına gelen adalet, şûra ve eşitlik kavramlarına ilaveten hoşgörü, diyalog, müspet hareket, eğitim, ortak düşmanlar, problemlere karşı işbirliği ve çoğulculuk gibi kavramları da ilave ettiğini belirterek, hep birlikte yaşamak için ya da insanlık medeniyeti için İslamî açıdan yeni mutabakat unsurlarını ortaya koyduğunu söylemektedir. "Bu görüşleri ile Gülen, İslam'ın dogmatik olduğu görüşünü reddetmekte ve değişmez kurallar ile İslam hukukunun içtihada açık konularda gelişim ve değişim göstermesi gerektiğini vurgulamaktadır." der yazar. Hocaefendi'yi terör konusundaki görüşleri itibarıyla da değerlendiren Sykiainen, sömürgecilik dönemindeki bağımsızlık savaşlarına atıfta bulunduktan sonra, dinî temellere dayanmayan bir hareketin herhangi bir inanç grubuna mensup kişiler tarafından yapılmasının, o hareketi o inanca yamamanın yanlışlığına işaret eder ve Hocaefendi'nin hakiki Müslüman'ın terörist olamayacağı konusundaki görüşleri üzerinde suç ve cezanın şahsîliği ilkesine atıfla uzun boylu açıklamalarda bulunur. Bir solukta okunabilecek 85 sayfalık bu cep kitabı bize, sahasında uzman bir gayrimüslimin, İslamî bir sahada değerlendirmeler yapabilecek ölçüde ne kadar doyurucu bilgilere sahip olduğunu görmemizi sağlıyor. Bendeniz bu kitabı okurken, Hocaefendi gibi her şeyiyle yerli bir insanın, sayıları çok olmasa da yerli İslam hukukçularının yanı sıra, yabancılar tarafından değerlendirmelere konu olmasına çok sevindim. Bilmem siz okurken nasıl bir his ve düşünce haritasına sahip olacaksınız? Son söz; başta yazar Leonid Sykiainen ve yayın yönetmeni Faruk Tuncer olmak üzere kitaba emeği geçen herkese teşekkürler. Ahmet Kurucan
<< Önceki Haber 'Bir medeniyet öngörüsü' - YORUM Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER