Kimsenin en küçük bir ışık yakmaya dahi cesaretinin olmadığı bir zamanda buldu kendini. Ağrı Dağı’nın infilâk ettiği bir rüyanın dehşetinden kopup geliyordu o. Milletini imansızlığın zincirlerinden kurtaran büyük bir iman ve ruh kahramanıydı. Düşmanına düşmanlığını unutturan bir simâsı, karanlığı delen keskin bakışları vardı. Herkesi hayran bırakan bir zekâya, hakikat için çarpan sâdık bir kalbe sahipti.
Karanlığın ortasındaki zaman, Allah’a adanmış aydınlık bir ruhla yeniden tanışma fırsatını yakalamıştı. Hiç kimseye bir şey sormayan ama kendisine sorulan her soruya cevap veren biri vardı artık. Uzun, çileli ve yalnız yaşanacak bir ömür sadık emanetçisiyle buluşuyordu. Harp meydanları, esaret koğuşları, mahkeme salonları, hapishaneler, işkenceler, suikastler ve sıkı gözetim bu hayatın özetiydi adeta. Kefenini başında taşıyan bir yiğit vardı tüm bunların karşısında. Düşmanları zulmetmekten yorulsa da o sabrıyla direniyor, direndikçe tazeleniyor, tazelendikçe aydınlatıyordu kalpleri.
Ümmet için hayatını bir dua gibi yaşadı Bediüzzaman. Hakikat yolunda eceli dahi kucaklayan tavrı, her mevsimde ürün veren sabrı ve nurlu sözleri ile karanlığa öyle bir meydan okumuştu ki, defnedildiği kabri bile düşmanlarını rahatsız etti. Said’di, Said (toprak) gibi yaşadı, anlattığı hakikatin Said’i oldu.
Şimdilerde bu nurlu hayata roman penceresinden bakarak şahitlik etme fırsatımız var. 6 Kasım 2009 tarihinde vefat eden Faslı Fıkıh âlimi ve yazar Ferid El-Ensârî’nin Türkiye’de tedavi gördüğü sırada kaleme aldığı ‘SON SÜVARİ’ isimli roman, Şahdamar yayınları tarafından ilk kez Türkçe olarak yayımlandı. Yedi bölümden oluşan SON SÜVARİ, yazarın Bediüzzaman Hazretleri’ni arayışı, onun hikâyesinde ve zaman içinde yaptığı yolculuğu anlatıyor. Bediüzzaman’ın hayat kronolojisine bağlı kalınarak yazılan eserde Eski Said ve Yeni Said dönemlerinde yaşananlar kimi zaman romanın kahramanının, kimi zaman da hatıralara şahit olan insanların diliyle aktarılmış.
Merhum yazarın İslâmî konulardaki ilmi ve Osmanlı’nın son dönemine dair bilgisinin yanı sıra edebi kişiliği de esere ayrı bir tat katmış. Bediüzzaman Hazretleri’ni tanımak, ortaya koyduğu iman mücadelesinin hikâyesine tanık olmak, neticelerini görmek ve onun günümüzdeki yansımalarına şahit olmak için Türkiye’ye gelen merhum yazar, bu eserini Bediüzzaman’ın varisi olarak gördüğü ve hayatta iken görüşme fırsatı bulamadığı Fethullah Gülen Hocaefendi’ye ithaf ettiğini kitabın başında belirtmiş.
Hayatı, hizmetleri ve Risale-i Nur Külliyatı ile dünyaya Kur’ân hakikatlerini haykıran çağımızın en büyük siması Bediüzzaman’ın hayatı ile ilgili bugüne kadar irili ufaklı binlerce eser yazıldı, yüzlerce konferans ve panel tertip edildi. SON SÜVARİ ise yazarın hayal dünyasındaki muazzam yolculuğu, bu yolculukta karşısına çıkan hadiseleri resmedişindeki başarısı ile bugüne kadar yazılmış kitaplardan çok farklı bir yere sahip. Bediüzzaman’ı ve hayatının hikâyesini günümüze taşıyan SON SÜVARİ, hayal âleminin koridorlarında kendisine eşlik eden, İstanbul’da, Barla’da, Urfa’da O’nu izleyen, mahkeme salonlarında sesine kulak veren, gözünün içine her baktığında kendi hakikatini keşfeden Ferid El-Ensârî’yi de unutulmaz kılacak kadar diri ve duru bir eser.