Araştırmalar, bitkilerin her zaman kendilerinden daha gelişkin bitkilere yerlerini bıraktığını gösteriyor. Çoğumuz, bahçelerimizin ve tarlalarımızın veya nadasa bırakılmış sahaların, yeni açılmış yol kenarlarının ve hatta su kanallarının birçok bitki tarafından zamanla örtülerek bitki gruplarının geliştiğinin farkındadır. Hatta birçoğumuzun yaptığı seyahatleri veya bir kır gezisi sırasında çıplak kayalar üzerinde yeşil, benek benek görünüşleriyle bazı bitkiler ve kara yosunları dikkatimizi çekmiştir.
Deniz ve akarsu kenarlarında kumlar içerisinde tipik bazı bitkilerin o gür, yeşil ve kanaatkâr edası çoğumuzu hayrete ve düşünmeye sevk etmiştir. Bu durum bize tabiatta çeşitli bitkilerin çıplak sahaları örtmek için azami derecede bir gayret içinde hareket ettiklerini gösteriyor. Acaba bu şuursuz ve akılsız bitkiler, kendi kendilerine mi hareket ediyorlar? Ya da
rüzgar, şuurlu bir şekilde bu bitkileri yetişebilecekleri yerlere mi taşıyor? O halde, bu bitkileri hareket ettiren ve onların ihtiyaçlarını gideren bir güç var demektir. Ve İnsanlık, dünyayı kendisi için en uygun bir vaziyette hazırlayıp süsleyen bu gücün büyüklüğü karşısında sonsuz bir hürmetle eğilmeli değil mi?
Bugün